• https://www.facebook.com/barantursun.v?ref=bookmarks
  • https://twitter.com/BaranTursunVakf
BARAN TURSUN VAKFI
VİDEOLAR
Site Haritası
Polis dosyası

122-Merve Erçetin Erzurum



Erzurum Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Ekrem Özdemir yolda kız arkadaşı Merve Erçetin'i Mustafa Gökçe'yle yürürken gördü. Bunun üzerine yanlarına giderek Erçetin'e diz çöktürerek tabancasıyla ensesine ateş ederek genç kızı öldürdü.

121-Hasan Latif Kaplan-İstanbul


121-Hasan Latif Kaplan:20.09.2012 günü İstanbul Bağcılar'da eşine şiddeten gözaltına alınan 35 yaşındaki Hasan Latif Kaplan, götürüldüğü Bağcılar Asayiş böro amirliğinde, avukat görşme odasında asılı bulunudu. Baba Mustafa Kaplan:"Oğlum intihar etmedi, karakolun içinde öldürüldü" dedi 

D U Y U R U

Sabire Yaman / İstanbul

Erol Postacı /İstanbul

Baran Tursun / İzmir
İ.Halil Çoban / Ş.Urfa

Murat Konuş / İstanbul

Mehmet Uytum / Cizre

Şerzan Kurt / Muğla
Ceylan Önkol / Lice

Serkan Cedik / Bursa

Adnan Karakaş / Adana

Ahmet Sargın / Sakarya

Yahya Mnekşe / Şırnak

Özge Keyikçi / Kütahya

Uğur Kaymaz / K.Tepe

Aydın Erdem / D.Bakır

Enes Ata / D.Bakır

Çağdaş Gemik / Antalya

BARAN TURSUN DOSYASI

MAKALELER



 


  

 

 

 

Baran Tursun Adalet Akademisi

BARAN TURSUN ADALET AKADEMİSİ ---  

Uluslararası insan hakları çerçevesine uyumlu faaliyet gösterecek Baran Tursun Adalete Erişim Akademisi, bundan sonra da Avrupa Birliği fonlarıyla finanse edilecektir.

http://www.baransav.com/?pnum=703&pt=Stratejik+Plan+belirleme+%C3%A7al%C4%B1%C5%9Ftay%C4%B1


 

112 Er Selman Pınar-Batman


Er Selman Pınar 29.04.2012 günü Batman'da polis tarafından gözaltına alındıktan sonra ölü bulundu

111-Hacı Zengin İstanbul


Polis cinayeti no: 111, kurban: Hacı Zengin, Yer:İstanbul ///// İstanbul’da, polisin attığı biber gazı kapsüllerinin kafasına isabet etmesi sonucu kaldırıldığı Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti.

110-Kamile Özbek- Adana


Adana'da, 14 Eylül 2011'de Kamile Özbek'in, evinden ayrıldıktan sonra bir daha dönmediğini ve kendisinden haber alamadıklarını söyleyen kızı, polise başvurdu.

Yapılan araştırmada Kamile Özbek’i öldürenin Fatih Yurdakonar adında görevli polis memuru olduğu ortaya çıktı. Kadının evinin tapusunu üstüne geçiren, bankadaki paralarını da alan 19 yıllık polis Fatih Yurdakonar tutuklandı

109 Ayşe Al D.Bakır


15 Şubat günü merkez Bağlar İlçesi E Tipi Cezaevi üst köşesinde polis panzerinden sıkılan tazyikli su ile yere düşüp başını kaldırıma çarpan ve beyin kanaması geçiren 75 yaşındaki Ayşe Al, yaşamını yitirdi. 15 Şubat'tan bu yana Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tedavi gören Al'ın sabah saatlerinde yaşamını yitirdiği öğrenildi.

108.Mahir Zorbey Aydın


Mahir Zorbey, 04.03.2012 günü, Aydın'da polis tarafından öldürüldü. Cinayete tepki gösteren Zorbey'in dedesi İbrahim Demirkaya, "Torunum, bilerek kasıtlı olarak vurulmuştur. Eğer polis düştüğünde tabanca ateşlenmişse, kurşun yere yakın seyrederdi. Nasıl olur da, kurşun 1 metre 75 santimetre sekip başına isabet eder. Hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.    Devamı oku..

107-Perihan Aktaş Manisa


Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde oturan 53 yaşındaki Perihan Aktaş, evinin önünde polis tarafından öldürüldü. Aktaşı öldüren polis teslim oldu 

105-Ali Sapan ANKARA

ANKARA / 10.11.2011: Altındağ’da görevli polis memuru Veli Akpan, önce evinde eşi Yasemin Akman'ı ve kayınvalidesi Hacer Ağlayan'ı, daha sonra görev yaptığı birimdeki amiri Ali Sapan'ı tabancayla vurdu. Polis memurunun eşi ve amiri hayatını kaybederken, kayınvalidesi yaralı olarak hastaneye kaldırıldı

104-Yasemin Akpan ANK.

ANKARA / 10.11.2011: Altındağ’da görevli polis memuru Veli Akpan, önce evinde eşi Yasemin Akpan'ı ve kayınvalidesi Hacer Ağlayan'ı, daha sonra görev yaptığı birimdeki amiri Ali Sapan'ı tabancayla vurdu. Polis memurunun eşi ve amiri hayatını kaybederken, kayınvalidesi yaralı olarak hastaneye kaldırıldı

103-Yeşim Çelik -İstanbul


Yeşim Çelik: Polisin 103. Kurbanı. KÜTAHYA Dumlupınar Üniversitesi öğrencisi Yeşim Çelik (23) 20 Şubat 2011’de yeni tanıştığı İstanbul Bağcılar’da görevli polis Salih Kaya tarafından vurularak öldürüldü. Polise göre Yeşim intihar etmişti, ama yapılan incelemede polis tarafından öldürüldüğü kesinleşti

90-Çağdaş Gemik Dosyası


17 yaşında ki Çağdaş Gemik, Antalya’da bir arkadaşıyla bisikletiyle gezerlerken, gündüz vakti polisin dur ihtrına uymaığı gerekçesiyle açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. 
95-H.İbrahim Oruç D.bakır


Halil İbrahim Oruç: polisin silahından çıkan kurşunla ölen; silahın polis, failinin ise belirlenemeyen  polisin sorumlu olduğu 95. Ölüm olayıdır.  Halil İbrahim Oruç, polisin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti. 
96-Kazım Şeker D.Bakır


KAZIM ŞEKER: Bismil'de polis kurşunu ile öldürülen lise öğrencisi Halil İbrahim Oruç'un katillerinin bulunması talebiyle bir yürüyüş yapıldı. Polis yapılan yürüyüşe orantısız güç kullanarak saldırıya başladı.  Atılan gaz bombalarından etkilenen Kazım Şeker (60) isimli yurttaş yaşamını yitirdi.

 

100.M.Şirin Çiftçi D.Bakır


 M.Şirin Çiftçi: 2007 yılı PVSK’dan sonra failin polis olduğu 100. Ölüm olayı; Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi Cemal Yılmaz Mahallesi'nde, polisler, Mehmet Şirin Çiftçi (20) adlı yurttaşı kapısının önünde ateş ederek öldürdü. Dosya oku..

 

98.Metin Lokumcu / Hopa


Metin Lokumcu: Bu olay PVSK’dan sonra ki polisin sorumlu olduğu 98. Ölüm alayıdır. Metin Lokumcu polislerin vurduğu sert darbeler sonucu hayatını kaybettiği söylendi. Devamı oku..

99.Doğan Teyboğa Silopi


Doğan Teyboğa: 2007  yılında yürürlüğe giren PVSK’dan sonra polisin sorumlu olduğu 99. Ölüm olayı; Şırnak’ın Silopi İlçesi'ndeki gösteriye müdahale eden polisin kullandığı gaz bombası Doğan Teyboğa'nın ölümüne neden oldu. Devamı oku..

 

92-Volkan Polat / İstanbul


VOLKAN POLAT: 6 Nisan 2006 günü Polat, arabası ile gitmekteyken, Sivil araçla Polat’ı kovalayan polisler arkadan ateş ederek aracın lastiklerini patlatmış, ardından yanına geldikleri Polat’ı göğsünden vurarak öldürmüşlerdi.
97-Enver Turan / Hakkari


Enver Turan:15 yaşında ki Enver Turan kolluğun orantısız güç kullanması sonucu hayatını kaybetti.  23 Şubat 2010'da Hakkâri’de çıkan olaylarda, bir uzman çavuşun açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden Enver Turan’ın (15)  davası Hakkari’den Yozgat’a alındı.  
94-Tuba Korkmaz / Tunceli


TUBA KORKMAZ TUNCELİ’de polis memuru nişanlısının tabancasıyla intihar ettiği söylenen üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Tuğba Korkmaz’ın yapılan otopsisinde intihar etmediği ve cinayete kurban gittiği yönünde deliller elde edildi.  

 

91-Çiğdem Şahin / İzmir

 


ÇİĞDEM ŞAHİN: Gaziantep'ten İzmir'e geldi ve İzmir'de çevik Kuvvet'te görevli polis Anıl .K.G. ile görüştü, daha sonra görüştüğü polisin silahıyla şakağından vurulmuş halde bulundu. 

89-Özge Keyikçi / Kütahya


ÖZGE KEYİKÇİ: 17 Ekim 2009 günü,  Kütahya'nın Çavdarhisar ilçesinde bir köy düğününde polis memurunun tabancasının ateş alması sonucu Özge Keyikçi hayatını kaybetti. 

88-Sabir Yaman / İstanbul


SABİRE YAMAN: 27.07.2010 Günü, Bakırköy İstanbul Caddesi’ndeki Tacirler Menkul Değerler A.Ş.’yi silahıyla basan E.polis memuru Vedat Gemalmaz, zarar ettiğini öne sürerek sorumlu tuttuğu şube müdürü 49 yaşındaki Erol Postacı ve 29 yaşındaki Sebire Yaman’a kurşun yağdırdı.

87-Erol Postacı / İstanbul


Erol Postacı, 27.07.2010 Günü, Bakırköy İstanbul Caddesi’ndeki Tacirler Menkul Değerler A.Ş.’yi önceki gün silahıyla basan E. polis memuru Vedat Gemalmaz, zarar ettiğini öne sürerek sorumlu tuttuğu şube müdürü 49 yaşındaki Erol Postacı ve 29 yaşındaki Sebire Yaman’a kurşun yağdırdı.

85-Hüseyin Turgut Yalova


HÜSEYİN TURGUT: Yalova’da Fatih Caddesi’nde park yeri nedeniyle çıkan tartışmada Hüseyin Turgut, polis memuru Gökmen Erkmen'in silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti.  

 

84-Mustafa Uslu Tokat-Turhal

 


MUSTAFA USLU: Alkollü olduğu ileri sürülen Mustafa Uslu, Turhal’da otomobiliyle giderken trafik kontrolü yapan polisler ‘Dur’ ihtarında bulundu. ‘Dur’ ihtarına uymadığı belirtilen Uslu polisin arkadan açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.

 

83-Er.Cemal Yalın Antalya


CEMAL YALIN: 5 Ağustos 2010 günü, PKK'nın şehit ettiği bildirilen askerin, polis kurşunuyla vurulduğu ortaya çıktı. Antalya'lı Er Cemal Yalın, polis merkezine doğru yürüken polisler tarafından öldürüldü.  

81-Fatih Cem İnci /İstanbul


FATİH CEM İNCİ: Bahçelievler'de bir arkadaşıyla birlikte yürüyen 23 yaşındaki Fatih Cem İnci kaldırımda çarptığı kutu nedeniyle üzeri kirlenince, "Böyle pisliklerle hep ben mi karşılaşırım" diye söylendi. Bu sözlerin kendisine söylendiğini sanan polis memuru Mustafa Atasoy (27) silahını çıkratıp, Fatih Cem İnci'yi kurşun yağmuruna tutarak öldürdü.

82-Gökhan Ergün Bursa-Nilüfer


Gökhan Ergün: Bursa'nın Nilüfer ilçesinde Cengiz Koç`a ait bir apartman dairesine, yangın merdiveninden giren 2 kişiye polis uyarı ateşi açtı. açılan ateşle Gökhan Ergün(24) hayatını kaybetti.

 

79-Feyzullah Ete İstanbul

FEYZULLAH ETE
: 22.Kasım.2007 tarihinde, Avcılar'da bir parkta otururken polis memuru Ali Mutlu tarafından göğsüne bir tekme vuruldu, göğsüne aldığı bu tekme sonucu hayatını kaybetti.
78- Alaettin Karadağ İstanbul


ALAETTİN KARADAĞ :Dur ihtarına uymadığı için on kurşunla öldürüldü. Kardeşi Abdullah Karadağ:"Dur ihtarı Sonucu Ölüm on kurşunla nasıl olur, cinayeti meşrulaştırmak için bunu uydurdular" dedi. 

80-İbrahim Özkaymaz Gaziantep


İBRAHİM ÖZKAYMAK: 28.08.2009 günü polis memurunun "uyarı ateşi" ateşi sonucu göğsüne isabet eden mermi sonucu hayatnı kaybetti. İbrahim Özkaymak, 2007 yılında yürülüğe giren PVSK'dan sonra polisn sorumlu olduğu 80. ölüm olayıdır.



NORVEÇ HELSİNKİ KOMİTESİ
STRATEJİK BELGELER/RAPORLAR

KÜRTÇE ŞARKI SÖYLEDİĞİ İÇİN BİR POLİS TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN EMRAH GEZER’İN BABASI CEMAL GEZER

Devrim Sevimay Soru-Cevap

Barda Kürtçe türkü yüzünden başlayan tartışmada eski bir özel harekât polisi tarafından vurulan Emrah'ın babası "İki günde bir elbiseleri ütülenir, asılır.?Çünkü artık biz Kucomuzu ancak böyle sevebiliyoruz" diyor...

Önce sizin hikâyenizden başlayalım...
Ben Cemal Gezer. 1948'de Silvan'da doğdum, 1991'e kadar Diyarbakır'da yaşadım. Aşiret değiliz, aileyiz. Babamlar, dedemler hep İnönücüydü. Ben de hayatım boyunca kendime hep sosyal demokrasiyi şiar edindim. Hep insan haklarına saygılı bir ülkede yaşamak istedim; hâlâ da istiyorum.

Ne iş yapardınız Diyarbakır'dayken?
Lise mezunuyum. 1971-82 arasında Toprak Mahsulleri Ofisi Bölge Müdürlüğü'nde memurdum. Servis şefliği, şube müdürlüğü görevlerinde bulundum. Ancak Cumhuriyet gazetesi okumamız, sola yatkın olmamız 1980 sonrasında sorun oldu. İstifa ettim. Zaten istifa etmeseydim, kesin 1402'liktim.

Hiç siyasi nedenlerle karakola alınmışlığınız var mıdır?
Yok, hiç olmadı.

Bölgede olaylar başladıktan sonra nerede durdunuz?
Sol görüşlerime ters gelmesine rağmen her Türk insanı gibi biz de "devlettir" dedik. Astığı astık kestiği kestikse de devlete bir zarar gelmesin diye düşündük. Çocukları da o şekilde büyüttük.

Memurluktan sonra ne yaptınız?
İnşaat işleriyle uğraştım. Diyarbakır Valiliği'nin ufak tefek işleri tercihen bana veriliyordu. Sonra zaten 1991'de Ankara'ya göç ettik.

Neden?
O yıllarda bölgede çok korkunç katliamlar vardı. Özellikle sol görüşlü insanlar böyle sivrisineğe sıkılan spreyler gibi şapır şapır öldürülüyordu. Şehir merkezinde bile faili meçhul cinayetler işleniyordu. Mecburen çocuklarımı adeta bir fanusun içerisinde büyüttüm, uçlardan ayrı tuttum. En azından bir üniversite mezunu olmalarını istediğim için de kalktık Ankara'ya geldik.

Ankara'da ne işle meşgul oldunuz?
Ben emlakçılık yapmaya başladım. Büyük oğlum Devrim (1975) Kırşehir'de inşaat teknikerliği, Baran'la (1977) Emrah (1980) açık üniversite, kızım Sema da (1984) Başkent'te İletişim Fakültesi'ni okudu. Mezun olduktan sonra onlar da esnaflığa başladı. 1996'da Karanfil Sokak'ta Baran adında bir türkü evini açtılar. Türkiye'de ilk defa mahalli sanatçıların Kürtçe müzik yaptıkları bir türkü bar oldu orası. Her kesimden insanın buluştuğu bir yerdi. Gazeteciler, siyasetçiler, bürokratlar, hayatında ilk kez bir Kürtçe türkü dinlemek isteyen türkü severler... Hatta sizin eski genel yayın yönetmenlerinizden Mehmet Yılmaz da bir yazısında bizim barı övmüştü.

 

Neydi sizin barın özelliği?
Hiçbir yerde Kürtçe türkü çalınamazken bizim barda canlı çalınırdı, ama siyaset yasaktı. Orada ne bu vardı (eliyle zafer işareti yapıyor) ne de bu vardı (bozkurt işareti yapıyor). Kural buydu. Amaç da bir taneydi: Deşarj olmak, halay tepmek. Malum, bizim Güneydoğu halayları çok özeldir, duyan kalkmadan duramaz. 50, 100 kişi... Bayanlar, baylar, yaşlılar, gençler hepsi bir halayda. Rahmetli MHP'li Mehmet Gül'le Sırrı Sakık, Murat Bozlak'ın bile aynı halaya kalktıkları vakidir o barda.

Mehmet Gül?
Tabii, bizim barda her iki grup da halaya gelirdi, çünkü dediğim gibi, orada siyaset yok, sadece türkü vardı. Adeta bir devr-i Süleyman devriydi o. Nice Türk hanımefendiler, beyefendiler geliyor, "Hadi bize şemmameyi öğretin" diyorlardı. Ama biz de o kadar hassas davranıyorduk ki, mesela bazı Irak orijinli Kürtçe türkülerde "Kürdistan" kelimesi geçiyorsa biz onu "Gülistan" yapıyorduk.

Korktuğunuz için mi?
Ne münasebet, korkacak neyimiz varmış ki, ama ülkenin barışı için, birliği için, sırf birleştirici olmak adına hassasiyetlere özen gösteriyorduk. Hatta bir keresinde o ünlü Alman Milletvekili Claude Roth gelmişti, kendisine "Türkiye'yi karalamayın. Buranın fotoğraflarını çekip, Avrupa'da gösterin. Bakın burada Kürtçe halaylar tepiliyor" demiştim. İşi biraz da abartıyordum tabii, yoksa o kadar da savunulacak bir yer değildi aslında, üzerimizde sürekli polis baskısı vardı.

Ne tür bir baskı?
Zamanlı zamansız gelip kimlik yoklaması yaparlardı. Tamamen taciz etmek için. Artık bağışıklık kazanmıştık, ama arada trajikomik hikâyeler de olurdu. Mesela bir gün genç bir komiser, elleri arkasında girdi bara. "Kim buranın sahibi?" dedi. Hemen kalktım, ceketimi ilikledim, "Buyur amirim" dedim. "Kürtçe türkü ruhsatınız var mı?" dedi.

Ne dedi?
Üstelik polis akademisi mezunu, düşünebiliyor musunuz? Ben şöyle bir baktım, şöyle bir süzdüm, sonra dedim ki "Müracaat ettik, daha çıkmadı." Hemen arkasında üç yıldızlı, alaylı bir komiser daha vardı. Eğildi, kulağına bir şeyler söyledi, baktım, hemen toplanan kimlikleri geri verdiler, çıktılar. Böyle çok olaylar gördük, ama Türkiye ilginçlikler ülkesi; en rahat, en sakin dönemi ne zaman yaşadık biliyor musunuz; DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde.

İşte bu hakikaten enteresan.
Ama gerçek. O koalisyon herhalde bir uzlaşı ortamı yaratmıştı ki, polis baskısı çok azalmıştı.

Hiç kavga çıkmış mıydı?
1996'dan 2005'e kadar sıfır kavga, sıfır bela.

2005'te ne oldu?
Artık işleri daha büyütelim dedik, gittik cumhurbaşkanlığı köşkünün altında bir yer açtık, daha açtığımız ilk gece polis geldi, aslında bir eksiğimiz olmamasına rağmen ruhsatı öne sürdü, kapattı. Büyük zarar edince biz de mecbur türkü işini bitirdik, emlakçılığa geri döndük.

‘Saat 12'ye çeyrek var!'
Peki geldik 27 Aralık 2009'a...
O kara güne...O günün akşamı ben yine burada bir arkadaşımla böyle oturuyorduk. Akşam 9-10 suları... Baktım Emrahım geldi. "Baba" dedi "Vallaha beş yıldan beri görüşmediğimiz bir kız kankam var. Birazdan ablasıyla buraya gelecek" dedi. Ben hep demokratça konuşurum çocuklarımla, "Beni göndermek mi istiyorsun yani?" dedim. "Yok, vallaha baba" dedi, "Yanlış anlama, yemin billah arkadaşımdır. Ben onları kendi odamda ağırlarım, siz gitmeyin. Kızın doğum günüymüş zaten" dedi. Dedim "Ne demek istiyorsun? Size bir de doğum günü pastası mı lazım? Çaylar şirketten midir?" Derken baktım Baran da geldi. Baran da "Yok baba, bizim bacılar. Ben de tanırım" dedi. "E o zaman beni yolculayın, ben gideyim" dedim. Tam çıkacağım, baktım Emrahım tam şu koridorda, ceketini de giymiş geldi. Hep lacivert, siyah giyer, o gün kahverengi giymiş. Öyle yakışmış ki, sanki nur yüzlü olmuş oğlum.
Çok enteresan, gündüzleyin gittiği berber de "Emrah Bey bu ne yakışıklılık, kız mı istemeye gidiyorsunuz?" diye sormuş. Emrah, "Yok, ama bu gece herhalde beni istemeye gelecekler" demiş. Malum mu olmuş da bunu söylemiş, bilmiyorum, ama tam ben de çıkmak üzereyken durdum, "Oğlum maşallah ya" dedim, "Dur sana bir maşallah okuyayım."

Okudunuz mu gerçekten?
O benim dalga geçtiğimi zannetti, halbuki ben içtenlikle yüzüne doğru üç Kulhüvallah bir Elham okudum, maşallah yaptım, "Gel" dedim, elimi şöyle bir sırtına sürdüm, "Allah'a emanet ol" dedim. Demek benim elim ona kurşun oldu. (Emrah sırtından aldığı kurşunla öldü) Herhalde Allah beni sevmiyor. (Burada biraz es veriyoruz karşılıklı, sonra devam...)
Benim en büyük huyum çocuklar eve gelmeden asla uyumamaktır. Dışarı ya beraber gideriz ya da onlar kaldıklarında 10 dakikada bir arar, "Neredesiniz, ne yapıyorsunuz" derim. O gece de saat 01.30'da aradım, Baran çıktı. "Baba oturuyoruz, bir iki saat sonra geleceğiz" dedi. Benim de sanki iki gözümün üzerine iki ton ağırlık çöktü birden. Belki de hayatımda ilk kez oğullarım gelmeden gittim uyudum.

Nasıl uyandınız?
Zavallı anasının feryat sesleriyle. Baran hastaneden bir arkadaşını aramış, arkadaşı sabahın 6'sında gelmiş, baktım bağırmalar çağırmalar, birisi "Cemal kalk" diyor. Ben kalktım, en son komşulardan birinin bir cümlesini duydum, "Hastaneye giderken vefat etmiş" diye, o anda şoka girmişim. Hep saatime bakıyormuşum. Sürekli saatime bakıp "Saat 12'ye çeyrek var, saat 12'ye çeyrek var" diyormuşum.

Niye ki?
Bilmiyorum, saatim durmuş 12'ye çeyrek kalada, ben de şokta sürekli onu söylüyormuşum. Kendime geldiğimde saat 8'i geçiyormuş. Gerçi üç ay geçti, kendine geldin mi derseniz, hâlâ daha şoktayım. Sizinle şu an konuşuyorum, ama ne konuşuyorum aslında bilmiyorum bile.
Bizim günde 15-16 saatimiz ağlayarak geçiyor. Annesi bulaşık yıkarken de ağıt yakıyor, çamaşır yıkarken de ağıt yakıyor, çamaşır asarken de ağıt yakıyor.
Mesela güveci biz yasakladık evde. Her pazar ailece evde güveç ve kuru fasulye günümüzdü, artık yasakladık, Kuco (Sevimli, küçük manasında Emrah'ın evdeki adı) olmadan kurufasulye yemeyeceğiz. Büyük oğlumun evi üst katta, üç ay oldu, biz daha alta inemedik. Arada sabahları annesi iner, Emrahımın yeni aldığı bir ayakkabısı vardı, kahverengi, onu cilalar... İki günde bir elbiseleri, gömleği ütülenir, asılır... Çünkü artık biz Kucomuzu ancak böyle sevebiliyoruz, ancak bu kadar yaşayabiliyoruz.

Bizler etle tırnak değil, etle kemiğiz
Oradaki eski bir özel harekâtçı değil de acaba sıradan, milliyetçi bir genç vatandaş olsa, sizce o da Kürtçeye tahammül edemeyip Emrah'ı vurabilir miydi?
Çok, çok zayıf bir ihtimal bu. Bir ülkücü olsa, hatta bir kafatasçı dahi olsa yapmazdı onu. Bakmayın siz Balıkesir'deki, İzmir'deki olaylara, bizi tutan bağlar hâlâ yüzde 90 sağlam ve inanın abartılı bir rakam değil bu. Biz ne isyanları, ne baskıları birlikte atlatmışız, bunu da atlatacağız elbet. Ne zaman ki 1071'de Alparslan gelmiş, o bize "Selamünaleyküm", biz ona "Aleykümselam" demişiz, o gün bugün bir daha kopmamışız. Mesela benim gelinim öz be öz Türk. Bizim için dünyalar bir tarafa o bir tarafa, o kadar seviyoruz onu. Aslında Türkle Kürt etle tırnak diyorlar ya, o da yanlış. Yeri gelir tırnak bile sökülüp atılır. Türkle Kürt etle kemiktir. Birine bir şey olsa diğeri kangren olmaya mahkûmdur.

Karakola verilmeden önce rehabilite edilmeliydi
Kürt açılımına Polis Akademisi'nde başlandı, beş ay sonra Kürtçe şarkı yüzünden çıkan olayda bir polis oğlunuzu öldürdü. Ne düşünüyorsunuz?
Eğer Emrah bir Kürtçe türkü mırıldandı diye öldürülebiliyorsa bence açılım falan yok demektir. Çünkü bu olay münferit, kaza kurşunuyla olan bir olay değil. Kürte, Kürtçeye duyulan bu tepki münferit değil.

Yani?
Yani Emrah'ı aslında sadece o polis değil, bu sistem öldürdü. O polisin almış olduğu eğitim gereği öldü Emrah. Çünkü ona 10 yıl Güneydoğu'da özel harekât polisi olarak görev yaparken "Öteki dil senin düşmanındır" demişler. Yoksa Kürtçenin öteki dil, öteki dilin de bir düşman dili olduğunu bu çocuk nereden bilecek? Benim Emrahım 29 yaşındaysa bu katil olan çocuk da 32 yaşında, şimdi cezaevinde (Davanın görülmesine 6 Nisan'da Ankara 9. Ağır Ceza'da devam edilecek). Peki neden o katil çocuğun gözünde bütün Kürtler PKK'lı? Sistemin bir sonucu değil mi bu?
İkincisi bu polis dağda öldürdüğü her PKK'lı için prim almış, 10 yıl boyunca dağlarda bombasıyla, tüfeğiyle yatmış, şu kadar çatışmaya girmiş, şu kadar köy basmış. Vietnam'dan dönenler 40 yıl sonra bile rehabilite edilirken bu kişiyi Başkent'te bir karakola vermeden önce rehabilite etmek gerekmiyor muydu?
Sisteme dair bir diğer eleştirim de polisin korunup kollandığıdır. Demokrasi açılımı varsa, bu kollama işleri niye bitmiyor?

Olayların en yoğun olduğu 1996-2004 arasında Kürtçe türkü bar işletmişsiniz, bir olay olmamış, sizce şimdi niye oldu?
Çünkü bence açılımdan sonra herkes daha çok milliyetçi oldu. Özellikle Türkler daha çok Türk oldu. Yani benim Türk kardeşlerim affetsinler, ama açılımdan sonra hakikaten bazıları kafatasçı kesildi. Ben onun komşusuyum, kardeşiyim, kirvesiyim, sağdıcıyım, ama bana bile artık böyle kötü kötü bakmaya başladılar.

Tahammül mü azaldı?
İnsanlarımızı tahammülsüzleştirdiler, ama bunda da benim Batı'daki Türk kardeşimin hatası yok. Zaten o tetiktedir, o zaten tedirgindir. Onun yıllarca çocuğu ölmüş, buna rağmen "Vatan sağ olsun" demiş.
Şimdi siz hiç böyle birine Güneydoğu'da yıllarca neler olduğunu anlatmadan onun Habur'u anlamasını bekleyebilir misiniz? Benim kardeşime anlatmadılar ki... Açılım niyeti doğru, ama onu anlatamamak büyük risk.

Olay çıkmasın diye cenazeyi Diyarbakır'a göndermedim
Cenazeyi hemen aynı gün kaldırmışsınız; niçin o kadar acele ettiniz?
Bana dediler ki uçak hazırlandı, ille cenazeyi Diyarbakır'a getireceksin. Benim atalarım, yedi ceddim oradaki kabristanda gömülü, ama ne olduysa o anda Allah bana bir feraset verdi, ben "Oğlumu göndermem Diyarbakır'a" dedim.

Neden?
Çünkü 3-5 bin kişilik insan topluluğu havaalanında bekliyor. Cenaze gidecek olsa o sayı belki 50 bini bulacak. "Ben bu şovun içine girmem, beni kimse ikna edemez" dedim.

Niye o kadar insan toplanmış?
Diyarbakır'da 25 yıldır 25 bin tane Emrahlar ölmüş. Orada her yerden daha çok gözyaşı var. Orada daha çok taziye var. "Başkentte, bir Kürt genci, Kürtçe şarkı söylediği için, artı eski özel harekâtçı bir polis tarafından, artı sırtından vurularak öldürüldü" haberi oradaki insanlar için büyük bir tepki yaratıyor.

O yüzden karşı çıktınız?
Evet, çünkü mademki bu yıl bazı adımlar atıldı, ama ahmakça ama bilinçsizce, bu ortama zarar vermemek, kutuplaşmayı artırmamak gerekir diye düşündüm. Zira biliyorum, cenaze oraya gittiğinde yer yerinden oynayacak, belki kaçırılacak, belki bir Emrah daha olacaktı. İsimleri mevzu değil, legali de geldi, illegali de geldi, "Diyarbakır'daki insanlarımız şehidini istiyor" dediler, ama ben o vebali almak istemedim. "Ben ucuz kahraman değilim" dedim, "Benim elimde su hortumu var, benzin bidonu yok."

Peki ertesi günü niye beklemediniz?
Çünkü o zaman da kafileler dolusu insanlar gelecekti. Aralarında durumdan istifade etmek isteyenler olacak, her şey birbirine karışacaktı. Olan da yine bana olacaktı. Ben taziyemi bile yaşayamayacaktım.

O acılı halinizle bunları mı düşündünüz?
Yemin ederim düşündüm. Ve halen o kararımdan ötürü hem eleştiri alıyorum hem teşekkür duyuyorum. Annesinin bile "Bari pazartesi gömelim" demesine karşı çıktım, "Bulduğunuz yere vurun o kazmayı" dedim, akşam 6 olmuş, hava kararmışken biz Karşıyaka‘da toprağa verdik Emrahımı.

Niye Kürtçe türkü söylüyorsunuz, PKK'lı mısınız?
Olay anı neler yaşanıyor?
Çocuklar saat 3'te bizim ofisten kalkıyorlar, bir çorba içelim sonra herkes evine dağılsın, diyorlar. Hoşdere'ye geldiklerinde Baran diyor ki "Ya bizim eski çalışanımız yeni bir yer açmış, gelmişken bir hayırlı uğurlu olsun diyelim." Gittiklerinde bakıyorlar bu polis, o kadın (Sinem Uludağ. Ablası Kumkapı cinayetinden yargılanan Zeynep Uludağ) ve onun ağabeyi. Başka da hiç müşteri yok. Bir süre fasıl, Türk sanat müziği dinliyorlar. O da bitince Emrah kendi aralarında İbrahim Tatlıses'in söylediği bir türkü var ya, Türkçesi "Ceylanım", onun Kürtçesini mırıldanmaya başlıyor.
Bunlar birden deli oluyorlar. Sürekli kadın, oğlumu vuran polise bir şeyler diyor. Polis üç-beş kez dışarı çıkıp tekrar giriyor. Zaten mahkemede hâkim sorduğunda da "Kürtçe şarkıdan rahatsız olduğum ve Kürtlerle aynı ortamda bulunduğumuzdan dolayı sinirlerimiz gerildiği için girip çıktım" dedi. Tutanaklara geçti bu ifadesi.

Orada bir atışma oluyor mu?
Tabii, o kadın "Yine Kürtlerin içerisinde kaldık", "Pis Kürtler", "Kürtçe sizi mi dinleyeceğiz ulan", "Siz PKK'lı mısınız?" gibi şeyler söylüyor. Baran "Tamam Diyarbakırlıyız, Kürtüz, ama PKK'lı değiliz" deyince polis "Bizim olduğumuz yerde Kürtçe şarkı söyleyemezsin, bizim istediğimiz şarkılar söylenecek burada" diyor ve aralarında arbede yaşanıyor. Sonunda mekân sahibi, kadına "Terbiyesizlik yapma" diye bağırıp bu üçünü dışarı gönderiyor. Üç-beş dakika sonra da bizimkiler çıkıyor. Mahkemedeki tutanaklara göre bu üçü taksiye biniyor, sonra polis birden iniyor ve 20 metre ileriden başlıyor ateş etmeye.

Sizin oğullarınızda silah var mı?
Hiç taşımaz Emrah, ama o gün Emrah'ta silah var. Hatta silah seslerini duyunca o da iki el havaya ateş ediyor, bu sonradan tespit edildi. Ağabeyi ve diğer herkes o sırada yere yatıyor, kimse ateşten kalkamıyor. Bitince Baran kalkıyor, kardeşinin yanına geliyor ki, sırtından vurulmuş, bir başkası da yaralanmış yatıyor. Taksiye bindiriyor hemen, hastaneye çok az kala Emrahım bir kuş olup gidiyor.

 



6998 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
POLİSE DUYURU

Case of Baran Tursun
Polis Kurşunu Ölümleri Facebook hesabı
BARAN TURSUN VAKFINA ÜYELİK
AİHM Kararları
Baran Tursun vakfına ÜYELİK
Tuncay Cüzdan'ın babası-ANTAKYA Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Tuncay Cüzdan-Antakya

A.Rahman sözen'in annesi-İZMİR Uluslararası Baran Tursun Vakfında

A.Rahman Sözen-İzmir

Selami Atalay, ömürboyu felçli- İZMİR - Uluslararsı Baran Tursun Vakfında

Enes Ata'nın babası DİYARBAKIR - Uluslararası Baran Tursun Vakfında

3.Yılında Baran Tursun'u anarken

Ahmet Çakır'ın ağbisi-İZMİR Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Ahmet Çakır-İzmir

Mehmet Tursun Halk tv'de

Mehmet Tursun-Baransav

Aydın Erdem'in ağbisi - DİYARBAKIR Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Aytekin Arnavutoğlu -İSTANBUL- Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Aytekin Arnavutoğlu-İst

Çağdaş Gemik'in babası-Antalya Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Çağdaş Gemik - Antalya

Feyzullah Ete'nin ağbisi-İSTANBUL Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Feyzullah Ete-İstanbul

Soner Cankal'ın babası-ANKARA- Uluslararası Baran Tursun Vakfında

  Soner Cankal-Ankara

Çağdaş Gemik'in kuzeni -ANTALYA Uluslararası Baran Tursun Vakfında

 Çağdaş Gemik Antalya

Yasin Kırbaş'ın babası - İSTANBUL Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Yasin Kırbaş-iST

Emrah Gezer'in babası-ANKARA Uluslararası Baran Tursun Vakfıında

Emrah Gezer-Ankara

Didim'de öldürülen Ali Demir'in babası Mehmet Demir, Mehmet Tursun'la görüştü

Baran Tursun V. ECHR

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

Baran Tursun insani yardım vakfı başkanı Mehmet Tursun, Birleşmiş Milletler temsilcileriyle, "Yargısız İnfazları" konuştu

 

Baran Tursun davası AİHM'de

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

UCM ÜYESİDİR

125-Kenan Kapısız Uşak

 24.11.2012 günü Uşak'ta polis memurları ile vatandaşlar arasında çıkan arbedede polisin silahından çıkan kurşunla başından vurularak öldürüldü. 28 yaşındaki Kenan Kapısız 4 çocuk babasıydı. Devamı oku...

Baran Tursun vakfı Logosu


116-Yusuf Yılan - Erzurum


Erzurum'un Karayazı İlçesi'nde oturan ve ayakkabı boyacılığı yapan 9 yaşındaki Yusuf Yılan, Cumhuriyet Caddesi'nde karşıdan karşıya geçerken Akrep tipi polis aracın çarpmıştı. Yılan, kaldırıldığı Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Görgü tanıklarına göre, zırhlı arac, Yusuf Yılan'ın göğsü ve kafasının üzerinden geçtiğini belirti.

75-Ahmet Cömert Kocaeli-Darıca


Ahmet Cömert:2009 KOCAELİ'nin Darıca İlçesi'nde gözaltına alınan 23 yaşındaki Ahmet Cömert, polis merkezinin nezarethanesinde ölü bulundu. Baba Durmuş Cömert, oğlunun intihar edecek biri olmadığını söyledi.


77-Serkan Çedik Bursa


SERKAN ÇEDİK: Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün Acemler semtindeki nezarethanesinde gözaltında tutulan 25 yaşındaki Serkan Çedik bilinmeyen bir nedenle fenalaşarak öldü. Sekan'ın annesi:"Oğlumu gözaltına aldılar, sapasağlam karakola götürdüler, karakolda ölüsü çıktı" dedi


78-Murat Konuş İstanbul


Murat Konuş:  7 Ocak 2010 tarihinde gözaltına alınan Murat Konuş'un, bir süre sonra rahatsızlanarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği, Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca hazırlanan otopsi raporunda Konuş'un “künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması” sonucu öldüğünün bildirildiği anlatılıyor.
84-A.Rahman Sözen/İzmir


İzmir Gümüşpala Polis karakolu nezarethanesinde polisin silahıyla vurularak öldürülen A.Rahman Sözen’nin annesi ve ablası Uluslararası Baran Tursun vakfına geldiler.  Karakolun güvenlik kameraları kayıt yapmadığından, olayın oluş şekli polisierin ifadelerine dayandırıldı ve takipsizlik kararı verildi. Dava AİHM'e taşındı Video izle…

74-Ahmet Akbaş / İstanbul


Ahmet AKBAŞ: 01.08.2009 günü Esenler polis karakolunda ölü bulundu. Ahmat Akbaş'ın yakını Ergin Akbaş: "Olayın üzerinde uzun zaman geçmesine rağmen savcı olay yerine geç geldi. Doktorlar gelmemiş müdahale etmemişler" iddiasında bulundu.

 

 


 

102-Willem Tyas Antalya

WİLLEM TYAS /1 Ekim 2011 günü Antalya'nın Manavgat ilçesinde çevreye verdiği rahatsızlık nedeniyle şikayet üzerine ifadesi alınmak için polis merkezine getirildikten sonra ölüm olayı meydana geldi. Fenalaştığı iddia edilen 64 yaşındaki İngiliz Willem Tyas hayatını kaybetti.  

85-Er.Osman Aslı /İstanbul


Osman Aslı:  İstanbul Firuzköy polis karakolunda ölü bulunan Er.Osman aslı’nın babası Uluslararası Baran Tursun Vakfına mektup gönderdi. Osman Aslı'nın ayakkabı bağcıklarıyla kendini astığı iddia edildi. Karakolun güvenlik kameraları kayıt yapmadığı için olayın oluş şekli polislerin ifadelerine dayandırıldı. Video izle…

72-Ahmet Laçin / İstanbul


AHMET LAÇİN: Tornacı 23 yaşında ki Ahmet Laçin 12 Ekim  2008 günü Bağcılar’da gözaltına alındı ve Bağcılar polis karakoluna götürüldü. Akrabaları, Ahmetin dövüldüğünü ve kaldırıldığı hastanede öldüğünü idda ettiler.

 


76-Resul İlçin Şırnak-İdil


RESUL İLÇİN: 22/10/2009 günü Şırnak'ın İdil İlçesi'nde polisler tarafından götürüldüğü karakolda yaşamını yitiren 52 yaşındaki Resul İlçin'in yapılan otopsisinde kafasında ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izi olduğu ortaya çıktı.  

 

Baran Tursun vakfından

93-Özcan Kurtuluş / İzmir


ÖZCAN KURTULUŞ: İzmir Şirinyer polis karakolunda ölü bulundu. Polisin kendisini aradığını söyleyen abla Sitem Duyar da:  "Kardeşim Özcan Kurtuluş'un avukat görüşme odasında kendini astığını söylüyorlar, kardeşimin avukat görüşme odasında ne aradığı konusunda kimse bize açıklamada bulunmuyor"

Karakollarda ki ölümler

Kimsesiz çocuklar

Kimsesiz çocuk:"Polisler bizi döve döve Belgrad Ormanı’na bırakıyorlardı" dedi. Devamla:" Yardıma gelmeselerdi tecavüze uğruyordum...”, “Bakırköy Çocuk Yurdu’nda bir arkadaşımızın makatına sopa soktular...”, “Umut Çocukları Derneği yöneticileri bizim sayemizde zengin oldular...”, “Dernek Başkanı Ferhat Şahin, hepimizi sıraya sokarak, falakadan geçirdi...”, “Polisler bizi ekip arabalarına bindirip döve döve Belgrad Ormanı’na bırakıyorlardı....Devamı oku..

101-Hamedu Loufa Sayıd /Mersin

 


Hamedu Loufa Sayıd/ MERSİN:2007 yılında yürürlüğe giren PVSK’dan sonra, failin polis olduğu 101. Ölüm olayı. 29.07.2011 tarihinde Mersin'de Yumuk tepe polis karakolunda ölü bulundu. Dosya oku.. 

Sosyal paylaşım sitemiz


Baran Tursun vakfına ödül

120-Cem Aygün / Ankara

 Cem Aygün-Ankara: Ankara Keçiören İncirli’de 22 yaşındaki Cem Aygün “dur” ihtarına uymadığı iddasıyla polisler tarafından öldürüldü. 1 ay önce cezaevi'nden çıkan gencin ölümüne ilişkin emniyetin aileye verdiği bilgiler ise çelişkilerle dolu. Baba Celal Aygün:"Oğlum Cem Aygün öldürüldükten 8 saat sonra bize haber verildi" dedi 30.08.2012