• https://www.facebook.com/barantursun.v?ref=bookmarks
  • https://twitter.com/BaranTursunVakf
BARAN TURSUN VAKFI
VİDEOLAR
Site Haritası
Polis dosyası

122-Merve Erçetin Erzurum



Erzurum Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Ekrem Özdemir yolda kız arkadaşı Merve Erçetin'i Mustafa Gökçe'yle yürürken gördü. Bunun üzerine yanlarına giderek Erçetin'e diz çöktürerek tabancasıyla ensesine ateş ederek genç kızı öldürdü.

121-Hasan Latif Kaplan-İstanbul


121-Hasan Latif Kaplan:20.09.2012 günü İstanbul Bağcılar'da eşine şiddeten gözaltına alınan 35 yaşındaki Hasan Latif Kaplan, götürüldüğü Bağcılar Asayiş böro amirliğinde, avukat görşme odasında asılı bulunudu. Baba Mustafa Kaplan:"Oğlum intihar etmedi, karakolun içinde öldürüldü" dedi 

D U Y U R U

Sabire Yaman / İstanbul

Erol Postacı /İstanbul

Baran Tursun / İzmir
İ.Halil Çoban / Ş.Urfa

Murat Konuş / İstanbul

Mehmet Uytum / Cizre

Şerzan Kurt / Muğla
Ceylan Önkol / Lice

Serkan Cedik / Bursa

Adnan Karakaş / Adana

Ahmet Sargın / Sakarya

Yahya Mnekşe / Şırnak

Özge Keyikçi / Kütahya

Uğur Kaymaz / K.Tepe

Aydın Erdem / D.Bakır

Enes Ata / D.Bakır

Çağdaş Gemik / Antalya

BARAN TURSUN DOSYASI

MAKALELER



 


  

 

 

 

Baran Tursun Adalet Akademisi

BARAN TURSUN ADALET AKADEMİSİ ---  

Uluslararası insan hakları çerçevesine uyumlu faaliyet gösterecek Baran Tursun Adalete Erişim Akademisi, bundan sonra da Avrupa Birliği fonlarıyla finanse edilecektir.

http://www.baransav.com/?pnum=703&pt=Stratejik+Plan+belirleme+%C3%A7al%C4%B1%C5%9Ftay%C4%B1


 

112 Er Selman Pınar-Batman


Er Selman Pınar 29.04.2012 günü Batman'da polis tarafından gözaltına alındıktan sonra ölü bulundu

111-Hacı Zengin İstanbul


Polis cinayeti no: 111, kurban: Hacı Zengin, Yer:İstanbul ///// İstanbul’da, polisin attığı biber gazı kapsüllerinin kafasına isabet etmesi sonucu kaldırıldığı Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti.

110-Kamile Özbek- Adana


Adana'da, 14 Eylül 2011'de Kamile Özbek'in, evinden ayrıldıktan sonra bir daha dönmediğini ve kendisinden haber alamadıklarını söyleyen kızı, polise başvurdu.

Yapılan araştırmada Kamile Özbek’i öldürenin Fatih Yurdakonar adında görevli polis memuru olduğu ortaya çıktı. Kadının evinin tapusunu üstüne geçiren, bankadaki paralarını da alan 19 yıllık polis Fatih Yurdakonar tutuklandı

109 Ayşe Al D.Bakır


15 Şubat günü merkez Bağlar İlçesi E Tipi Cezaevi üst köşesinde polis panzerinden sıkılan tazyikli su ile yere düşüp başını kaldırıma çarpan ve beyin kanaması geçiren 75 yaşındaki Ayşe Al, yaşamını yitirdi. 15 Şubat'tan bu yana Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tedavi gören Al'ın sabah saatlerinde yaşamını yitirdiği öğrenildi.

108.Mahir Zorbey Aydın


Mahir Zorbey, 04.03.2012 günü, Aydın'da polis tarafından öldürüldü. Cinayete tepki gösteren Zorbey'in dedesi İbrahim Demirkaya, "Torunum, bilerek kasıtlı olarak vurulmuştur. Eğer polis düştüğünde tabanca ateşlenmişse, kurşun yere yakın seyrederdi. Nasıl olur da, kurşun 1 metre 75 santimetre sekip başına isabet eder. Hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.    Devamı oku..

107-Perihan Aktaş Manisa


Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde oturan 53 yaşındaki Perihan Aktaş, evinin önünde polis tarafından öldürüldü. Aktaşı öldüren polis teslim oldu 

105-Ali Sapan ANKARA

ANKARA / 10.11.2011: Altındağ’da görevli polis memuru Veli Akpan, önce evinde eşi Yasemin Akman'ı ve kayınvalidesi Hacer Ağlayan'ı, daha sonra görev yaptığı birimdeki amiri Ali Sapan'ı tabancayla vurdu. Polis memurunun eşi ve amiri hayatını kaybederken, kayınvalidesi yaralı olarak hastaneye kaldırıldı

104-Yasemin Akpan ANK.

ANKARA / 10.11.2011: Altındağ’da görevli polis memuru Veli Akpan, önce evinde eşi Yasemin Akpan'ı ve kayınvalidesi Hacer Ağlayan'ı, daha sonra görev yaptığı birimdeki amiri Ali Sapan'ı tabancayla vurdu. Polis memurunun eşi ve amiri hayatını kaybederken, kayınvalidesi yaralı olarak hastaneye kaldırıldı

103-Yeşim Çelik -İstanbul


Yeşim Çelik: Polisin 103. Kurbanı. KÜTAHYA Dumlupınar Üniversitesi öğrencisi Yeşim Çelik (23) 20 Şubat 2011’de yeni tanıştığı İstanbul Bağcılar’da görevli polis Salih Kaya tarafından vurularak öldürüldü. Polise göre Yeşim intihar etmişti, ama yapılan incelemede polis tarafından öldürüldüğü kesinleşti

90-Çağdaş Gemik Dosyası


17 yaşında ki Çağdaş Gemik, Antalya’da bir arkadaşıyla bisikletiyle gezerlerken, gündüz vakti polisin dur ihtrına uymaığı gerekçesiyle açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. 
95-H.İbrahim Oruç D.bakır


Halil İbrahim Oruç: polisin silahından çıkan kurşunla ölen; silahın polis, failinin ise belirlenemeyen  polisin sorumlu olduğu 95. Ölüm olayıdır.  Halil İbrahim Oruç, polisin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti. 
96-Kazım Şeker D.Bakır


KAZIM ŞEKER: Bismil'de polis kurşunu ile öldürülen lise öğrencisi Halil İbrahim Oruç'un katillerinin bulunması talebiyle bir yürüyüş yapıldı. Polis yapılan yürüyüşe orantısız güç kullanarak saldırıya başladı.  Atılan gaz bombalarından etkilenen Kazım Şeker (60) isimli yurttaş yaşamını yitirdi.

 

100.M.Şirin Çiftçi D.Bakır


 M.Şirin Çiftçi: 2007 yılı PVSK’dan sonra failin polis olduğu 100. Ölüm olayı; Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi Cemal Yılmaz Mahallesi'nde, polisler, Mehmet Şirin Çiftçi (20) adlı yurttaşı kapısının önünde ateş ederek öldürdü. Dosya oku..

 

98.Metin Lokumcu / Hopa


Metin Lokumcu: Bu olay PVSK’dan sonra ki polisin sorumlu olduğu 98. Ölüm alayıdır. Metin Lokumcu polislerin vurduğu sert darbeler sonucu hayatını kaybettiği söylendi. Devamı oku..

99.Doğan Teyboğa Silopi


Doğan Teyboğa: 2007  yılında yürürlüğe giren PVSK’dan sonra polisin sorumlu olduğu 99. Ölüm olayı; Şırnak’ın Silopi İlçesi'ndeki gösteriye müdahale eden polisin kullandığı gaz bombası Doğan Teyboğa'nın ölümüne neden oldu. Devamı oku..

 

92-Volkan Polat / İstanbul


VOLKAN POLAT: 6 Nisan 2006 günü Polat, arabası ile gitmekteyken, Sivil araçla Polat’ı kovalayan polisler arkadan ateş ederek aracın lastiklerini patlatmış, ardından yanına geldikleri Polat’ı göğsünden vurarak öldürmüşlerdi.
97-Enver Turan / Hakkari


Enver Turan:15 yaşında ki Enver Turan kolluğun orantısız güç kullanması sonucu hayatını kaybetti.  23 Şubat 2010'da Hakkâri’de çıkan olaylarda, bir uzman çavuşun açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden Enver Turan’ın (15)  davası Hakkari’den Yozgat’a alındı.  
94-Tuba Korkmaz / Tunceli


TUBA KORKMAZ TUNCELİ’de polis memuru nişanlısının tabancasıyla intihar ettiği söylenen üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Tuğba Korkmaz’ın yapılan otopsisinde intihar etmediği ve cinayete kurban gittiği yönünde deliller elde edildi.  

 

91-Çiğdem Şahin / İzmir

 


ÇİĞDEM ŞAHİN: Gaziantep'ten İzmir'e geldi ve İzmir'de çevik Kuvvet'te görevli polis Anıl .K.G. ile görüştü, daha sonra görüştüğü polisin silahıyla şakağından vurulmuş halde bulundu. 

89-Özge Keyikçi / Kütahya


ÖZGE KEYİKÇİ: 17 Ekim 2009 günü,  Kütahya'nın Çavdarhisar ilçesinde bir köy düğününde polis memurunun tabancasının ateş alması sonucu Özge Keyikçi hayatını kaybetti. 

88-Sabir Yaman / İstanbul


SABİRE YAMAN: 27.07.2010 Günü, Bakırköy İstanbul Caddesi’ndeki Tacirler Menkul Değerler A.Ş.’yi silahıyla basan E.polis memuru Vedat Gemalmaz, zarar ettiğini öne sürerek sorumlu tuttuğu şube müdürü 49 yaşındaki Erol Postacı ve 29 yaşındaki Sebire Yaman’a kurşun yağdırdı.

87-Erol Postacı / İstanbul


Erol Postacı, 27.07.2010 Günü, Bakırköy İstanbul Caddesi’ndeki Tacirler Menkul Değerler A.Ş.’yi önceki gün silahıyla basan E. polis memuru Vedat Gemalmaz, zarar ettiğini öne sürerek sorumlu tuttuğu şube müdürü 49 yaşındaki Erol Postacı ve 29 yaşındaki Sebire Yaman’a kurşun yağdırdı.

85-Hüseyin Turgut Yalova


HÜSEYİN TURGUT: Yalova’da Fatih Caddesi’nde park yeri nedeniyle çıkan tartışmada Hüseyin Turgut, polis memuru Gökmen Erkmen'in silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti.  

 

84-Mustafa Uslu Tokat-Turhal

 


MUSTAFA USLU: Alkollü olduğu ileri sürülen Mustafa Uslu, Turhal’da otomobiliyle giderken trafik kontrolü yapan polisler ‘Dur’ ihtarında bulundu. ‘Dur’ ihtarına uymadığı belirtilen Uslu polisin arkadan açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.

 

83-Er.Cemal Yalın Antalya


CEMAL YALIN: 5 Ağustos 2010 günü, PKK'nın şehit ettiği bildirilen askerin, polis kurşunuyla vurulduğu ortaya çıktı. Antalya'lı Er Cemal Yalın, polis merkezine doğru yürüken polisler tarafından öldürüldü.  

81-Fatih Cem İnci /İstanbul


FATİH CEM İNCİ: Bahçelievler'de bir arkadaşıyla birlikte yürüyen 23 yaşındaki Fatih Cem İnci kaldırımda çarptığı kutu nedeniyle üzeri kirlenince, "Böyle pisliklerle hep ben mi karşılaşırım" diye söylendi. Bu sözlerin kendisine söylendiğini sanan polis memuru Mustafa Atasoy (27) silahını çıkratıp, Fatih Cem İnci'yi kurşun yağmuruna tutarak öldürdü.

82-Gökhan Ergün Bursa-Nilüfer


Gökhan Ergün: Bursa'nın Nilüfer ilçesinde Cengiz Koç`a ait bir apartman dairesine, yangın merdiveninden giren 2 kişiye polis uyarı ateşi açtı. açılan ateşle Gökhan Ergün(24) hayatını kaybetti.

 

79-Feyzullah Ete İstanbul

FEYZULLAH ETE
: 22.Kasım.2007 tarihinde, Avcılar'da bir parkta otururken polis memuru Ali Mutlu tarafından göğsüne bir tekme vuruldu, göğsüne aldığı bu tekme sonucu hayatını kaybetti.
78- Alaettin Karadağ İstanbul


ALAETTİN KARADAĞ :Dur ihtarına uymadığı için on kurşunla öldürüldü. Kardeşi Abdullah Karadağ:"Dur ihtarı Sonucu Ölüm on kurşunla nasıl olur, cinayeti meşrulaştırmak için bunu uydurdular" dedi. 

80-İbrahim Özkaymaz Gaziantep


İBRAHİM ÖZKAYMAK: 28.08.2009 günü polis memurunun "uyarı ateşi" ateşi sonucu göğsüne isabet eden mermi sonucu hayatnı kaybetti. İbrahim Özkaymak, 2007 yılında yürülüğe giren PVSK'dan sonra polisn sorumlu olduğu 80. ölüm olayıdır.



NORVEÇ HELSİNKİ KOMİTESİ
STRATEJİK BELGELER/RAPORLAR

TÜRKÇE BAŞVURU

                                                              COUR EUROPEENNE DES DROITS DE L'HOMME 
                                                                             EUROPEAN COURT OF HUMAN

                        AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ 

                                             Conseil de l'Europe - Council of Europe - Avrupa Konseyi
                                                                 Strasbourg, France

BAŞVURU

TARAFLAR

BAŞVURUCULAR
(Başvurucu ve varsa temsilcisi hakkında verilmesi gereken bilgiler)

I.BAŞVURUCU’NUN

1. Soyadı..                              TURSUN (T.C.KİMLİK NO:38512191640)  

2.Adı                                        MEHMET  

3.Cinsiyeti: erkek/kadın          ERKEK 

4.Mesleği                                 İNŞAAT MÜTEAHHİDİ

5. Doğum tarihi ve yeri            01.03.1958 / LİCE         
             


6.İkametgah     1870 Sok.Baran Tursun Apt.No.42/Karşıyaka /İZMİR

Temsilcilerinin Adı*                      NEZAHAT PAŞA BAYRAKTAR
                                                                       
Temsilcinin mesleği                      AVUKAT

      


13. YÜKSEK SÖZLEŞMECİ TARAF
(Aşağıda başvurunun hangi devlet aleyhine yöneltildiğini belirtiniz)

14.TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ

II- OLAYLARA İLİŞKİN AÇIKLAMA

14.1- OLAYLAR:

Baran TURSUN; 20 yaşında ve üniversite öğrencisidir, 25.11.2007 tarihinde İzmir şehir merkezinde, Sultan Çiftliği kavşağında bekleyen 82329 nolu polis ekibinin yanından yoluna devam ederek evine doğru gitmektedir.

82329 nolu ekipte görevli polis Oral Emre Atar, otosuyla yanlarından geçip uzaklaşan Baran Tursun’a arkadan; ‘Ayakta, kolu yere paralel, düz ve doğrusal”  bir şekilde tabancasıyla ateş etmek suretiyle Baran Tursun’u öldürmüştür. EK 99 (Karşıyaka 1.ağır ceza mahkemesi gerekçeli kararı 43.sayfa)

14.2-Başvurucular İzmir’de yaşamaktadırlar.Baran Tursun, başvurucu Mehmet Tursun ve Berrin Tursun’un tek oğulları, Şelale Tursun’un kardeşi ve Berfin Tursun’un abisidir. Ek 123 (Başvurucunun aile tablosu)

 14.3- Baran Tursun 24.11.2007 günü arkadaşları, Atilla DOĞAN ve Emre ÖZÇELİK ile birlikte saat 19.00 sıralarında buluşmuş ve  Baran Tursun’un kullandığı kendisinin de ortağı olduğu ‘Tursan Hazır Giyim Tur.İnş.ve malzemeleri Sanayi Tic. Ltd.Şti. adına kayıtlı 35 AL 9207 plakalı araç ile  akşam yemeği yemeğe gitmişlerdir. Ardından gece 23.30 sıralarında Alsancak semtine eğlenmek için gitmişlerdir.

 Eğlence programının bitiminde Baran ve iki arkadaşı İzmir/ Karşıyaka’da bulunan evlerine dönmek üzere saat 03,00 sularında özel otolarıyla Bornova yolundan Karşıyaka’ya doğru ilerlemektedirler.

 Baran, İzmir/Sakarya caddesinde Karşıyaka’ya gitmek için yoluna devam etmektedir. Baran’ın gittiği cadde yüksek aydınlatma sistemleriyle donatılmış, aydınlık ve her şey görünür ve anlaşılır bir haldedir.

 Bornova İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevli 82330 nolu polis ekibi Baran’ın geçtiği Sakarya caddesinde görevlidir. Baran, otosuyla 82330 nolu ekibin yanında yoluna devam ederek evine doğru gitmektedir.

 Polis ekibi yanlarından geçen Baran’ın otosundan şüphe duyduklarını iddia ederek 185 metreden kendi otolarının farlarıyla selektör işreti yapmışlardır. EK 59 (Jandarma bilirkişi,olay yeri inceleme raporu, sayfa 01 )

185 metre gibi uzak bir mesafeden, trafikte ne anlama geldiği belli olmayan araç farlarıyla yapılan selektör işareti, telsiz kayıtlarına ve mahkeme kayıtlarına “DUR İKAZI” olarak yansıtılmıştır. EK 15 (Olay anı telsiz kayıt çözümleri)

 14.4- Baran ve arkadaşları normal bir şekilde  yollarına devam ettiklerini, Bayraklıya doğru gittiklerini, Smryna Meydanından sağa döndüklerini, arkalarında normal bir şekilde iki polis aracının geldiğini gördüklerini, yolda duran polis otosu olmadığı, yola duba koyulmadığı, kimsenin dur ihtarında bulunmadığına dair anlatımları 1 nolu duruşmada hakim huzurunda beyan etmişlerdir.

Baran Tursun ve arkadaşları otolarıyla Sultan Çiftliği kavşağına  gelirlerken, kavşakta bir polis aracının olduğunu ve aracın yanında da iki polisin durmuş olduğunu görmüşlerdir.Yollarına devam eden Baran ve arkadaşları kavşakta duran polis aracını geçer geçmez bir silah sesinin duyulduğunu, Baran’ın yanındaki Emre’nin arkaya dönüp ateş ediyorlar dediği, silah sesinden sonra emre’nin üzerine kan sıçradığını, kendini kontrol ettiğini, sıçrayan kandan korktuğunu ve  Baranı kolundan tutup durmasını söylediğinde Baran’ın başının Emre’nin omzuna düştüğünü 1 nolu duruşmada beyan etmişlerdir.

Baran’ın kafasının arkasına ateşli silah mermisi isabet etmesinden sonra araç Baran’ın kontrolden çıkar, elektrik direklerine ve ağaçlara çarparak yol ortasında bulunan orta refüjü geçerek karşı yola geçtikten sonra bir yere çarparak durmuştur.

Araçta bulunan Emre ve Atilla araçtan iner inmez polisler üzerlerine silah doğrultmuş, yere yatırarak elleri kelepçelenerek gözaltına alınmış ve polis otosuna konulmuşlardır.

 Baran’ın  vurulduğunu gören bu arkadaşları polislere Baran’ın silahla vurulduğunu söylemişlerdir. Baran’ın yanına gidip ne durumda olduğuna bakmak istemişlerse polis otosunda gözaltında olduklarından polisler izin vermemişlerdir. EK 34 (Tanıklar, Baran’ın yanında bulunan arkadaşları Emre Ökçelik’in 1 nolu duruşmada ki anlatımı,  sayfa 26)

14.5-Aracın başına gelen polisler aracın içini kontrol ederler, araçta Milli Savunma Bakanlığının ihale dosyalarını görürler. Aracın içinde bir müteahhide ait belge ve bilgileri gören polisler bilinmeyen bir nedenle ateş ettiklerini gizlemek suretiyle olaya trafik kazası süsü vermek amacıyla ihale belgelerini şoför koltuğunda başından vurulan Baran’ın eline tutuştururlar.Baran’ı takip ettiğini beyan eden polislerden Mehmet ÇAY ve Haldun BAYLAN olay mahallinde “Maddi hasarlı Trafik kazası raporu” düzenlediler ve imzaladılar. EK:01 (Görgü ve tespit tutanağı/ Baran Tursun’un trafik kazası yaptığını göstermek için polisler tarafından düzenlenen Trafik kazası raporu)     

Baran Tursun, Polislerce çağrılan Ambulansla hastaneye götürülürken kalbi durmuş, kalp masajı yapılarak kalbi çalıştırılmıştır.Polisler ambulans eşliğinde Baran Tursun’u Ege Üniversitesi hastanesine; yaralamalı trafik kazası yapan vatandaş olarak teslim etmişlerdir.Hastane acil servisi doktorlarına ve görevli polise, Baran’a ateş edildiğine dair bilgi vermemişlerdir.

14.6-Hastane acil servisinde görevli  polis memuru M. İhsan ÖZER  ile acil servis doktoru Özgür ÇEVRİM tarafından yaralamalı trafik kazası tutanağı düzenlemiş ve imzalamışlardır. EK:02 (Tutanak/Baran Tursun’a ateş etmeyi gizlemek suretiyle hastane doktoruyla bu tutanak düzenlenmiştir      

 Ege Üniversitesi hastanesinde beyin tomografisi çeklince, Baran’ın kafasında ateşli silah mermi çekirdeğine rastlanmıştır.Bunu tespit eden doktor Polis memurlarına bildirmiş ve bu aşamadan sonra Soruşturma ateşli silahla yaralama yönünden işlem yapılmıştır.Bu anda bile savcıya derhal haber verilmemiştir.Mermi çekirdeği tespit edilinceye kadar, polisler ateş etme fiillerini gizlemişlerdir.

Ege Üniversitesi Hastanesinin reanimasyon bölümüne alınan Baran Tursun 30.11.2007 günü yaşamını yitirmiştir. EK 39 (Ege üniversitesi Hastanesi kayıtları)

14.7-Sultan Çiftliği kavşağında araçtan iner inmez  Baran Tursun’a ateş edip öldüren polis memuru Oral Emre Atar’dır.Baran TURSUN’un kullanmakta olduğu aracın arkasından direk nişan alarak ateş etmiş, kurşun maktulün başının arkasından girerek, ön taraftaki kemiğe saplanmıştır.Sürücüsünün başından yaralanması nedeniyle bilincini kaybetmesi sonucu kontrolden çıkan araç, 50 metre kadar ileride orta refüjdeki ağaçlara ve elektrik direğine çarpmış, karşı yola geçerek durmuştur.

14.8-BARAN TURSUN’UN SİLAHLA VURULDUĞUNU GİZLEMEYE OLAYI TRAFİK KAZASI OLARAK GÖSTERMEYE ÇALIŞMIŞLARDIR:

Aracın arka camında kurşunun girişi nedeniyle oluşan deliğin gizlenebilmesi için araç arka camı kırılmıştır.Cam kırıklarının aracın bagajına düşmüş olmasından bu durum anlaşılmaktadır.  Aynı zamanda araçta bulunan tanıklar Emre ve Atilla beyanlarında arkaya baktıklarında camda delik açılmış olduğunu gördüklerini belirtmişlerdir.

Polis memurları 112 çağrı merkezini arayarak trafik kazası olduğu söylenerek ambulans çağırmışlardır. Gelen sağlık personeline ateşli silahla yaralama olduğunu gizlemek suretiyle trafik kazası olduğu söylenmiştir.

Ağır şekilde yaralanan Baran TURSUN 112 ambulans aracıyla hastaneye kaldırılmıştır. Yolda giderken Baran Tursun’un kalbi durmuş, doktorun müdahalesi sonucu kalbi tekrar çalışmıştır. Hastanenin acil servisine kaldırılan Baran Tursun’a Beyin Tomografisi çekilmiştir. Çekilen Beyin Tomografisin de kafada ateşli silah mermi çekirdeği tespit edilmiştir.

Hastane doktorları tarafından kafada tespit edilen ateşli silah mermi çekirdeğinin varlığını  polise bildirimde bulunulması üzerine bu aşamadan sonra ateşli silahla yaralama nedeniyle işlem yapılmaya başlanmıştır.

14.9- NÖBETÇİ SAVCIYA HABER VERİLMEMİŞ VE DELİLLER DEĞİŞTİRİLMİŞ, GİZLENMİŞ VE YOK EDİLMİŞTİR.

Olay 03.17 sıralarında olmasına rağmen, silah kullanan polis memurlarının silah ve fişekleri ancak 09.30’da muhafaza altına alınmıştır. Silah ve fişekleri 2 polis memurunun muhafaza altına aldığına dair tutanak tutmuşlardır. EK:07 (Muhafaza altına alma tutanağı/ Ateş eden polislerin silahı olaydan 6 saat sonra teslim alınmıştır)

Polis memurları Ali Kahvecioğlu, Yusuf Kuçuk, Bilal Ayhan, A.Turgut Turan ve Engin Kınlı’nın 07.10 saatini gösteren tutanakta olayın trafik kazası olduğunu belirtmişlerdir.

Deliller değiştirildikten ve karartıldıktan sonra Ege Üniversitesindeki Doktorun Baran Tursun’un Beyin Tomografisinde mermi çekirdeği çıktığını polis memurlarına iletmesinden sonra Olay Yeri İnceleme Ekibine haber verilmiştir.Şoför koltuğunun başlığında, başın arka tarafının yaslandığı yerde beyin dokuları ve çok miktarda kan vardı.Suç yeri inceleme ve araştırma raporunda bu husus tespit edilmiştir.

Baran Tursun’un silahla vurulduğu o kadar kesinki, olay yerinde olan hiç kimsenin bu vakayı kaza olarak değerlendirmesi mümkün değildir. Tutanaklara olayı trafik kazası olarak göstermeğe çalışanlar sanığı cezadan kurtarmaya çalışan görevlilerdir.

Olay yerine ambulans çağırılırken, olayın trafik kazası olduğu belirtilmiş ve olay yerine gelen sağlık ekibine de aynı bilgi verilmiştir. Tıbbi müdahaleyi yapacak görevlilere dahi kişinin ateşli silahla yaralandığı ya da yaralanmış olabileceği söylenmemiştir.  

Devrilen elektrik direğinin tamiri için aranan ilgili kuruma (TEDAŞ) da olayın trafik kazası olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle sağlık hizmeti veren resmi kurumlar ile elektrik işlerinden sorumlu olan TEDAŞ kayıtlarına olay trafik kazası olarak geçmektedir. EK 99 (Tanık Erdal Ceylan anlatımı, gerekçeli karar, sayfa 23)

 14.10-Arabanın bagajında olduğu anlaşılan klasör içindeki belgelerden biri yaralı haldeki maktulün eline tutuşturularak, basın mensuplarının bu şekilde görüntü alması sağlanmıştır. Böylece olayın sürücü hatasından doğan trafik kazası olduğu kanaati kuvvetlendirilmeye çalışılmıştır.  Haber kanallarına yansıyan görüntülerde ve gazetelerdeki fotoğraflarda, araba kullanırken elinde bir belge bulunan ve trafik kazası yaparak yaralanan bir sürücü görüntüsü yaratılmıştır. EK:4 (Baran’ın fotosu)

14.11-Sürücünün trafik kazası sonucu değil, kafasına isabet eden kurşun nedeniyle yaralanmış olduğu hastanede çekilen tomografi sonucu ortaya çıkmıştır. Telsiz kayıtlarına ve diğer belgelere göre Baran TURSUN’un gece saat 03:17 sularında vurulmuştur,Savcılığa durum 06:46 da bildirilmiştir. EK:31(Savcılık izin belgesi / Savcıya hemen haber verilmesi gerekirken, olaydan 3,5 saat sonra haber verilmiştir)

14.12-Savcıya bildirim yapılması öncesinde ve sonrasında, suç delillerinin karartılması ve delil uydurulmasını temin için pek çok soruşturma işlemi yapılmıştır. Bu kapsamda; Olayda silah kullanan iki polis memuru bulunmaktadır. Bu iki polis memuru olay yerindeki kovanları kendileri toplamıştır. EK:6(Olay ve Muhafaza altına alma tutanağı / Ateş eden polislerin suç delili boş kovanları toplama yetkileri yoktur)

Saat: 07:15 de tuttukları olay tutanağından bu saate kadar kovanların kendilerinde olduğu anlaşılmaktadır.Kovanların soruşturmayı yürüten birime saat kaçta teslim ettiklerine dair herhangi bir kayıt dosyada mevcut değildir.   

14.13-Yine silah kullanan iki polis memurunun silahları ve bu silahlara ait şarjör ve fişekler saat 09:30 da teslim alınmış, altı saatten uzun süre suç aletleri üzerindeki tasarrufları engellenmemiştir. EK.7 ((Muhafaza altına alma tutanağı/ Ateş eden polislerin silahı olaydan 6 saat sonra teslim alınmıştır)

14.14-Olay gece saat 03 sularında meydana gelmesine rağmen, sanık polislerin alkol muayenesi ancak  olaydan 10 saat sonra, 13.29’da yapılmıştır. Alkol muayene raporu bu dosya kapsamında çok önemli bir delil olduğu kuşkusuzdur. Olaydan10 saat sonra alınan alkol muayene raporunun hukuki tanımı sanık polislerin  görevi başında  alkol almışlarsa bunun raporlara yansıtılmasının engellemek şeklindedir. EK:8(Sanık alkol raporu/Olaydan hemen sonra alkol kontrolü yapılması gerekirken, bu yapılmayıp,10 saat sonra alkol raporu alınmıştır)

14.15-Olayda silah kullanan veya kullanma ihtimali bulunan polis memurlarının el svaplarının alınmasında geç kalınmıştır. El svaplarının alınmasına başlandığı saat 06:00, bitirildiği saat ise 08:40 dır. Bu gecikme nedeniyle, Baran TURSUN’un ölümüne neden olan atıştan sorumlu Oral Emre ATAR’dan atış artığı elde edilememiştir. EK:9 (SWAP alma raporu / Ateş ettiğini söyleyen polisin el swaplarında barut izine rastlanmıyor, ateş etmediğini söyleyen polisin el swaplarında barut izine rastlanıyor)

Vurulma olayının araç içinde gerçekleştiği dikkate alınırsa aracın pozisyonunun ve araçta bulunan delillerin olayın aydınlatılmasına etkisi açıktır. Yaralanmanın nedeninin trafik kazası değil, silahla vurulma olduğu anlaşılmasına rağmen aracın aranması, yetkisi olmayan polislerce ve usule aykırı olarak yapılmıştır.

Olayın soruşturulması Cinayet Büro Amirliğinin görevine girdiği halde; araçla ilgili ilk işlemler Bayraklı Polis Karakolunca yapılmıştır.  Bayraklı Karakolunda görevli, aynı zamanda olayın tanığı durumundaki iki polis tarafından usule aykırı şekilde ve yetersiz bir arama yapılmış, araçtaki bazı eşyalar muhafaza altına alınmıştır. Araç Özfındık adlı ticari bir firmaya ait çekiciye teslim edilerek olay yerinden uzaklaştırılmıştır.

14.16- POLİSLERİN İFADELERİNİ YİNE POLİS ARKADAŞLARI ALMIŞTIR.DELİLLER BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ BİR KURUM TARAFINDAN TOPLANMAMIŞTIR

Cumhuriyet savcısı polis memurlarının ifadesinin alınması için savcılıkta hazır edilmesi talimatı verildiği halde, yalnız yolu kestiği iddia edilen 82329 ve 8233 nolu ekiplerde görevli beş polis memuru savcılıkça dinlenmiş, diğer polislerin bir kısmı Bayraklı Karakolunda bir kısmı Cinayet Büro amirliğinde ifadeleri alınmıştır.

Savcı olay yerine hiç gitmemiş ve olay yerinde tahkikat yapmamıştır. Tahkikatı kendisi yapmamış, Emniyet Müdürlüğüne bağlı polislerce tahkikat yapılmıştır. EK 79 (Tanık Mehmet Süslü, Olay gecesi nöbetçi savcı, tanık olarak anlatımı)

Olay yeri inceleme ekibinin incelemesi ise, araç teslim edildiği çekiciden geri alındıktan ve Bayraklı Karakolu önüne getirildikten sonra saat: 04:55 sularında yapılmıştır. Ancak olay yeri inceleme polislerince yapılan inceleme sırasında da, delillerle oynanmış, hatta delil yaratılarak olayın oluşuna ilişkin gerçekler örtülmeye çalışılmıştır. EK 22 (Tanık Şeyhmus Er Gerekçeli karar, sayfa 22)

 14.17- OLAY SIRASINDA EMRE ÖZÇELİK’İN OTURDUĞU KOLTUĞA SONRADAN MERMİ ÇEKİRDEĞİ GÖMLEK PARÇASI KONULARAK; SANIK SAVUNMASINDA BELİRTECEĞİ KURŞUN’UN SEKTİĞİ YÖNLÜ SAVUNMA DELİL OLUŞTURMA ÇALIŞILMIŞTIR. BUNU POLİSLER YAPMIŞTIR.

Olay anında aracın ön sağ koltuğuna Emre Özçelik oturuyordu.Olay yeri inceleme ekibi inceleme yapacağı sırada aracın sağ ön koltuğu üzerine bir mermi çekirdeği gömlek parçası konulmuştur. (Yrd.Doç.Dr.A.Beyhan Özdemir’in hazırladığı raporda (3). maddede 2 nolu fotoğrafta 5 nolu delil numara toruyla gösterilmiştir).

Olay yeri inceleme ekiplerinin araç henüz çekici üzerindeyken çektiği ilk video görüntülerinde bu gömlek parçası yer almazken, aracın çekiciden indirildikten ve numaralandırma işlemi yapıldıktan sonra sağ ön koltukta gömlek parçası olduğu fotoğraflandırılmıştır. Numaralandırma işlemi yapılırken video çekimi durdurulmuştur. Bu parça delil olarak muhafaza altına alınmıştır. Ve sonraki aşamalarda, sanık polisin “doğrudan ateş etmediği, merminin sekme sonrası araca isabet ettiği, bu nedenle gömlek parçasının kafaya isabet etmeden önce mermiden ayrıldığı” şeklindeki savunmasına dayanak gösterilmiştir. EK 75 (Bilirkişi, Yard.Doç.Beyhan Özdemir raporu)

Olay sonrasında basın mensupları tarafından çekilen fotoğraflarda ve kamera kayıtlarında ön sağ koltukta mermi çekirdeği gömlek parçası bulunmamaktadır. Aracın karakol polisleri tarafından arandığına ve eşyaların muhafaza altına alındığına dair evraklarda da bu mermi çekirdeği gömlek parçasından bahsedilmemektedir.

Olay sonrası emniyetin ilgili birimlerinde olay ile ilgili bilgisi olan polis memurlarının ifadeleri alınmıştır. Polis memurlarının ifadeleri incelendiğinde aynı ekip içinde bulunan memurların ifadelerinin noktası virgülüne kadar aynı olduğu görülmektedir. İfade tutanaklarından polis memurlarının ayrı ayrı ifade vermediklerini, aynı ifadenin kişisel bilgiler değiştirilerek polislere imzalatıldığı görülmektedir. 

Olayın savcılığa bildirilmesi ve Baran TURSUN’un başından vurulmasıyla ilgili adli soruşturma başladıktan sonra, olay sırasında orada bulunan yedi ayrı ekipteki polis memurları ayrı ayrı olay tutanakları düzenleyerek, oluşa ilişkin gerçek dışı bilgilerin soruşturma dosyasına girmesini sağlamışlardır. Olayın sanıkları ve tanıklarınca düzenlenen bu tutanaklar delil olarak kabul edilmiştir. 

14.18- Nöbetçi Savcı Mehmet Süslü’ye saat 06.46 da haber verildiği yönünde tutanak tutulmuştur.Soruşturma sırasında savcı tanık olarak silahla yaralama olayının kendisine hemen haber verilmediğini  beyan etmiştir. EK 79 (Tanık Mehmet Süslü, Olay gecesi nöbetçi savcı, tanık olarak anlatımı)

Deliller muhafaza edilmemiş, numaralandırılmamış ve usule uygun toplanmamıştır. Olaya karışan polis ve amirleri Polis merkezini de arayarak kaza ihbarı yapmışlardır. Mermi kovanları ve suçun diğer delilleri suça karışan polisler ve mesai arkadaşlarınca tutanak tutulmadan toplanmıştır.

Delillerin bulunduğu yerler tespit edilmeden ve belgelenmeden toplanmıştır. Nerede ve ne pozisyonda  bulunmuş olduğu belirtilmemiştir. Özel bir çekici aranarak Baran Tursun’un kullandığı araç çekici vasıtasıyla çekilmiştir. Aynı şekilde olay yeri kumlanarak deliller kaybedilmiştir. Polis memurları silah kullanıldığına dair tutanak tutmamışlardır. EK 22 (Tanık Şeyhmus Er Gerekçeli karar, sayfa 22)

14.19- Gerek olay yerindeki polis memurları,  gerekse sonradan olaya müdahale eden polisler, Baran Tursun’a silahıyla ateş edip öldüren polisin suç niteliğindeki eylemini gizlemeye yönelik davranışlar içine girmiş, bu yönde işlemler yapmışlardır.

Baran Tursun’un kullandığı aracın bagajında bulunan eşyalar karıştırılmış, bazı poşetler götürülüp getirilmiştir. Olayı kaza olarak göstermek için aracın bagajında bulunan ihale dosyası Baran Tursun’un koltuk altına tutuşturulmuş ve bu şekilde fotoğraf çektirilmiştir. EK:10 (Baran’ın olay anıda ki fotoğrafı)

14.20- KAMERA KAYDI POLİSLERCE TAHRİF EDİLMİŞTİR.

Polis memurlarının kamera kaydını almasından sonra Başvurucu vekili kamera kaydını almak için gitmişse de işyeri müdürü vermemiştir.

Dosyayı devralan cinayet büro görevlileri, olayın olduğu çevredeki kamera görüntülerinin tamamının tespitine çalışılmamış, sadece bir benzin istasyonundan görüntü alınmıştır. Opet benzin istasyonunda kurulu olan güvenlik kamerası kayıtlarının alınması için 2 polis memuru görevlendirilmiştir. Kamera kayıtları izlenmiş ve muhafaza tutanağı tutulmuştur. Kopyalanan kamera kaydında kesintiler mevcuttur. Kameradan kopya alınırken  kesintisiz bir şekilde alınmamıştır. Kaydın tamamı alınmamıştır. Asıl kaydın korunması için hiçbir tedbir alınmamıştır.

Görüntülerle, görüntülere ilişkin kolluk tutanağı karşılaştırıldığında aynı olmadıkları anlaşılmıştır. Görüntülerden Baran TURSUN’un kullandığı aracın benzin istasyonu önünden hiç geçmediği anlaşılmaktadır. Oysa görüntülerin çözümünün yapıldığı tutanakta, Baran TURSUN’un kullandığı aracın buradan hızla geçtiği, arkasında kendisini takip eden ekipler olduğu yazılıdır. Görüntüdeki araç başka bir araçtır ve kendisini takip eden ekipler yoktur. Ayrıca görüntülerin tutanaktaki bilgilere uydurulması için, kayıtlarda oynama yapıldığı, belli bölümlerin çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Kamera kayıtlarına ilişkin deliller, sanık polisin savunmalarını destekler hale getirilerek savcılığa sunulmuştur. 

Sanık Polislerin tanık olarak dinlenme ihtimali olan diğer polislerden ayrı bir yere alınmamıştır. Sanık gözaltına alınmamıştır. Delillerin değiştirmemesi ve tanıklar üzerinde etki etmemesi için hiçbir önlem alınmamıştır.

14.21- TANIK BEYANLARI YÖNLENDİRİLMİŞTİR;

Baran Tursun’un aracında bulunan tanıklar Atilla Doğan ve Emre Özçelik olay yerinden kelepçelenerek gözaltına alınmışlardır.Emniyet Müdürlüğünde gözaltında iken Av.Alper Bağıran onlarla görüşmek için gittiğinde savcı Mehmet Süslü talimatıyla müdafii ile görüştürülmemişlerdir.Tanıklar baskı altında tutulmuşlardır. Tutanaklarda tanık olarak ifadeleri alınmıştır.Oral Emre Atar ve Veysel Aydın’ın ifadeleri müşteki-sanık olarak alınmıştır

Olay yerinde bulunan polis memurları Engin Kınlı, Yusuf Arslan, Ahmet Turgut Turan, Bilal Ayhan,Sivat Arslan, İlker Dursun, Cankut Dinçer, Ali Kahvecioğlu, Yusuf Kuçuk, Yaşar Dursun Atalay, Bülent Ertuğay, Salih Tokucu, Tayfun Kazıcı,Haldun Baylan ve Mehmet Çay’ın Emniyet Müdürlüğü Cinayet Müro amirliğindeki polislerce ifadeleri alınmıştır. Bu ifadeler alınırken sanık ve tanıkların birbirini etkilememesi için hiçbir önlem alınmamıştır. Ayrı yerde tutulmamışlardır.Emniyet Müdürü Bülent Girgin tüm tanıkların ifadelerini hazırlattırmış ve ifade tutanaklarını imzalamalarını sağlamıştır.EK:91 (Tanık Alper Bağıran/ 9 nolu duruşma tutanağı sayfa 3)

14.22-FEZLEKE SUÇ İŞLEYEN POLİSLERİN BAĞLI OLDUĞU KURUM TARAFINDAN GERÇEKDIŞI HAZIRLANMIŞTIR;

İzmir Emniyet Müdürlüğü’nün 25.11.2007 tarihli fezlekede suç GÖREVLİ POLİSİN DUR İHTARINA UYMAMAK VE KAZAEN YARALAMA” olarak gösterilmiştir. Baran Tursun ŞÜPHELİ-MÜŞTEKİ olarak gösterilmiştir. Polis Memurları Veysel Aydın ve Oral Emre Atar MÜŞTEKİ-ŞÜPHELİ olarak gösterilmiştir. Fezleke polis memuru Oral Emre Atar’ı savunur şekilde hazırlanmıştır. EK 30 (Emniyet müdürlüğünce düzenlenen Fezleke, sayfa 1)

Bşvurucu telsiz kayıtlarının çözümünün yeterli olmadığı daha geniş zaman dilimindeki telsiz kayıtlarının çözümünün istenmesi talep edilmiştir.

19.12.2007 tarihli dilekçede talep yenilenmiş ve Opet benzin istasyonundaki kamera kayıtlarının dosyaya ibrazının sağlanması talep edilmiştir.

14.23.- Öncelikle sırf dur ihtarına uymadığı için plakası belli olan ve bir dakika içinde kimin adına kayıtlı olduğu bilinebilecek ve bu kişinin direk adresine gidilerek işlem yapılabilecek konumda iken polisin dur ihtarına uymadığı için bir kişiye karşı silah kullanmaya yetkisi yoktur. Aracın durması için hiçbir önlem alınmamıştır.

Baran Tursun’un gittiği yönde 100 metre ilerisinde EGEMEK kavşağında 82340 nolu polis ekibi beklemektedir. Polislerin bekledikleri  bu kavşak, dosyaya sunulan telsiz kayıtlarında EGEMAK KAVŞAĞI olarak geçmektedir. EGEMAK kavşağını tutan polisler, telsiz anonsunda; “yolu kestiklerini” beyan etmişlerdir. EK:15 (Telsiz konuşma çözümleri)

Baran’a ateş eden Sanık polis Oral Emre Atar, gerek yazılı gerekse sözlü savunmalarında ; “olayın gelişimi telsiz anonsunda takip ettiklerini” beyan etmişlerdir.Olayın gelişimi telsiz anonslarında takip eden sanık; aynı telsiz anonsunda 82340 nolu polis ekibinin Baran’ın gittiği yöndeki kavşağı tuttuklarını BİLMEKTEDİR.

Sultan çiftliği kavşağında 82329 nolu ekipte bulunan Sanık Oral Emre Atar,  tabancasını sürücüye tevcih ederek ve hedef gözetilerek ateş etmeseydi 150  metre ilerde yolu kesen 82340 nolu polis ekibi Baran’ı durduracaklardı.

Gerek dosyaya gelen polislerin görevli bulundukları yerleri gösteren yazıdan gerekse 155 telsiz kayıtlarından 82340 nolu ekibin orada beklediği anlaşılmaktadır. Oral Emre Atar bu telsizi dinlemekte ve 100 metre ilerde bir ekibin olduğunu bilmektedir. İlerdeki kavşak başka polislerce tutulduğuna göre, sanığın artık silah kullanma durumu da ortadan kalkmıştır. Buna göre; hiç bir yönden polisin silah kullanma yetkisi yok iken sırf durmadığı için Baran Tursun çok iyi silah kullanan bir polis tarafından başından vurularak öldürülmüştür.

14.24-TÜM RAPORLAR POLİSLER TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR;

Ekspertiz Raporlarının tamamı İzmir Polis Kriminal Polis Laboratuarında hazırlanmıştır. 28.11.2007 tarihli 2007/14758 sayılı ekspertiz raporunda polis memurları Veysel Aydın ve Ali Kahvecioğlu’nun el svaplarında atış artığı tespit edilmiştir.Oral Emre Atar ve diğer polislerin el svaplarında atış artığına rastlanmadığı yazılıdır.Baran Tursun’u silahıyla öldüren polis memuru olan Oral Emre Atarda atış artığına rastlanmaması delillerin karartıldığını açıkça göstermektedir. EK 9 (SWAP alma raporu)

14.25- BARAN TURSUN’UN ÖLDÜRÜLMESİ YARGILAMASI

Oral Emre Atar 25.11.2007 tarihinde Karşıyaka C.savcısının 2007/27601 soruşturma sayılı dosyasında ifadesi alınmıştır.İfadesinde;

“…. araba dubalara çarpıp geçerken kendimizi yere doğru atarken, elimdeki silah bir kez ateş aldı.Ve araç oradan geçip önce ağaçlara sonra elektrik direklerine çarpıp durdu….”  Şeklindedir.

 Kullandığı silah 9 mm çaplı mermi atan silahtır. Ateşleme işin  tetiğe ciddi bir ağırlık yapacak bir itmenin olması gereklidir.Silahın kendiliğinde ateş alması bilimsel olarak mümkün değildir. Bu ifade de “kurşunun sektiği” savunması yapmak istemektedir.

 Polis memuru oral Emre Atar Karşıyaka C.Savcısı tarafından tutuklama talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilmiştir. Karşıyaka 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2007/506 sorgu numaralı dosyada ifadesi alınmıştır. Benzer beyanda bulunmuştur.Emniyet Müdürlüğüne bağlı olarak Avukatlığını yapan müdafii Merminin sekerek isabet ettiğini iddia etmiştir.

 Karşıyaka 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 25.11.2007 tarihli kararı; ile doktor raporuyla Baran Tursun’un kafasına mermi isabet ettiğinin belirlenmiş olması, 07.15 saatinde düzenlenen tutanağa göre şüphelinin araç geçtikten sonra bilinçli olarak atış gerçekleştirdiğine ilişkin tutanağın kapsamı…. Olası kastla ve ateşli silahla yaşamsal tehlike doğuracak şekilde yaralamak suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.

 14.26-SİLAHIN İSTEM DIŞI ATEŞ ALDIĞINA DAİR BEYANLAR

Baran Tursun’a ateş ettiklerine dair mermi çekirdeği Beyin tomografisinde tespit edildikten sonra, gerek sanık polis,  gerekse sanığın avukatı sözlü ve yazılı savunmalar yapmak suretiyle;  silahın irade dışında, istem dışında ateş aldığını beyan etmişlerdir.

Baran’a ateş eden polis memuru Oral Emre Atar ilk mahkeme sorgusunda: “Veysel Aydın’ın ile birlikte havaya uyarı atışı yaptıklarını, aracın buna rağmen durmayıp üzerlerine doğru geldiğini, araç yanlarından hızla geçerken kendisini sol eli önce yere temas edecek şekilde yere attığını, o sırada silahının üçüncü kez ateş aldığını” Beyan etmiştir. EK:18 (2.Sulh Ceza Mahkemesi sorgu zaptı)

 Hakim tarafından tekrar sorulması üzerine, sanık polis Oral Emre Atar:”Uyarı atışları sonrasında aracın üzerimize gelişini sürdürmesi nedeniyle kendimi yere doğru attığımda ifade ettiğim gibi İSTEĞİM DIŞINDA SİLAH ÜÇÜNCÜ KEZ  ATEŞ ALDI YÖNÜ ARACA DOĞRU OLABİLİR” şeklinde ifadesi sorgu hakimliğinde tutanaklara geçmiştir. EK:18 (2.Sulh Ceza Mahkemesi sorgu zaptı)

14.27-Beyanda ki gibi; Sanık ilk sorgusunda her ne kadar havaya uyarı ateşi yaptığını soyut ve inandırıcı olamayan kavramlarla iddia ediyorsa da, Baran Tursun’a isabet eden merminin istemi dışında silahın ateş alması ve yönünün de giden araca doğru olabileceğini beyan etmekle baran’a direk ateş etmediğini ispatlamaya çalışmıştır.

Sanığın ilk  sorgu hakimliğinde ki anlatım ve ifadelerinin benzeri ve tamamlayıcısı olarak, Avukatı Muammer YURDAKUL yazılı bir savunmayla sanığın anlatımlarını teyit etmektedir. 

Sanık avukatı muammer yurdakul soruşturma savcısına verdiği dilekçede: “… Şüpheli müvekkil Oral Emre Atar’ın hamili bulunduğu tabanca elinde yere düşme öncesi havaya ateş etmiş olması, tabancanın yarı otomatik tabanca oluşu sebebiyle kendiliğinde namlu yatağına mermi sürülmüştür. Tabanca kurulu vaziyette ve namlusu yere doğru, tevcih edilmişken, bir kez daha gayri iradi  biçimde ateş almıştır” EK: 19 (Sanık vekili, 25.11.2007 tarih 2007/27601 soruşturma dosyası)

Sanık avukatı muammer yurdakul başka yazılı savunmasında: “Bu aşamada müvekkil sanık Oral Emre Atar’ın hamili bulunduğu tabanca elinde iken düşmeden önce havaya ateş etmiş olduğundan  ve tabancasının yarı otomatik oluşu da nazara alındığında, ilk atışlardan sonra, kendiliğinde namlu yatağına mermi sürmüş olması, tabancanın kurulu vaziyete iken namlusu yere ve aracın lastiklerine doğru yöneltilmiş iken tabanca bir kez daha ateş almıştır” EK:52 (Sanık avukatı, 10 .01.2008 tarihinde yazılı savunmasın 3 sayfasında)

 Sanık Avukatının gerek soruşturma savcısına verdiği dilekçe, gerekse 10.01.2008 tarihli yazılı savunması birbirlerini tamamlar niteliğindedir.Sanık ve  avukatının tüm mahkeme safhalarında varmak istedikleri sonuç ve inandırmaya çalıştıkları senaryo; “Baran Tursun’u öldürme kastının olmadığı, Baran’a direkt ateş edilmediği , silahın istem dışında kendiliğinde ateş alması  sebebiyle çıkan kurşun baran’a değmiş olabileceği” şeklindedir.

 Oysa Baran Tursun’un kullandığı araçta bulunan iki tanığın beyanında da; polis siren seslerini duymadıklarını ve dur ihtarı yapılmadığını beyan etmişlerdir. Polis aracının arkalarından geldiğini ve sultan Çiftliği kavşağını geçerken polis aracının durduğunu ve araçtan inen polisin direk araca ateş ettiğini      1 nolu duruşmada hakim huzurunda beyan etmişlerdir. EK 34 (Tanık Emre Ökçelik anlatımı, 1 nolu duruşma tutanağı sayfa 26)

14.28- DOKTOR RAPORLARI BARAN TURSUN’UN DÜZ DOĞRUSAL BİR YOLLA GELEN KURŞUN’UN İSABET ETMESİ SONUCU ÖLDÜĞÜ ORTAYA ÇIKMAKTADIR.

İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığı’nın 04.12.2007 tarih ve 2007/4022/1563 sayılı rapora göre; “Baran Tursun’un başına isabet eden ateşli silah mermi çekirdeğinin neden olduğu kafatası kemikleri kırığı, subdural ve subaraknoidal kanama ile beyin doku harabiyetinden öldüğü, giriş deliğinin uygulanan tedavi ve iyileşme reaksiyonları nedeniyle özelliklerini kısmen yitirmiş olmakla birlikte cilt bulgularına göre atışın uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu…” belirtilmiştir.   

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Rapor sisteminden alınan ve Doç. Dr. Ömer Kitiş tarafından düzenlenen 26.11.2007 gün 2002079506 protokol no’lu Radyoloji başlıklı raporda; “sağ tarafta frontal ve pariet lokalizasyonda fraktürler ve beyin parakimi içerisinde ateşli silah mermi çekirdeği trasesi boyunca izlenmiş yabancı cisimlere ait yüksek dansiteli oluşumlar dikkat çekmektedir. Sağ pariyetel lokalizasyonda kemik defektine komşu kalvarial kemik yapılarda frakmantasyon ve beyin parankimi içerisinde indentasyon dikkat çekmektedir. Olguda sağ sereberal konveksitede sulkuz tarzında subarak noit hemerajı bulguları dikkat çekmektedir. Yine Pnömsefalus izlenmiştir. Tüm paranazal silislürde sol maksiller silüs hariç multi seviye havalanma kayıpları dikkate çekmektedir. Travma öyküsü bildiren olguda yaygın beyin ödemi bulguları, sağ seberavturel konveksitede en kalın yerin 7 mm. ye ulaşan ve tüm supratentorial kesitler boyunca izlenen suptural hemotom ve yukarıda tanımlanan lokalizasyonda subaraknoid hemorajı bulguları. Yukarıda tanımlana lokalizasyonda kemik yapılarda defekt ve frontal kemikte sağda mermi çekirdeğine ait yüksek dansiteli görünüm. Kilopnöma sefalüs ve beyin parankimi içerisinde kemik frakmanları ve yabancı cisme ait olduğu düşünülen yüksek dansiteli oluşumlar” bulunduğu bildirilmiştir.

Bu rapor mermi çekirdeği ile gömlek parçasının kafatasına girdikten sonra kemikte parçalanması ve doğrusal çizdiği yol boyunca parçalarının dağıldığını göstermektedir.

14.29- Baran Tursun’u öldüren Polis memuru Oral Emre Atar ve silah kullanan Veysel Aydın hakkında İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği soruşturma başlatmıştır.Bu soruşturma sırasında; Oral Emre Atar’ın verdiği savunması:

…Elimdeki silahla aracın durması için bir el havaya doğru ikaz atışı yaptım, bu arada şüpheli araç yanımda geçerken, yere doğru bir el daha ateş yaptığımı, ondan sonrada araçtan kurtulmak için, kendimi aracımızın bulunduğu göbeğe doğru atarken, silahımın bir el daha ateş aldığını biliyorum. Bu esnada ekip amirimiz polis memuru Veysel Aydın’ın şüpheli aracın durması yönünde ikaz atışı yaptığını duydum, ancak kaç el, hangi yöne ne şekilde atış yaptığını görmedim…”

şeklinde beyanda bulunmuştur.

İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği 11.12.2007 tarih ve (35-2) 4832 sayılı raporla; polis Memuru Veysel Aydın’a ceza Tayinine yer olmadığına, Oral Emre Atar’ın Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 6.Ek maddesi uyarınca 24 ay uzun süreli durdurma cezası” verilmiştir. EK: 19 (İçişler Bakanlığı Müfettiş Disiplin raporu)

14.30-MAHKEME ŞİKAYETÇİLE İTİRAZ HAKKI TANIMADAN İDDANAMELERİ DEĞERLENDİRMİŞ VE KABUL ETMİŞTİR

Karşıyaka C.Başsavcılığı olayda silah kullanan iki polis memuru hakkında 25.11 .2007 tarihinde 2007/27601 nolu soruşturma başlatmış, 2007/10211 esas sayılı iddianame hazırlanmış ve 28.12.2007 tarihinde Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’ne kabul için sunulmuştur.Mahkeme 2007/268 İddianame değerlendirme sayısıyla;

İddianamenin içeriğinde sadece sanık Oral Emre Atar’ın fiilleri değerlendirilmiş, sanık Veysel Aydın’ın eyleme ne şekilde iştirak ettiği belirtilmediği gibi sevk maddesi de belirtilmediğinden 28.12.2007 tarihinde iddianamenin iadesine karar verilmiştir.

Savcı bunun üzerine 28.12.2007 tarih ve 2007/30167 Soruşturma 2007/5023 K sayılı kararı ile Veysel AYDIN hakkında (öldürme nedeniyle) kamu davası açılmasına yer olmadığına karar vermiştir.Aynı tarihte 2007/539 numarayla  hazırlan iddianamede Oral Emre ATAR’ın “olası kastla maktulü öldürdüğü”  kabul edilmiştir.

İDDİANAMEDE; “Şüpheli ORAL EMRE ATAR ‘ın , 2559 Sayılı Polis Vazife Selahiyet Kanunun 5681 Sayılı Kanunla değişik 16’ncı maddesinde belirtilen silah kullanmasını gerektiren herhangi bir eylem olayda mevcut olmadığı gibi kendisi yada başkası  lehine  meşru savunma durumu da söz konusu bulunmamaktadır.

Şüpheli maktule karşı iki el ikaz amacıyla havaya ateş ettikten sonra arkasından bir el daha ateş ederek maktulü öldürmüştür…… şüpheli üçüncü kez silahı otonun arkasından ateşlediğinde maktule zarar verebileceğini bilmekte ancak sonucun meydana gelmesini yani maktulün ölmesini istememektedir.

TCK’nun 21/2 maddesine göre “ Kişinin , suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlemesi halinde  olası kast vardır. ...” demek suretiyle , olası kastı tanımlamaktadır.

Şüpheli otonun arkasından ateş ettiğinde bir kişinin yaralanabileceğini yada  ölebileceğini bilmektedir. Bu itibarla hareketinin hukuka aykırı olduğunu bilmekte ve ne olursa olsun diyerek üçüncü kez ateş ettiğinden olası kastla adam öldürme suçunu işlediğinin kabulü gerekir.” Şeklindeki gerekçe ile Oral Emre Atar’ın  TCK 81/1, 21/2 29/1 53,63 maddeleri gereği cezalandırılması istemiyle iddianame  hazırlanmıştır. EK:47 (Karşıyaka Cumhuriyet başsavcılığı İddianamesi 2007/539)

14.31- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’ne 28.12.2007 tarihinde sunulan iddianame Mahkemenin 2007/271 İddianame değerlendirme nolu kararı ile ve tarafımıza tebligat yapılmadan ve itiraz hakkı tanınmadan kabul edilmiştir. Mahkeme 28.12.2007 tarih ve 2007/456 E sayılı Tensip Zaptı ile Oral Emre Atar’ın tutukluluk halinin devamına, zaptın 5.maddesinde müşteki Mehmet Tursun’un şikayet ve delillerinin tespiti için işin tutuklu oluşuna binaen zorla getirme müzekkeresi ile duruşmaya celbine kararı verilmiştir. Duruşmanın 14.01.2008 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.  

14.32- RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK, ADLİ KOLLUK GÖREVİ OLANIN SUÇU BİLDİRMEMESİ, SUÇ DELİLLERİNİ YOK ETME, GİZLEME VEYA DEĞİŞTİRME SUÇLARI SORUŞTURMASI;

Başvurucu Mehmet Tursun oğlunu öldüren polisin cezasız kalmaması için çeşitli çalışmalar yapmıştır. Baran TURSUN’un öldürülmesi ile ilgili soruşturma evrakından, delillerin karartıldığı, gizlendiği, değiştirildiği, sanığı cezadan koruyucu pek çok işlem yapıldığı ya da işlemlerin geciktirilerek etkin bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle Karşıyaka C.başsavcılığına şikayette bulunmuştur.  

Başvurucu vekilleri 36 polis memuru hakkında soruşturma açılması talebiyle 22.01.2008 tarihinde Karşıyaka C.Başsavcılığı’na şikayet dilekçesi vermişlerdir.Savcı Cengiz Bardak 2008/1863 soruşturma numarasıyla soruşturma başlatılmıştır. Ancak etkin ve tarafsız bir soruşturma yürütülmemiştir. Polis memurunun ifadesine başvurmuştur. 

Başvurucu Mehmet Tursun’un ifadesi alınmıştır. Başvurucu verdiği dilekçede haber Ajanslarının çektiği fotoğraflar mermi çekirdeği gömlek parçası olmamasına rağmen daha sonra polislerin çekerek dosyaya delil olarak konulan fotoğrafta bunun göründüğü delilleri karartan polisler hakkında şikayetçi olduğunu belirtmiştir. 

Başvurucu Mehmet Tursun 3.000 adet mektup yazarak gerekli gördüğü yerlere postalamıştır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a 02.01.2008 tarihinde gönderdiği mektup gereği yapılmak üzere üst yazıyla Karşıyaka Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmiştir. Bu yazı başlatılan soruşturma dosyasına konmuştur. Soruşturmanın  etkin ve tarafsız yürütülmemesi nedeniyle Karşıyaka C.Başsavcılığı’nın 17.03.2008 tarihli yazısı ile dosya Başsavcı vekili Mehmet Emin Kavas’a tevzi edilmiştir. Bu aşamadan sonra soruşturma derinleştirilmiştir.   

Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Ekibi polislerinin çektiği fotoğraflar ile haber ajanslardan temin edilen 8 adet fotoğraf bilirkişi Yrd.Doç.Ahmet Beyhan Özdemir’e 07.05.2008 tarihinde teslim edilmiş ve bilirkişi raporu tanzim edilmesi istenmiştir. 

Bu raporun 3.maddesinde 2 nolu fotoğraf üzerinde incelemede sağ ön koltuk üzerinde 5 nolu delil numarasıyla numaralandırılan yerde sarı renkte bir cisim tespit edildiğini belirtmiştir. Diğer fotoğrafların hiç birinde bu cisim mevcut değildir. EK 75 (Bilirkişi, Yard.Doç.Beyhan Özdemir raporu) 

14.33- Olay yeri inceleme ekibi, incelemelerini yaparlarken 50-60 adet fotoğraf çekmişlerdir.Delillerin karartıldığı ve sahte belge düzenlediğine dair polislerin bizzat çektikleri fotoğraflarda anlaşılmaktadır.Polisler, DSCNO 0019 nolu fotoğrafı 05.43’te çekiyorlar, bu fotoğrafta aracın ön sağ koltuğunda mermi çekirdeği gömlek parçası görünmezken, saat 06,34’te çekilen fotoğrafta ön sağ koltukta mermi çekirdeği gömlek parçası görünür hale geliyor. EK: 21-(Olay yeri inceleme fotosu)  

Türkiye’de basın yayın organlarında bu durum: “mermi bir var, bir yok” şeklinde yer aldı. 

14.34-09.07.2008 tarihinde Bilirkişi Jandarma Başçavuş Bülent Uçal tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda; aracın kaporta veya camlarında herhangi bir mermi giriş veya çıkış izi ile sekme noktası izi tespit edilemediği, Şoför koltuk yaslanma ve başlık kısmında herhangi bir mermi giriş ve çıkış izinin tespit edilmediği belirtilmiştir. EK:22 (Jandarma Bilirkişi araçta kurşun sekmesi olup olmadığına dair raporu) 

14.35- Savcılık ifadelerin alınmasından sonra 28.05.2008 tarihinde 2008/1863 Soruşturma 2008/1758 K nolu kararı ile 28 polis hakkında Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Hakkında dava açılmayan polislerden birisi Baran Tursun’u öldüren Oral Emre Atar’dır. Bu karara karşı müşteki vekilleri İzmir Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilmiştir. Mahkemenin itirazın reddine karar vermiştir. İç hukuk yolları tüketildikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapılmıştır.  

14.36- Sanık Oral Emre Atar hakkında aktarılan suçlar nedeniyle dava açılmamasının sebebi, Adam öldürme suçunu işleyen kişi olması nedeniyle Türk Ceza Kanununda delilleri belirtilen suçları işlemesi durumunda hakkında dava açılmayacağı yönünde düzenleme olmasından kaynaklıdır. Kanunumuzdaki bu düzenleme hukukla bağdaşmayacak bir düzenleme olup, suç işleyen kişinin suçunu örtmesi için delilleri karartmasını korumakta, yargılama dışında bırakmaktadır.    

14.37-Savcılık Polis memurları; Veysel Aydın, Salih Tokucu,Aytekin Altunışık, Tayfun Kazıcı, Bahadır Aksoy, Hasan Taşan, Murat Masat, Kenan Duman, Hacı İsa Onur ve Aycan Basdur hakkında 04.06.2008 tarih ve 2008/4646 E 2008/256 iddianame sayılı iddianame ile Resmi Belgede Sahtecilik, Adli Kolluk görevi olanın suçu bildirmemesi, Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçları nedeniyle iddianame tanzim edilmiştir.  

14.38-HAZIRLANAN İDDİANAMEDE;

“….. Baran TURSUN' u durdurmak için tabancaları ile ateş ettikleri, hemen sonrasında kontrolü kaybeden sürücü Baran TURSUN' un yaklaşık 100 m. sonra orta refüjde bulunan elektrik direği ile ağaçlara çarpmasıyla durarak yaralanmasının Oral Emre ATAR' ın ateşi sonucunda olduğunu şüpheli Veysel AYDIN ' ın bilmese dahi, olayın barikat kurulması ve ateş açılması sonucu kontrolün kaybedilmesi nedeniyle meydana geldiğini bilecek durumda olmasına rağmen diğer şüpheliler Aytekin ALTUNIŞIK, Salih TOKUCU, Tayfun KAZICI ile birlikte CMK 165. uyarınca olay mahallindeki delil ve emareleri koruma ve tespit altına alma görevlilerinin bulunmasına rağmen olay mahallindeki boş kovanları topladıkları, Olay anında silah kullanıldığını bilmelerine rağmen, saat 04.00 de maktulün silah ile yaralandığının öğrenilmesine kadar adli soruşturma yapacak Adli kolluk görevlilerine, dolayısıyla, Cumhuriyet Savcısına CMK 161/2 m. uyarınca derhal bildirmeyerek tek taraflı trafik kazası düşüncesi ile olay yerindeki iz ve emarelerin yok edilmesine ve 35 AL 9207 plaka sayılı aracın çekiciye yüklenip götürülmesine neden olarak atılı suçları işledikleri, EK:82 (İddianame) 

Olay Yeri İnceleme Ekibinde görevli şüpheliler, Hasan TAŞAN, H.İsa ONUR, Murat MASAT, Bahadır AKSOY,Kenan DUMAN, Aycan BAŞDUR' un olayın kendilerine bildirilmesi ile saat 04.25 dolayında Bayraklı Polis Merkezi Amirliğinin önünde 35 DAD 29 plaka sayılı çekici üzerinde bulunan 35 AL 9207 plaka sayılı araç üzerinde yaptıkları inceleme sonucu Emanetin 2007/3165 sırasında kayıtlı, kendileri tarafından hazırlanıp teslim edilen CD' deki DSCN0019 nolu, araba içinde numaralandırma yapılmadan önce çekilen ve Bilirkişi Yrd. DOC. Dr. A.Beyhan ÖZDEMİR' in 16.05.2008 tarihli raporunda ( 1 )  nolu olarak gösterilen fotoğrafta sağ koltuk üzerinde mermi çekirdeği gömlek parçasının varlığından bahsedilmemesine rağmen şüphelilerin teslim ettiği CD' deki fotoğraf görüntülerinden DSCN0033 ve DSCN0034 nolu fotoğraflarda ( 5 ) numara ile numaralanmış mermi çekirdeği gömlek parçasının bulunduğu, Olay anından kısa bir süre sonra maktül Baran TURSUN' un daha araç içinde iken çekilen CNN Türk, Kanal D ve Show TV haber kayıtlarının incelenmesinde ise bilirkişi Yrd. Doç. Dr. A.Beyhan ÖZDEMİR' in 16.05.2008 tarihli raporuna göre mermi çekirdeği gömlek parçasının bulunmadığı belirtilmiştir. EK:75 (Doç.Dr.Beyhan Özdemir raporu)  

Bilirkişi Şaban DEMİRKIRAN' ın raporunda 35 AL 9207 plaka sayılı araç üzerinde ve içerisinde herhangi bir mermi giriş/çıkış izi ile sekme noktası izinin tespit edilemediği belirtilmiştir……yargılama faaliyeti sırasında sunulan ve başvurulan delillerin gerçeğe uygun olması gerekir bu bakımdan işlenmiş bir suçla ilgili delil ve eserlerin yok edilmesi, gizlenmesi veya değiştirilmesi, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını ve sonuçta ceza adaletinin gerçekleşmesini engelleyecektir.” Şeklindedir.  

14.39- İddianame Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesine sunmuştur. İddianame kabulden önce başvurucular ve vekillerine tebliğ edilmemiş ve beyanda bulunma hakkı tanınmamıştır.Mahkeme 2008/122 sayılı iddianame değerlendirme numarasıyla kabul etmiştir.13.06.2008 tarih ve 2008/244 E nolu tenzip zaptı hazırlanmıştır. 

Bu davanın ilk duruşması 25.07.2008 tarihinde yapılmıştır. Kimsenin beyanı alınmadan önce savcı söz alarak; dosya hakkında görevsizlik kararı verilerek İzmir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucu vekilleri davaya katılma dilekçesi ile birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ANIK VE DİĞERLERİ /Türkiye Davası (Başvuru No: 63738/00) kararı sunmuşlardır. 

Başvurucu vekilleri, bu mahkeme dosyası ile Baran Tursun’u öldüren polisin yargılandığı dava arasında irtibat bulunduğu ve yasa gereği beraber görülmesi gerektiğinden aynı mahkemede bulunan 2008/244 ve 2007/456 E. Nolu  dosyalarının birleştirilmesini talep etmişlerdir. Mahkeme başvurucunun müdahillik talebinin kabulüne ve 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi içerisinde ilçe kurulması nedeniyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın İzmir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. 

Başvurucu vekilleri Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/244 E sayılı dosyaya verdikleri 01.08.2008 tarihli dilekçe ile Mahkemenin birleştirme talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılarak dosyanın Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/456 E sayılı dosya ile birleştirilmesine, Mahkemenin yetkisizliğine ilişkin kararın kaldırılmasına, itirazın yerinde görülmemesi durumunda taleplerin incelenmek üzere dosyanın Karşıyaka 2.Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi istenmiştir.Mahkeme itiraz dilekçesini kendisi değerlendirmeyerek itirazı incelemek üzere dosyayı Karşıyaka 2.Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir. İtiraz Karşıyaka 2.Ağır Ceza Mahkemesi herhangi bir işlem yapmadan dosya üzerinden 04.08.2008 tarihinde 2008/1147 Müteferrik kararla taleplerin reddine karar verilmiştir. 

14.40- Hakkında görevsizlik kararı verilen bu dava İzmir 6.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/290  E nolu dosyasında görülmeye başlanmıştır.İlk duruşması 27.10.2008 tarihinde yapılmıştır.

Duruşmada sanıklardan Veysel Aydın’ın sorgusu sırasında müdahil vekili olarak sanıklara doğrudan soru yöneltme istemimiz, mahkeme başkanınca “mahkemenin aynı gün duruşması yapılacak çok dosyası bulunduğu, gerekçesiyle soru sorma hakkını engellemek istemiştir. Israrlı talebimiz karşısında sanık Veysel Aydın’a sorularımızı sormamız istenmiştir. Bu sırada üye yargıç Mehmet Özcan (sanığın da duyacağı şekilde hem mahkeme başkanına hem de sanığa yönelerek) “sanık susma hakkını kullanır, olur biter” diyerek müdahalede bulunmuştur.Sanık hakimin yönlendirmesiyle ilk soru üzerine “bu soruya cevap vermek istemiyorum” şeklinde beyanda bulunmuş, İkinci soruya geçildiğinde, üye yargıç Mehmet Özcan’ın yeniden “sanık susma hakkını kullanıyor” diyerek sorguya müdahale etmiştir.Buna itirazımızı iletmemize rağmen tutanağa geçmemiştir.6.sanık Murat Masat’ın savunmasının alınması sırasında, üye yargıç Mehmet Özcan, birdenbire bağırarak ve kürsüye elini şiddetli bir şekilde vurarak ayağa kalkmış, ”yazıklar olsun, burayı ne hale getirdiniz, bir yandan seyirciler, bir yandan şeyler (müdahil vekillerinin oturduğu tarafa bakarak), gerekirse ben bu davadan çekileceğim” diyerek cübbesini çıkarmış ve duruşma salonunu terk etmiştir. Bu arada  “salonda bulunan dinleyiciler dışarı çıkarılmıştır.

Mahkeme başkanı mahkeme üyesini ikna ederek tekrar duruşmaya getirmiştir.Üye yargıç Mehmet Özcan, sanık duruşma tutanağına, CMK’nın 30.maddesi gereğince davadan çekinme gerekçesini yazdırmıştır. Dosyada gizli yargılama yapılması kararı bulunmadığı halde, bu bölümde izleyiciler mahkeme başkanınca duruşmaya alınmamış, ancak avukat olan birkaç kişinin salona girebildiği görülmüştür.

Müdahil vekiller yargıcın duruşmadaki davranışının ve sözlerinin tutanağa geçirilmesi gerektiği belirtilerek bu yönde istemde bulunulmuştur. Ancak duruşma sırasında olanlar yine mahkeme başkanınca tutanağa geçirilmemiştir.

Müdahil vekillerinin çekinme konusundaki görüşleri tutanağa yazılırken, üye yargıç Mehmet Özcan, “…ben bunları dinlemek zorunda değilim, ben çekildim…tutanağın burasını ben imzalamam… ben çıkacağım” diyerek yine ayağa kalkmış ve cübbesini çıkarmaya çalışmıştır.Üye hakim Mehmet Özcan Tekrar duruşmayı terk etmiştir.Hakimler duruşma salonuna geri geldiklerinde başvurucular vekillerince, başkanın duruşma salonunda olup biteni tutanağa doğru ve eksiksiz biçimde yansıtılması görevi olduğu, duruşma salonunda yargıç ve avukatların sözlerinin ve yargılamanın kesilmesine neden olan olayların / aşamaların hiçbirisinin tutanağa yazdırılmadığını belirterek duruşma tutanağına itiraz etmişlerdir.Hakimin çekilmesi nedeniyle yeni hakim görevlendirilmesi için duruşma 24.12.2008 tarihine ertelenmiştir.  

14.41- Bu duruşmada duruşma salonunda çok sayıda sivil polis olması nedeniyle başvurucu vekilleri bu polislerin ilerde tanık olarak dinlenme ihtimalleri olması nedeniyle bu kişilerin tespiti ve duruşma salonunda çıkarılmalarını talep edilmiştir.

İddia makamı dosyanın Karşıyaka 1.Ağır ceza mahkemesinin 2007/456 E nolu dosyası ile birleştirilmesini talep etmiştir.Mahkeme 24.12.2008 tarihli bu duruşmada birleştirme kararı vererek dosyayı Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/456 E nolu dosya üzerinden yürütülmesi için dosyayı göndermiştir.

Başvurucu ve vekillerinin talepleri ve itirazları dikkate alınsaydı, yargılama bir yıl uzamayacaktı.Savcıya suçu bildirmeyen, delilleri yok eden ve değiştiren ve sahte belge düzenleyen polis memurları Adam öldürme davasının görüldüğü Karşıyaka 1.Ağır Ceza mah.nin 2007/456 e nolu dosyada tanık olarak dinlenemeyecekti.Ancak mahkeme diğer müştekileri hiçbir şekilde dinlemediği gibi, kanunda açıkça ik davanın beraber görüleceği belirtilmiş olmasına rağmen müşteki Mehmet Tursun ve müşteki vekillerinin taleplerini her aşamada kabul etmemiş ve yargılamanın bir yıl uzamasına sebep olunmuş, delilleri yok eden polislerin davada tanık olarak ifade vermeleri sağlanarak adil yargılama hakkı ihlal edilmiştir. 

14.42- BARAN TURSUN ÖLDÜRÜLMESİ NEDENİYLE AÇILAN DAVANIN SÜRECİ;

Sanık polisin vekili Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesine sunduğu 08.01.2008 tarihli dilekçe ile yürütülen yargılama ile ilgili “basın yayın yasağı” konulmasını talep etmiştir.Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/456 E nolı dosyasında 08.01.2008 tarihli karar ile yargılama ile ilgili basın yayın yasağı konulması red edilmiştir.

Başvurucular vekilleri 14.01.2008 tarihli dilekçe ile Opet Benzin istasyonunda kurulu kameraların konumunun tespiti, alınan kamera kayıtlarında kesinti ve oynama mevcut olduğu, kamera kaydını kopyalan polislerin cinayet işleyen polisi korumaya yönelik olduğu, Naib hakim görevlendirilerek, Jandarma birimlerince kamera kayıtlarının orijinallerinin derhal muhafaza altına alınmasını talep etmişlerdir 

Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/456 E. Sayılı davanın ilk duruşması 14.01.2008 tarihinde yapılmış ve öncelikle sanığın ifadesi alınmıştır.Ardından şikayetçi Mehmet Tursun’un şikayetleri sorulmuştur.Duruşmaya katılan Baran Tursun’un annesi Berin Tursun ve kardeşleri Şelale ve Berfin Tursun’un beyanları alınmamıştır.Berin Tursun ve Şelale Tursun duruşmadan çıkarılmışlardır.Onların yokluğunda tanıklar dinlenmiştir. 

 14.43-Sanık Oral Emre Atar ifadesinde;

 “…Veysel’in elinde el feneri olduğunu, Veysel’in el feneri ile gelen araca durması konusunda uyarı işaretleri yaptığını, aracın hızını azaltmadan üzerlerine doğru geldiğini, aracın yolun üzerine koydukları dubalara doğru yöneldiğini, o arada Veysel Aydın’ın tabancası ile havaya üç el ateş ettiğini, kendisinin de tabancası ile havaya iki el ateş ettiğini, aracın tam üzerlerine yöneldiğini, dubalara çarptığını, bunun üzerine kendisini yere attığını, bu durumun etkisi ile yanlarından geçen aracın arkasından aracın lastiğine doğru bir el daha ateş ettiğini…” belirtmiştir.Polis bu aşamada silahın iradesi dışında ateş aldığı savunmasından vazgeçmiş ve araca bilerek ateş ettiğini beyan etmiştir. 

14.44-Tanık Atilla Doğan mahkemedeki beyanında;

Bornova'yı Bayraklı'ya bağlayan bulvarın üzerinde ilerlerken kendi aramızda sohbet ediyorduk karanlık yolda arkadan bir arabanın selektör yaptığını Baran arkadaşımız bana söyledi, araçla aramızda bir hayli mesafe vardı ancak Baran bize bu aracın sellektör yaptığını söyledi arkadan gelen araç hızını artırınca ben kendim arkaya dönüp baktığımda bunun resmi polis ekip otosu olduğunu anladım, daha sonra bizim gittiğimiz istikamete bağlanan bir yol vardı oradan başka bir polis ekibinin otosunun bizim gittiğimiz yola doğru çıkmaya hazırlandığını gördük onların çıktığı yönden bizde sağa döndük aracın hızını arttırarak yolumuza devam ettik, daha sonra smyra meydanına geldik tekrar sağa döndük yine aynı hızla devam ettik, daha sonra arkamıza baktığında iki polis otosunun bizleri takip etmekte olduğunu gördük yine hızlı bir şekilde bir meydanı daha geçtik meydanı geçer geçmez bir polis arabasının durduğunu gördüm. Yine aynı hızla devam ettiğimiz sırada bu polis ekip arabasını geçer geçmez bir silah sesi duydum, daha sonra Emre'nin arkaya dönüp ateş ediyorlar söylediğini duydum, araba ilerlediği için ben herşey normal zannediyordum Emre Baran'a dur dedi ancak kolundan tuttu, o anda Baran'ın başının Emre'nin omuzuna doğru düştüğünü gördüm daha sonra direğe çarptığımızı gördüm arabadan indiğimde aklım Baranda idi polisler silahları üzerimize doğru çevirerek yere yatmamızı istediler ben yere yattım kelepçeyi taktılar ben ekip otosuna götürürlerken Baran'ın vurulduğunu bildiğim için ona doğru gitmek istedim. ekip otosuna götürülürken arabanın jeepin arka camları siyah olduğu için ben arkadaşım Baran'ı tam ne durumda olduğunu göremedim daha sonra ekip arabasına bindirilip Bayraklı karakoluna getirildik…..

Soruldu: İlk başlangıçta araçların siren seslerini duymadığını ve megafondan bir uyarı yapılmadı, ancak en son kavşağa girdiğimizde kaza yaptığımız yere geldiğimizde bir ekip aracının tepe lambasının yandığını gördüm….Yolda dubaları görmedik, ben ateş edenleri görmedim ayakta polis memuru da görmedim, ben bir el silah sesi duyduğumu hatırlıyorum dedi….. savcının sorusu üzerine; Ben kelepçelenip ekip otosuna götürüldüğüm sırada en yakınımdaki polislere arkadaşım Baran'ın vurulduğunu direksiyon hakimiyetini bu yüzden kaybettiğini ve bu yüzden kaza yaptığımızı yüksek sesle söyledim dedi. EK 53 (Tanık Atilla Doğan, 1 nolu duruşma tutanağı, 1 nolu duruşma tutanağı, sayfa 24) 

14.45-TANIK EMRE ÖKÇELİK Mahkemedeki beyanında: “….Bayraklının yakınlarına geldiğimiz sırada Baran arkadaşımız arkadan bir aracın sellektör yaptığını söyledi, çünkü bizim gittiğimiz yol karanlıktı. Arkamızı dönüp baktık aramızdaki mesafe epey vardı, arkamızdaki araç sellektör yapmaya devam ediyordu. Bunun üzerine Baran hızını arttırmaya başladı biz yolumuza devam ettik. Arkadaki araçla mesafemiz epey bir açıldı. sonra yol ayrımına geldik biz sağ tarafa döndük karşı yönden gelen ve devriye ekibini yapan polis otusunu gördük. Hızlı bir şekilde yolumuza devam ettik. Yine yol ayrımına geldik yine sağ taraftan devam ettik. Geniş caddeye çıktık, aynı şekilde hızlı gidiyorduk. döner kavşağının oraya yaklaştık. Orada sağ taraftaki ekip otosunun yeni geldiğini fark ettim. Önümüz açıktı önümüzde herhangi bir bariyer ve engel yoktu. O polisler gelip yanaşınca ben onların araç kapılarının açıldığını fark ettim. Yanlarından hızlı bir şekilde geçtik geçer geçmez çok kısa bir süre bir kurşun sesi duyduk. ..Bu arada ben camın kırılma sesini de duymuştum. Arkama dönüp baktığımda camda bir delik olduğunu gördüm.Araba devam ettiği sırada pantolonumda kan lekesi vardı, önce kendimden şüphelendim kendimi kontrol ettim. Kendimde bir şey olmadığını anladım araba gittiğinden Baran'ın vurulduğundan şüphelenmedim kolundan tutarak yavaşlayalım dedim. Ancak Baran'ın tepki vermeyince benim üstüme devrildi. Olayda ben birtek kurşun sesi duydum. Ondan sonra arabanın hakimiyeti kaybolunca orta refuje çıktık, oradan karşı yola geçmişiz ben arabanın altına inmiştik. kapıyı açıp ben ve Atilla arabadan indik polisler bizi kelepçeleyip polisler bizi anında polis karakoluna götürdüler.Bizi ilk takip  eden sellektör yapan aracın tepe lambası yanmıyordu. Ana caddeye çıkınca olay kısa bir sürede geçince biz ana caddeye çıkınca gelmekte olan diğer ekip araçlarının tepe lambaları yanıyordu ancak megafonla herhangi bir ses duymadık, tek el silah sesi duyduk. Kimin ateş ettiğini görmedik. Duba falanda yola konmuş değildir. Öyle bir şey yoktu. Dedi

biz sağa döndüğümüzde ekip otosunun önce orada fark etmemiştik. Ancak daha sonra o kendi yolunda geliyordu, bizde bunun üzerine tam ters istikamete sağa doğru döndük. Biz sağa döndüğümüzde ekip arabasıyla yan yana geçmiş olduk, ters istikamete geçmiş olduk.” Şeklinde beyanda bulunmuştur. EK 53 (Tanık Emre Ökçelik 1 nolu duruşma tutanağı sayfa 26)

Tanık olarak dinlenen polisler arkadaşlarını kurtarmak için gerçeğe aykırı beyanda bulunmuşlardır.Müdahil vekilleri gerçeğin açığa çıkması için CMK 201 maddesinde doğrudan soru sorma hakkını kullanırken ve direk ateş etme ile ilgili sorulara savcılık müdahale etmiş ve cevap vermelerini engellemiş ve tanıkları yönlendirerek gerçeğin açığa çıkmasını engellemiştir.

14.01.2008 tarihli duruşmada salonunun dinleyiciler bölümünde çok sayıda görevli olmayan polis memur ve amiri vardı.Bunlardan biri sivil giyimli Bornova Asayiş ekipleri amiri Bülent Girgin’dir. Resmi görevleri olmamasına rağmen, davayı başından sonuna kadar izlemiş ve tanıkların beyanlarını yönlendirmeye çalışmışlardır. 

Bülent Girgin olay günü saat 15.13 sıralarında Şikayetçi vekili Av.Alper Bağıran’ın Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro amirliğine gittiğinde; “biz olayı ayarlıyoruz.Siz bizim yazdığımız ifadeleri öğrenin, tutanakların altına imza atın, bu şekilde beyanda bulunun..”  dediğini duymuştur. EK 91 (Tanık Alper bağıran, 9 nolu duruşma tutanağı sayfa 3) 

14.46.- Kanunumuzda duruşmanın teknik araçlarla kayda alınması yasal olarak düzenlenmiş ve duruşma salonunda kameralar kurulmuş olmasına rağmen mahkeme tüm taleplere rağmen ısrarla duruşmayı kamera kaydına almamıştır.Duruşmada Mahkeme başkanı üyeler yada savcının müdahaleleri tutanağa geçmemektedir.Taraf vekillerinin ciddi itirazları üzerine bazıları tam söylendiği şekilde olmamak üzere tutanağa geçirilmektedir.Mahkeme başkanının sanık yada tanığa müdahalesi hiçbir şekilde tutanağa geçmemektedir. 

14.47- 14.01.2008 tarihli duruşmada Mahkeme başkanı polis memurları tanık olarak dinlenirken, bazı polislerin duruşma salonu dışına çıkarak diğer polislere bilgi verdiğinin görülmesine rağmen müdahale edilmemesi, polislerin  birbiriyle çelişen ifadeler verdiklerinde hakim kroki göstererek diğer polislerin farklı bir şekilde ifade verdiğini beyan ederek tanıkların verdiği çelişkili beyanları sanığın beyanı doğrultusunda düzelterek tutanağa geçmesi nedeniyle ve çelişkili beyanlar ile kendisinin müdahalesini tutanağa geçirmemesi nedeniyle başvurucu Mehmet Tursun itiraz etmiş ve duruşmayı terk etmiştir.Ancak duruşma tutanağına bu durum; “polisler önceden kurulmuş mizansene göre ifade vermektedirler.Burada görev yapan polisler zaman zaman değişik nedenlerle dışarı çıkıp bilgi vermektedirler” Şeklinde tutanağa geçmiştir.

Mahkeme başvurucu olmadan davaya devam etmiştir.Duruşma dışına çıkan başvurucu dışarıda basın açıklaması yapmıştır.Bu açıklaması nedeniyle ilerde hakkında Karşıyaka 3.Asliye Ceza Mah.nin 2008/187 E nolu dosyada yargı görevi yapanı etkileme, tehdit, hakaret,T.C. Hükümetini, yargı organlarını, askeri veya Emniyet Teşkilatını alenen aşağılama suçlamasıyla dava açılmıştır 

Emniyet Müdürlerinin girişimi ile başvurucular ve İnsan Hakları Savunucuları hakkında Karşıyaka 5.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/160 E nolu dosyasında

Ve Karşıyaka mahkemelerinde bir çok dava daha açılmış ve başvurucuların yasal sürecin takipçisi olmaları ceza tehdidi ile baskı altına alınmaya çalışılmıştır. 

Polis memurları Veysel Aydın, Aytekin Altunışık, Engin Kınalı,Bilal Ayhan, Ahmet Turgut Turan, Salih Tokucu,Tayfun Kazıcı, Ali Kahvecioğlu, Yusuf Küçük, Mehmet Çay, Haldun Baylan, İlker Dursun, Sivat Arslan, Cankut Dinçer, Bülent Ertugay ve Yaşar Dursun Atalay TANIK SIFATIYLA dinlenmişlerdir. EK 53 (1 nolu duruşma tutanağı) 

Bu aşamada bu polisler hakkında; adli kolluk görevi olanın suçu bildirmemesi, delilleri yok, etmek gizlemek ve sahte belge düzenlemek suçlarından soruşturma başlamış olmasına rağmen bu davada tanık olarak dinlenmişlerdir.

Karşıyaka 1.Ağır ceza mahkemesinde 1 nolu duruşmada TANIK olarak dinlenen polislerden; Veysel AYDIN, Salih TOKUCU, Aytekin ALTUNIŞIK, Tayfun KAZICI, Bahadır AKSOY, Hasan TAŞAN, Murat MASAT, Kenan DUMAN, Hacı İsa ONUR, Aycan BASDUR Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/256 nolu iddianamesiyle yargılanmışlardır. EK 82 (Tanık polislerin daha sonra sanık olduklarına dair Karşıyaka cumhuriyet başsavcılığının 2008/256 nolu iddianamesi) 

Tanık olarak dinlenen Polis memurları sanık polis memurunun ifadesi paralelinde ve kendi daha önceki beyanlarıyla çelişir bir şekilde ifade vermişlerdir. 

Sivil tanıkların tümü; ateş eme anı yada daha öncesinde polislerin DUR İHTARI yaptıklarını duymadıklarını, yolu dubalarla kapattıklarını görmediklerini, aracı durdurmak için herhangi bir önlem almadıklarını beyan etmişlerdir.  

İddia makamı ilk duruşmada sanığın tahliyesini talep etmiştir.Müdahil vekilleri sanığın delileri karartması ihtimali bulunduğu ve tanıkları etkileme ve üzerinde baskı yapma ihtimali bulunduğu, adam öldürme suçunu işlemiş olduğunun sabit olması nedeniyle tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etmişlerdir. Mahkeme sanığın bihakkın tahliyesine karar vermiştir.  

Başvurucular vekilleri sanığın delilleri karartma ihtimali bulunduğundan verilen tahliye kararına itiraz etmişlerdir.İtiraz incelmesini Karşıyaka 2.Ağır Ceza     Mahkemesi red etmiştir. 

14.48- DİĞER POLİSLERİN BEYANLARI ORAL EMRE ATAR’I DOĞRULTUSUNDA DEĞİŞİM GÖSTERMİŞTİR.

Polis memuru AYTEKİN ALTUNIŞIK’ın; a- Müfettiş Disiplin Raporundaki  İfadesinde:

a- “…ancak yere düştüklerini görmedim.  o esnada dikkatimi tamamen kaçan araca yönelttiğimden  ne şekilde ateş ettiklerini de  görmedim. Arkadaşlarımdan hangisinin otoya doğru ateş açtığını da görmedim” şeklindedir.

b-  Savcılıkta alınan ifadesi: Veysel ve Oral Emre’nin durdurma kastıyla havaya ateş ettiklerini gördüm. Fakat buna rağmen şahıs dubalara çarpıp dubaların uzağında bulunan Veysel ve Emre’nin üzerine aracı sürdüğünü ve onlarında kendilerini yere atarak aracın çarpmasından kurtulduklarını gördüm…” Şeklindedir.

c- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/456 E. Sayılı dosyasındaki  ifadesinde:
Önce Oral Emre Atar’ın lastiklere bir el ateş ettiğini söylemiştir                                                

d-İzmir 6.ağır Ceza Mahkemesinin 2008/ 290 E. Sayılı dosyasındaki ifadesi;

“…O.Emre Atar araç geçtikten sonra bir kez daha peşinden silahla ateş etti  

14.49-VEYSEL AYDIN’ın a-Müfettiş Disiplin Raporundaki ifadesi;

“… ekip memuru Oral Emre Atar’ın da benimle birlikte ikaz atışı yaptığını duydum.Ancak hangi pozisyonda, hangi yöne ve kaç el ateş ettiğini saymadım …”

b.-Savcılık İfadesinde; “..arkadaşım Emre de silahı ile havaya birkaç kez ateş etti…araç hızlı bir şekilde gitmeye başlayınca Emre silahı ile aracın lastiklerine bir el daha ateş ettiğini gördüm….”

c- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi 2007/456 nolu dosyada;…. Oral Emre yerde iken kaçmakta olan aracın lastiklerine bir el ateş ettiğini gördüğünü beyan etmiştir  

14.50-SALİH TOKUCU’nun a.- Müfettiş Disiplin Raporundaki ifadesi;                                                                                                                                  

“…Oral Emre Atar’ın ne şekilde ateş ettiğini görmedim. hızla geçen şüpheli otoya doğru da kimin ateş ettiğini  de görmedim. …”

b- Savcılık İfadesinde;… Onlarda geçen jeepi durdurmak kastı ile havaya ateş ettiklerini gördüm…..Kısa bir süre sonrada ağaç ve direklere çarparak durduğunu gördüm”

c- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/456 E. Sayılı dosyanda ifadesinde; 

“Veysel ile Emre’nin ellerinde tabanca ile havaya ateş ettiklerini gördüm….Emre Atar yerde düşmüş vaziyette sağ elindeki tabancayla aracın arkasından lastiklere doğru ateş ettiğini gördüm”  şeklindedir. 

14.51-TAYFUN KAZICI ‘nın

a- Müfettiş Disiplin Raporundaki ifadesi;

“… kimin ne şekilde ateş ettiğini görmedim.Hızla giden şüpheli otoya doğru da kimin ateş ettiğini de görmedim.  …”

b- Savcılık İfadesinde;de aynı şekilde ifade vermiştir.

c- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi 2007/456 E.nolu dosyanın yapılan keşif sırasındaki ifadesinde; “.. araç durmayıp yoluna devam edince polisler havaya ateş etti.Araç polislerin arasında geçince Oral arkadan araca doğru ateş etti…” şeklindedir.

Bu aktardığımız bölümler polis arkadaşını adam öldürme suçundan kurtarmak kaygısıyla veya emniyet Müdürünün baskısıyla verilmiş olduğu yalan beyanlarının bir bölümüdür.İfadeleri tümüyle karşılaştırıldığında diğer polislerde aynı şekilde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu görülecektir.

Başvurucu her aşamada sanık Oral Emre Atar’ın ifadesi paralelinde farklı ifade vererek yalan tanıklık yapan polis memurları AYTEKİN ALTUNIŞIK , VEYSEL AYDIN, SALİH TOKUCU ve TAYFUN KAZICI hakkında Yalan Tanıklık yapmak suçu ile ilgili Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmuştur.Savcılık 2009/2116 E nolu dosyada soruşturma başlatmıştır.Mahkeme yargılama konusu dosyada sanık olan, yalan tanıklık nedeniyle haklarında soruşturma yürütülen, her aşamada farklı ve bir biriyle çelişen şekilde ifade veren polis memurlarının beyanlarını esas almıştır.Olayın oluşu polis memurlarının beyan ettiği şekilde kabul etmiş, bu beyanlara dayanarak hükmünü kurmuştur.Mahkeme kararında bu beyanlar deliller arasında sayılmıştır. 

14.52- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/456 E nolu dosyasında 11.02.2008 tarihinde 2.duruşma yapılmıştır.Sanık polisin duruşmalardan vareste tutulmasına karar verilmiştir.Bu aşamadan sonra sanık duruşmalara katılmamış ve başvurucular sanığa soru yöneltememişlerdir.

Mahkeme 19.02.2008 tarihinde olay yerinde keşif yapılmasına karar vermiştir. Dosyanın İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilerek;

a.- koltuk üzerinde bulunduğu iddia edilen mermi çekirdeği gömlek parçası ve Baran’ın başından çıkarılan mermi çekirdeği parçasının birbiriyle uyumlu olup olmadığı,

b.- mermi çekirdeğinin sert bir zemine sekme, değme, sürtünme sonucu yada doğrudan maktule isabet edip etmediği,  

c.- mermi çekirdeğinin aracın arka camından doğrudan girip herhangi bir yere çarpmadan maktule isabet etmesi halinde de kafatası kemiklerine çarpma sonucunda bu şekilde deforme olup olmayacağı,

d.- Mermi çekirdeği parçasının atıldığı silaha ait teşhise elverişli izler taşıyıp taşımadığı hususlarında rapor düzenlenmesi istenerek dosya Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir. 

Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin 12695/521 sayılı 06.03.2008 tarihli raporuna göre;

a.- mermi çekirdeği gömlek parçasının 9 MM çapında parabellum tipi mermi çekirdeğine ait olabileceği,

b.- Mermi çekirdeği gömlek parçasının atıldığı silah tipinin tespitine elverişli olmadığı, 

c.- gömlek parçasının gönderilen mermi çekirdeği parçasına ait olup olmadığının tespitinin yapılamayacağı belirtilerek diğer sorular cevaplanmamıştır. 

Mahkeme 14.05.2008 tarihli yazı ile İstanbul Adli Tıp Kurumu 1.İhtisas Kurulundan rapor istemiştir.Mahkeme 30.06.2008 tarihli yazısıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu 1.İhtisas Kurulunda resmi belgede sahtecilik, adli kolluk görevi olanın suçu bildirmemesi, suç delillerini yok etmek gizlemek ve değiştirmek suçları nedeniyle Karşıyaka 1.Ağır ceza Mahkemesinin 2008/244 E nolu dosyasının iddianame ve rapor eklenmek suretiyle hazırlanacak raporda gönderilen bu belgelerinde göz önüne alınmasını istemiştir. 

14.53- OLAY MAHALLİNDE KEŞİF YAPILMIŞTIR.

Yapılan keşifte; Başvurucu Mehmet Tursun  ve vekilleri ile sanık vekilleri ile Baran Tursun’un aracında bulunan tanıklar Atilla Doğan ve Emre Ökçelik, polis memurları Oral Emre Atar, Engin Kınlı, Turgut Turan, Bilal Ayhan, Ali Kahvecioğlu, Yusuf Küçük, Salih Tokucu, Tayfun Kazıcı, Veysel Aydın ve Aytekin Altunışık katılmıştır. 

Polis Memuru Tayfun Kazıcı ifadesinde ..araç geçince Oral Emre Atar’ın arkadan araca doğru ateş ettiğini belirtmiştir.

Salih Tokucu beyanında; Oral Emre Atarın araç hızla geçtikten sonra yere düşünce elini doğrultup giden aracın arkasından ateş etti.”şeklinde beyanda bulunmuştur.

Veysel Aydın beyanında; Sanığın sol eli yerde iken sağ eli ile aracın gittiği yöne doğru bir el ateş etti.Şeklindedir.

Aytekin Altunışık beyanında; sanığın aracın gittiği yöne dönüp ayakta iken aracın arkasından bir el daha ateş etti. Şeklindedir. 

Keşif sırasında Jandarma Başçavuş Bilal Uçar bilirkişi olarak rapor hazırlanmıştır.

Tanıklar Atilla Doğan ve Emre Ökçelik’in beyanına göre arkalarında 2 ekip aracı gördükleri yer ile Baran Tursun’un vurulduğu yer arası; Smyrna kavşağından Sultan Çiftliği kavşağına kadar olan mesafenin 900 metre olduğu, polisler bu mesafe boyunca ekip otosunun sürekli yanan ışığı dışında durmaları için herhangi bir işaret yapmadıklarını, sesli herhangi bir ikaz yapmadıklarını beyan etmişlerdir.Oral Emre Atar’ın araçtan iniyor iken ve henüz herhangi bir duba vs bir malzeme ile aracın geçişini engelleyecek hiçbir set yapılmadan geçtikleri sırada ateş edildiğini keşif sırasında belirtmişlerdir.Mahkeme bu beyanları göz ardı ederek, sanık olarak yargılanan polis beyanlarına dayanarak tespit yaptırmıştır. 

Sanık Oral Emre Atar’ın keşif mahallindeki beyanında durduğunu gösterdiği yer ile ateş ettiği yer arası ile Baran’nın seyir halindeki aracın bulunduğu yer arasındaki mesafenin 17.5 metre olduğu ölçülmüştür.  

Keşif sırasında yapılan tespitlerin tamamı 11 sanık polis ve diğer polislerin beyanlarına göre hazırlanmıştır.Mahkeme bu tespitleri hükme esas almıştır. 

Atilla Doğan Ve Emre Ökçelik beyanlarında; araç içerisinde gelirken kavşakta herhangi bir polis ekibi görmediklerini Bornova istikametinde tek bir polis ekibi vardı ve durmalarını isteyen olmadığını belirtmişlerdir. 

Başvurucu vekili; Sanık keşif sırasındaki beyanında arabaya doğru ateş ettiğini söylemesine rağmen hakimin bunu tutanağa geçirmediğini buna ilişkin keşif zaptına itiraz niteliğinde dilekçeyi mahkemeye sunmuştur. 

14.54-3.duruşma 09.05.2008 tarihinde yapılmıştır.09.05.2008 tarihinde Naip Hakim Murat Aydın tarafından bilirkişide temin edilerek Opet Benzin istasyonundaki kurulu kameraların incelemesi için gidilmiştir. İstasyon müdürü kamera kayıtlarının zaman geçmiş olması nedeniyle silinmiş olduğunu belirtmiştir. 

Başvurucu vekilleri Aynı mahkemede acılan 2008/244 E nolu dosyasında sanık Oral Emre Atar’ın delilleri kararttığı sabit olmasına rağmen TCK 281/1 maddesince korunduğu, gerek adam öldürme gerekse delilleri karartma suçlarını işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi olması nedeniyle sanık hakkında tutuklama tedbirine başvurulmasını talep etmişlerdir.   

14.55- 30.06.2008 tarihinde 4.duruşma yapılmıştır.10 polis hakkında aynı mahkemede 2008/244 E sayılı dosyada getirtilerek incelenmiştir.Başvurucular vekilleri bu dosyanın Baran Tursun’un öldürülmesi olayı nedeniyle açılan dava ile birleştirilmesi talebinde bulunmuşlardır.Tanıkların sanık polisin serbest olması nedeniyle tanıklık yapmaktan çekindiklerinden ve sanığın ilk aşamadan beri delilleri kararttığı halen karartmaya çalışması nedeniyle sanığın tutuklanmasına karar verilmesi istenmiştir. Savcı birleştirilmesini gerektirir bir olgu olmadığından talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkeme iki dosyanın birleştirilmesi talebi ve sanığın tutuklanması talebinin reddine karar vermiştir.Başvurucu vekilleri 03.07.2008 tarihli dilekçe ile sanık hakkında tutuklama tedbirine başvurulması talebinin reddi kararına itiraz etmişlerdir.Mahkeme 04.07.2008 tarihli kararı ile bu talebi red etmiştir.

10.09.2008 tarihinde 5.duruşma, 24.11.2008 tarihinde 6.duruşma, 19.01.2009 tarihinde 7.duruşma yapılmıştır. 

14.56- Polis memurlarınca görevli olmamalarına rağmen sürekli davanın gözlem altına alındığı ve tanıkları yönlendirmeye çalışıldığı kanısında olan müdahiller vekilleri vasıtasıyla Karşıyaka Emniyet Müdürlüğüne yazılan yazıya 03.12.2008 tarihinde verilen cevapta davanın takibi için görevlendirme yapılmadığı cevabı verilmiştir. Dinleyiciler bölümünde olan polislerin kimlik tespitinin yapılması istenmiştir. Seyirciler bölümünde 6 sivil polis memuru olduğu ve ayrıca 3 resmi görevli polis memuru ile bir baş komiserin olduğu, sivil polislerin isimleri duruşma tutanağına geçirilmiştir.  EK 61 (Karşıyaka 1. Ağır Ceza mahkemesi 7 nolu duruşma tutanağı, sayfa 1) 

14.57- Yetkisizlik verilerek gönderilen 2008/244 E nolu dosyanın İzmir 6.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/290 E nolu dosyada görülmeye başlandığı ve 2008/409 K nolu kararı ile Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/456 E nolu dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği belirtilerek dosya mahkemeye gönderilmiştir. Birleştirme kararına karşı olan savcı bir diyeceği olmadığını beyan etmiştir.

Araç çekicisi Şeyhmus Er ve Ahmet Yıldırım tanık olarak dinlenmişlerdir.Polis telsizinde kaza anonsu yapıldığı, olay yerine gittiğinde aracın çekilmesi talimatı verildiği, aracı çekiciye yükleyerek yazıhaneye giderken Bayraklı Karakolundan aradıkları için karakol bahçesine götürdüğünü, aracı indirmeden karakol bahçesinde inceleme yapıldıktan sonra aracı tekrar yazıhaneye götürdüğünü beyan etmiştir

Araç alındıktan sonra olay yerinin kumlandığı, olay yerinde herhangi bir duba yada kırılmış duba parçası görmediğini, kaza yerinde tali bir yol olduğunu, trafiğin akışına engel bir durum olmadığını beyan etmiştir. 

14.58- 06.03.2009 tarihinde 8.duruşma yapılmıştır.Bu duruşmada birleşen delilleri karartmak suçları nedeniyle açılan davada 10 sanığın beyanı alınmıştır. Elektrik direğini tamir eden tanık Erdal Ceylan ve Serdal Çelik ile sağlık personeli Erol Erefe, Mesut Arslan tanık olarak dinlenmişlerdir.Başvurucunun ateş etme sırasındaki pozisyonlar ile atış pozisyonları ile ilgili Ankara Jandarma Kriminal dairesinden rapor alınması talebi red edilmiştir. 

Başvurular Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Katkıcı’dan bilimsel mütalaa hazırlaması istenmiştir. Prof. Dr. Ufuk Katkıcı’nın  hazırladığı 03.04.2009 tarihli rapor mahkemeye sunulmuştur.Bu raporda Prof. Dr. Ufuk Katıkçı özetle; mermi çekirdeğinin camı kırarken çok az bir güç kayıp ettiği ve çok az deforme olduğu, çekirdekteki asıl deformasyonun mermi çekirdeğinin kafa tasına girerken frontal bölgeye çarptığı anda meydana geldiği, mermi çekirdeği gömleğinin cama çarpma sırasında çekirdekten ayrılmasının mümkün olabileceği gibi, kafa tasına girerken de ayrılmasının mümkün olacağı, aracın arka camını kırıp kafa tasında iki ayrı klinik yapıda delinmeler oluşturan mermi çekirdeğinin başa çarpma öncesinde asfalta zemine çarpması halinde ilk hızından çok fazla kayıp meydana gelmesi, dönerek yol alarak hareket etme planının bozulması ve cama çarpmasıyla da bu dinamiğin tamamen bozulması söz konusu olacağından kafa tası arka kısmındaki 1,5 çaplı defekt oluşup kafa tasına girmesinin mümkün olamayacağı buna göre kafa tasına giren mermi çekirdeğinin yorgun mermi çekirdeği olduğunun söylemenin mümkün olmadığı, mermi çekirdeğinin başa giriş noktası baş boşluğu içerisinde seyrettiği yol ve başın ön kısmında kaldığı yer ile aracın arka camının bulunduğu yer ve maktulün oturduğu yer dikkate alındığında bu mermi çekirdeğinin düz doğrusal bir yol izlediği, atış açısının araç sürücüsünün tam arkasında başının hizasından ve yere paralel bir açı olduğu, havaya veya yere doğru atılmış atıştan çıkan merminin bir yere çarparak sekmesinden kaynaklanan bir isabet görüntüsü vermediği bildirilmiştir. EK 92 (Adli tıp uzman Prof.Dr. Ufuk Katkıcı raporu)

14.59- 08.05.2009 tarihinde 9.duruşma yapılmıştır.Sağlık personeli Hasan Gökçe ve Rıza Melih Arslan ile Avukat Alper Bağıran tanık olarak dinlenmiştir.Av.Alper Bağıran ifadesinde olay günü Gözaltına alınan tanıklar Atilla ve Emre’nin görmek için Emniyet Müdürlüğüne gittiğini ancak görüştürülmediğini,Emniyet müdürlüğüne gittiğinde, sarışın renkli gözlü olan kişi polislere “arkadaşlar siz merak etmeğin siz söylediğiniz gibi ifade verin, biz o arkadaşlara ne söyleyeceğini öğrettik bu olaydan hiçbir şey çıkmayacak” dediğini duyduğunu beyan etmiştir.daha önce duruşma sırasında teşhis ettiği bu kişinin Bornova Resmi Polisler Ekip Amiri Bülent Girgin olduğunu tespit etmişti. EK 91 (Tanık Alper bağıran, 9 nolu duruşma tutanağı sayfa 3) 

Duruşmada İtfaiye çalışanları ile AKS 110 çalışanları ile doktor Sabit Solak tanık olarak dinlenmiştir.Aynı zamanda başvurucuların hazır ettiği Uzman Bilirkişi Prof.Dr.UFUK KATKICI tanık olarak dinlenmiştir.Mahkeme huzurundaki beyanında Mermi çekirdeğinde gerçekleşen deformasyonun kafatasına girerken frontal kemik yapıya çarparken meydana geldiğini, mermi çekirdeği yorgunluğu olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, kişinin havaya ateş etmesi durumunda araca ve araç içerisindeki sürücüye isabetinin mümkün olmadığını belirtmiştir.Ayrıca ateş eden kişinin kendini yere atması sırasında lastiklere ateş etmesi, bu arada mermi çekirdeğinin yerden sekmesi ile aracın arka camına girip araç sürücüsünün kafatassına 1.5 cm çaplı kemik defekti oluşturacak şekilde ve kafatası içerisinde düzgün bir yol izleyerek ön kısımdaki kemik yapıyı kıracak bir yol izlemesi mümkün değildir.Mermi çekirdeğinin düz ve doğrusal bir yol islemesi için sağ arka şekilde yere paralel şekilde yapılan atışla girmiş olduğunu belirtmiştir. EK 91 (Uzman bilirkişi, adli tıp uzmanı  Prof.dr. Ufuk Katkıcı anlatımı, Karşıyaka 1 Ağır ceza mahkemesi 9 nolu duruşma tutanağı, sayfa 7) 

Doç.Dr.Ömer Kitiş, Doç.Dr.Türker Acar, Doç.Dr.İsmail Cezmi Yavuz, Dr.Fatih Şen ve Dr.Mehmet Ali Çakmak’ın tanık olarak dinlenmelerini talep etmiş isek de mahkeme bu taleplerimizi red etmiştir.Henüz deliller toplanmadan savcı yazılı olarak daha önce hazırlamış olduğu mütalaasını dosyaya sunmuştur. 

14.60- Savcı mütalaasında; Baran Tursun’un sevk ve idaresindeki aracı durdurmak için 2559 sayılı PVSK’da belirtilen görev ve yetkisine bağlı olarak kanunun emrini yerine getirirken havaya ateş etmesine rağmen durmayıp hızlı kaçmaya çalışan aracın yeniden ileride başka ekiplerce daha etkin barikat veya başka engellerle durdurulması gerektiğini düşünmesi yerine, aracın uzaklaşıyor oluşuna, hızına, aradaki mesafeye göre artık aracın lastiklerinin ateş edilip durdurulmasının zorlaşmasına rağmen aracı durdurmak için lastiklerine doğru bir el daha ateş ettiğini, bu atışı yaparken gereken dikkat ve özeni göstermediği görev sınırı bu şekilde kast olmaksızın aştığını, parçalanan merminin nüvesinin Baran Tursun’un başına isabeti ile ölümüne sebep olduğu ……bu sebeplerle Sanık Oral Emre Atar’ın 5237 sayılı yasanın 24/1, 27/1, 85/1, 53, 63 maddelerinin uygulanmasını diğer polisler yönünden aracın sağ koltuk önünde  mermi çekirdeği koyarak fotoğrafını çekmiş olmaları Baran Tursun’un ölüm şekli ve ölüm nedenini değiştirmeyeceğini, olay anında savcıya haber verilmemiş olması, doktorun BT de mermi çekirdeğini tespiti üzerine savcıya haber verilmiş olması ve mermi kovanların suça karışan polislerce toplanmış olmasının muhafaza altına alınmak için yapıldığından sanıkların beraatine karar verilmesini talep etmiştir.   

Mahkeme savunma için yeterli süre vermeden ısrarlara rağmen 12 gün sonraya duruşma günü tayin etmiştir. EK 94 (Savcının esas hakkında mütalaası) 

14.61- Mahkeme 20.05.2009 tarihinde 10.duruşmada savunmalar yapıldıktan sonra kısa kararını vermiştir.Savunmalarımızda sanık polisin kasten adam öldürmeyi düzenleyen TCK 81/1 maddesinden, diğer sanıkların iddianamede belirtilen suçlardan cezalandırılmalarını istedik.  

Mahkeme kararında; Veysel Aydın, Salih Tokucu, Aytekin Alyunışık ve Tayfun Kazıcı’nın kamu görevlisinin suçu bildirmeme, suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme suçunu işlemedikleri gerekçesiyle beraatlerine,

Bahadır Aksoy, Hasan Taşan,Murat Masat, Kenan Duman, Hacı İsa Onur ve Aycan Basdur’un resmi belgede sahtecilik, suç delilerini yok etme gizleme ve değiştirme suçlarında beraatlerine karar vermiştir.

Beraatlerine karar verilen bu sanık polisler aşamalarda TANIK olarak dinlenmişlerdir

EK: 99 (Karşıyaka 1. Ağır ceza mahkemesi gerekçeli kararı) 

Baran Tursun’u ateşli silahla öldüren polis memuru Oral Emre Atar’ın; “… öldürme eylemini silah kullanmaya ilişkin kanun hükmünü yerine getirmede kast olmaksızın sınır aşarak işlediği kabul edilerek; 5681 sayılı kanunun değişik 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanununun(PVSK) 16/7-8 maddesi ve 5237 sayılı TCK’nın 24/1, 27/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK’nın 85/1 maddesi uyarınca neticeden 2 yıl 1 ay hapis cezası verilmesine karar verilmiştir. 

TCK 53/1-2-3-maddelerin koşulları oluşmadığından 53/5-6 maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına  karar verilmiştir. 

TCK 53.maddede belirli hakları kullanmaktan  “Sürekli veya geçici” olarak yoksun bırakılmasını düzenlemiştir.Mahkeme kararı ile bir gencin ölümüne sebep olan sanığın elinden silah alınmasına ve polislik mesleğini yapmasına geçici de olsa yasak getirmemiştir. Bu polis tutuklu kaldığı 48 gün dışında Baran Tursun’u vurduğu silahı eline almış ve görevine devam etmiştir.Mahkeme kararı ile de bu mesleği yapmasına kısıtlama getirmemiştir. 

Mahkemenin kısa kararını temyiz ettiğimize ve temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasına dair dilekçeyi  20.05.2009 tarihinde mahkemeye sunduk. 

14.62- MAHKEMENİN GEREKÇELİ KARARI;

Mahkemenin Gerekçeli Kararı 16.06.2009 tarihinde tarafımıza tebliğ edilmiştir.

Gerekçeli kararda; Başvurucular ve vekillerinin beyan ve taleplerine yer vermemiştir.

Lehe tanık beyanları, telsiz kayıtları ve diğer delillerde polis memurunun silah kullanma koşullarının oluşmadığı yönünde delil olacak yönleri karara geçmemiştir.

Kararda delillerin bir bölümü değerlendirilerek silah kullanma yetkisinin oluştuğu sonucuna ulaşılmaya çalışılmıştır. Silah kullanma yetkisinin oluşmadığını gösteren deliller kararda göz önüne alınmamıştır.

Beyanların ve diğer belgelerin karara geçen bölümü ise yanlış aktarılmıştır. Mahkeme dosyasıyla birleşen İzmir 6.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/290 E nolu dosyasında sanık olarak yargılanan polis memurlarının beyanları ve bu polislerin davaya konu suçu oluşturan fiilleri sonucunda hazırladıkları tutanak ve yazılı belgeler hükme esas alınmış ve karar bu belgelere dayanmıştır.Tarafsız olan sivil tanıkların beyanları karara esas alınmamıştır.

Olayın oluşu Emre Ökçelik ve Atilla Doğan’ın beyanları esas alınmamıştır. Mahkeme kararında silah kullanmanın başvurulacak en son çare olduğunu kabul etmesine rağmen ve 100 metre ilerde EGEMAK kavşağında bekleyen başka bir polis ekibi olduğunu söylemesine rağmen silah kullanmanın koşullarının oluştuğunu kabul etmiştir.

82340 nolu polis ekibi, Baran’ın gittiği istikamete doğru, EGEMAK kavşağını tuttuğunu anons etmiştir. Bu anons ateş eden polisler tarafından duyulmaktadır, aşamalarda bunu beyan etmişlerdir.

Baran’a ateş edilmeseydi Baran gittiği istikamete doğru yolu kesen 82340 nolu ekibin Baran’ı yakalayabileceiği gerçeğini Mahkeme dikkate almamıştır. EK 15 (Olay anı telsiz kayıt çözümleri) 

14.63-Mahkeme, Baran Tursun’un kullandığı aracın plakasının okunabilir olması, kaydının da İzmir emniyet müdürlüğünde olduğu, bilgisayar tuşuna basma süresi kadar bir zaman içinde aracın kime ait olduğunun belli olacağı, aracın sahibinin iş ve ev adreslerine çok kısa bir süre içinde ulaşılabileceği, dolayısıyla bur durumda ateş edilmemesi gerektiği hususunu dikkate almamıştır. EK 11 (Aracın İzmir Emniyet müdürlüğüne kayıtlı olduğuna dair belge) 

14.64-Mahkeme Baran Tursun ve yanındaki arkadaşlarının, olay anında ki durumunu dikkate almamıştır.

Baran’ın veya yanında bulunan arkadaşları Emre ve Atilla’ın bir suç şüphesi altında bulunmadığı, haklarında yakalama, gözaltına alma, zorla getirme gibi bir karar bulunmadığı,  Baran’ın suç teşkil etmeyen ‘soyut kaçma eylemi’ dışında polis memurlarına herhangi bir direnme eyleminde bulunmadığı tüm dosya kapsamı ve tüm tanıkların anlatımlarıyla sübuta ermesine rağmen lehe olan bu durumları mahkeme dikkate almamıştır. 

14.65-Tanık Emre ve Atilla: “Olay anında silah kullanıldığı ve Baran’ın bu silah sonucu vurulduğunu,  bizi gözaltına alan polislere anlattık” şeklindeki lehe ifadeyi dikkate almamıştır.  

14.66-Kararda ; “Oral Emre Atar’ın yanlarından geçen aracın arkasından ateş etmeden önce iki el havaya ateş ettiği, daha sonra araç kendisi ile Veysel Aydın’ın arasından geçtikten sonra, keşifteki kendi beyanına ve diğer tanık ve sanıkların beyanlarına göre kaçmakta olan araç kendisinden yaklaşık 17.5 metre uzaklaştığı sırada, bu mesafeden atılan atış sonucu çıkan kurşunun maktulün kullandığı aracın arka camını kırıp maktulün başının sağ arka kısmından girip deforme olarak maktulün başının ön kısmında durması için atışın düz doğrusal bir seyir izlemesi gerektiği, buna göre sanık Oral Emre’nin ayakta, kolu yere paralel bir şekilde iken kaçmakta olan aracın arkasından aracı durdurmak amacıyla bir el ateş ettiği sonucuna varılmış, kurşunun bir yerden sekmediği, sanığın düşerken ya da yere doğru ateş etmediği, sanığın düştüğü sırada tabancasının istemi dışında ateş almasının söz konusu olmadığı kabul edilmiştir. EK 99 (Gerekçeli karar, sayfa 37) 

Sanık Oral Emre Atar’ın söz konusu atışı kaçmakta olan aracın artık başka türlü durdurulamayacağı konusundaki öngörüsü nedeniyle ve aracı durdurmak için yaptığı, öldürme kastının olmadığı anlaşılmış savunmasının bu kısmına itibar edilmiştir.” Şeklinde kabul etmiştir.

 5237 sayılı TCK nun 179. maddesinde hükme bağlanan “trafik güvenliğini tehlikeye sokma” suçunun işlendiği yolunda suç üstü hali oluştuğu, sanığın bu şekilde 2559 sayılı PVSK nun 16/7-8 maddesinde hükme bağlanan silah kullanma yetkisini kullandığı, ancak bu yetkisinde sınırı aştığı sonuç ve sanığın eylemi olası kastla veya doğrudan kastla insan öldürmek olarak nitelendirilmemiştir……Sanık Oral Emre Atar’ın 5237 sayılı TCK nun 24/1 maddesi kapsamında “kanun hükmünü yerine getirdiği”, bu nedenle kaçmakta olan aracı durdurmak için aracın arkasından silahla ateş etmesinin hukuka uygun olduğu, ancak sanığın hukuka uygun olarak başlayan eylemi sırasında; kaçan aracın hızını, hareketli oluşunu, olayın gecenin geç bir saatinde meydana gelmiş olmasını dikkate almadan, ayakta eli yere paralel olarak ateş ettiği, kaçan aracı durdurmak için daha dikkatli bir şekilde ateş etmesinin gerektiği, bu şekilde ateş ettiğinde tabancasından çıkan kurşunun kaçan aracın lastiklerine değil, araç içerisindeki kişilere isabet edebileceğini öngörmediği, bu konuda gerekli dikkat ve özeni göstermediği, buna göre hukuka uygunluk nedeninde sınırı kast olmaksızın aştığı, gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle eylemi taksirle işlemiş sayılacağı, sanığın olayın gelişim hızına ve biçimine göre araç içerisinde bulunan kişilere mermi isabet edebileceğini de öngörmediği bu nedenle olayda bilinçli taksir halinin söz konusu olmadığı, sanık Oral Emre Atar’ın hukuka uygunluk nedeninde sınırı taksirle aştığı sonuç ve kanaatine varıldığı…..” gerekçesiyle yukarıda aktardığımız cezayı verdiklerini belirtmişlerdir. 

Mahkeme kararı oybirliği ile alınmıştır. Savcılığın mütalaası mahkeme kararı olarak verilmiştir. İddianamede olmayan ve dava boyunca tartışılmayan TCK 179.madde ve sanığın silah kullanmaya ilişkin kanun hükmünü yerine getirmede kast olmaksızın sınır aşarak işlediği kararı aynı anda duruşmalara giren savcı ve mahkeme heyetinin aklına gelmiş ve hükmü bu şekilde kurmuştur.                                                                                                                                       

14.67- Mahkemenin gerekçeli kararına karşı 03.07.2009 tarihinde gerekçeli temyiz dilekçesi verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2009/259022 tebliğname numarasıyla gönderilen tebliğname 28.01.2010 tarihinde tarafımıza tebliğ edilmiştir. Tebliğnamede duruşmalı inceleme istemimizin reddine verilen hükmün onanmasını istemektedir.Tebliğnameye karşı 30.07.2010 tarihinde cevap verdik ve temyiz dilekçemizdeki gerekçelerle kararın bozulması gerektiğini belirttik. EK 100 (Yargıtaya itiraz dilekçesi) 

Temyiz incelemesi Yargıtay 1.Ceza Dairesince yapılmış ve 15.03.2011  tarih ve 2009/9863 E 2011/1547 K sayılı kararı ile temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talebi ile tüm temyiz taleplerimizin reddi ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir. Karar tarafımıza tebliğ edilmemiştir.Başvurucu kararı   **2011  tarihinde öğrenmiştir. EK 103 (Yargıtay onama kararı)

Si necessaire, continue sur une feuille separe/ Continue on a seperate sheet if necessary
Eğer gerekli görürseniz ayrı bir sayfada devam edebilirsiniz

III- EXPOSE DE LA OU DES VIOLATION (S) DE LA CONVENTION ET/OU DES PROTOCOLES ALLEGUEE (S), AINSI QUE DES ARGUMENTS A L'APPUI
STATEMENT OF ALLEGED VIOLATION(S) OF THE CONVENTION AND/ OR PROTOCOLS AND OF RELEVANT ARGUMENTS
BAŞVURUCU TARAFINDAN ÖNE SÜRÜLEN SÖZLEŞME İHLALLERİ İLE İDDİALARIN DAYANAKLARINA İLİŞKİN AÇIKLAMA

15.1- Aşağıda aktardığım işlemler AİHS’nin 1, 2,3, 6, 13, 14 ve 17.Maddeleri ile 7 nolu protokolün 2.maddesi ve 12 nolu protokolün 1. maddesini ihlal etmektedir. Sözleşmenin bu maddeleri çok kez ihlal edilmiştir.

15.2.- SÖZLEŞMENİN 1. İNSAN HAKLARINA SAYGI YÜKÜMLÜLÜĞÜ VE 2.MADDESİNDE DÜZENLENEN YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLMİŞTİR

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2.maddesi;

1. Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır.Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimse kasten öldürülemez. 

2. Öldürme, aşağıdaki durumlardan birinde kuvvete başvurmanın kesin zorunluluk haline gelmesi sonucunda meydana gelmişse, bu maddenin ihlali suretiyle yapılmış sayılmaz:

a) Bir kimsenin yasadışı şiddete karşı korunması için;

b) Usulüne uygun olarak yakalamak için veya usulüne uygun olarak tutuklu bulunan bir kişinin kaçmasını önlemek için;

c) Ayaklanma veya isyanın, yasaya uygun olarak bastırılması için.” 

Polis Memuru Baran Tursun’u silahla vurmuştur.Düz doğrusal bir açıyla nişan alarak kasten vurmuştur.Sözleşmenin 2/1 maddesi ihlal edilmiştir. 

Baran Tursun’un öldürülmesi olayı 2.maddenin 2.fıkrasında sayılan istisnalara girmemektedir.

Birleşmiş Milletler Belgeleri;

Kanun Adamlarının Zor ve Silah Kullanmaları hakkında Birleşmiş Milletler Temel Prensipleri adlı bildiri, Suçların Önlenmesi ve Suçluların Islahı üzerine Sekizinci Birleşmiş Milletler Kongresinde 7 Eylül 1990 tarihinde kabul edilmiştir.

BM Zor ve Silah Kullanma Prensiplerinin 9. maddesi, "silahın sadece yaşamı korumak için kesinlikle kaçınılmaz olduğu durumlarda kasten öldürmeye yönelik olarak kullanılabileceğini" öngörmektedir.

Ekonomik ve Sosyal Konsey tarafından 24 Mayıs 1989 tarihli ve 1989/65 sayılı Kararıyla kabul edilen Hukukdışı, Keyfi ve Kısayoldan İnfazları Etkili Biçimde Önlenmesi ve Soruşturulmasına dair B.M. Prensipleri’nin ("Hukuk dışı İnfazlara dair B.M. Prensipleri"), 9. maddesi şöyledir:

"Hukukdışı, keyfi ve kısayoldan infazdan kuşkulanılan bütün olaylarda ve ayrıca yukarıdaki şartlarda doğal olmayan bir ölümün meydana geldiğine dair yakınların şikayetçi olması veya güvenilir kaynaklardan haber alınması halinde, hemen tam ve tarafsız bir soruşturma yapılır..."şeklindedir. 

15.3.- Devlet tarafından görevlendirilen ve silah teslim edilen, vatandaşın can güvenliğini korumakla görevli olan polislerin, silah kullanırken en çok önemseyecekleri hususun yaşam hakkını korumak olması gerekir.Yaşam hakkının korunması için en üstün önlemlerin alınması gerektiğinin öğretilmesi gereklidir. Mutlak bir zorunluluk olmadıkça silah kullanılmaması gerektiğinin öğretilmesi, bunun için gerekli eğitimin verilmesi, en özenli denetimin sağlanması, silah kullanmada gerekli özeni göstermeyen polislerin elinden silahın alınması ve suç işlediklerinde mutlak olarak yargılanıp cezalandırılacakları bilincine kavuşturulması gereklidir.Ve yargının gerekli soruşturmayı yapmaması nedeniyle yaşam hakkı ihlali oluşturan fiiller cezasız kalması nedeniyle, bu fiiller teşvik edilmektedir.

Devlet meşru müdafaa veya yaşam korumak için mutlak bir zorunluluk olmadıkça silah kullanılmaması konusunda gerekli eğitim ve denetimi sağlamamıştır.Bu şekilde yaşam hakkını ihlal etmiştir.Sözleşmenin 1,2 ve 13.maddeleri ihlal edilmiştir.   

15.4.- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin McCANN ve Diğerleri kararında;

“ Konuyla ilgili iç hukuktaki içtihatlar, kullanılan gücün makul olup olmadığına, gücü kullanan kişinin varlığına içtenlikle inandığı nedenlere dayanılarak karar verilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu da, gücü kullanan kişinin neye inandığı gibi öznel bir testi ve bu inanç için makul nedenlerinin bulunup bulunmadığı gibi nesnel bir testi uygulamayı gerektirmektedir. İçtenlik ve makul inanç ortaya konulduktan sonra, söz konusu gücü suçu önlemek veya gözaltına almayı gerçekleştirmek için kullanmanın makul olup olmadığı belirlenmelidir 

Kişinin canına, özgürlüğüne ve malını yasadışı şiddete karşı savunmasını uygun bulan ve ayrıca suçları önlemek, kamu barışını korumak ve suçluları adalet huzuruna çıkarmak için güç kullanılmasına izin veren, ancak bütün bunları, kullanılan gücün gerekliliği ile, yani önlenmesi istenen zararın daha az bir şiddetle önlenememesiyle ve kullanılan gücün meydana getirdiği veya meydana getirmesi makulce beklenen zararın önlenmek istenen tahribat ve zararla orantılı olmasıyla sınırlayan ilkeyi, "common law"un büyük bir ilkesi olarak kabul ediyoruz. 

Belirli bir olayda kullanılan gücün makul veya makul olmadığını kabul ederken, makullük testi bu paragrafta ortaya konan tarzda belirlenmelidir.Bu durum iki soru ortaya çıkarır; 

  1. a.     Önlemek istenen zarar daha az şiddetle önlenebilir mi?
  2. b.    Gücün kullanıldığı zaman meydana getirdiği veya makulce meydana getirmesi beklenen zarar, önlemek istediği tahribat veya zararla orantısız mı?

Bunlar objektif olarak, yani o koşullarda makul bir kişinin yapacağı eylem ile sanığın varlığına içtenlikle inandığı ve sahip olduğu kanaat ışığında yanıtlanması gereken sorulardır.Güç:  

a.gerekli olandan fazla ise veya

b) neden olduğu zarar, önlenecek olan kötülükten orantısız bir biçimde daha büyük ise, makul değildir."

Mahkeme, 2. maddenin ikinci fıkrasında istisnaların yer almış olmasının, bu maddenin münhasıran kasten öldürmeyle sınırlı olmadığını fakat kasten öldürmeyi de kapsayacak şekilde geniş olduğunu düşünmektedir. Komisyonun da işaret ettiği gibi, Sözleşme’nin 2. maddesi bir bütün olarak okunduğunda, ikinci fıkranın esasen bir kimseyi kasten öldürülmeye izin verilen durumları tanımladığı değil, fakat istenmediği halde yaşamdan yoksun bırakma sonucunu doğurabilecek "güç kullanma" hallerini belirttiği görülür. Yine güç kullanma, ikinci fıkranın (a), (b) ve (c) bendlerinde belirtilen amaçlardan birini gerçekleştirmek için "mutlaka gerekli" olandan fazla olmamalıdır (bk. Başvuru no. 10444/82, Stewart -- Birleşik Krallık, (Decisions and Reports) ("DR"), c. 39, parag. 169-171).

Mahkeme, bu hükmü demokratik toplumdaki önemine uygun olarak değerlendirirken, özellikle açıkça öldürücü bir güç kullanma halinde, sadece fiilen güç kullanmış Devlet görevlilerin eylemlerini değil, fakat ayrıca bu eylemlerin planlanmasının ve denetlenmesinin içinde yer aldığı tüm koşulları dikkate alarak, yaşamdan yoksun bırakma olayını çok yakından ve dikkatli bir incelemeye tabi tutmalıdır.” Şeklindedir. 

Bu karar ışığında Baran Tursun’un polis silahıyla vurularak öldürülmesi hem Polis memurunun fiili hem de Türkiye de ki polis teşkilatının vatandaşa karşı tutumu ve  benzer durumlarda eylemlerin planlanması ve denetlenmesinin içinde yer aldığı tüm koşulları dikkate alarak, özenli ve etkin bir inceleme yapılmaması nedeniyle sözleşmenin 2 ve 13.maddeleri ihlal edilmiştir.       

15.5.- POLİS MEMURU ORAL EMRE ATAR’IN SİLAHLA ATEŞ EDEREK BARAN TURSUN’U VURMASI SÖZLEŞMENİN 1, 2. Ve 3. MADDELERİNİ İHLAL ETMİŞTİR.

Baran Tursun evine gitmekte iken, kendisine sesli olarak dur ikazı yapılmadan ve durdurmak için hiçbir duba vs hiçbir engel kurulmadan, yol kesilmeden araç polis aracını geçer geçmez ateş edilmiştir.Baran Tursun’un kullandığı araç Sultan Çiftliği kavşağını geçtiğinde, polisler oraya yanaşmamış ve set kurmamışlar iken Baran Tursun’un kullandığı araç polis aracını geçer geçmez Polis memuru ona arkadan silahla ateş etmiştir.Polis memurunun silah kullanma yetkisi yok iken ateş etmiştir.Baran Tursun’un tek fiili durmamaktadır.Trafiği tehlikeye soktuğuna dair bir fiili yoktur.Herhangi bir yere çarpmadığı gibi, durdurulmak için herhangi şüpheli bir hareketi olmamıştır.

İzmir çok az olayın yaşandığı bir barış kenti.Polisin silah kullanmasını haklı kılmak için gösterilen başka vakaların olayımızla ilgisi olmadığı gibi, İzmir kentinin gündeminde olan olaylar değildir.İddia edilen vakalar silahsız ve savunmasız olan Baran Tursun’a karşı silah kullanılmasına gerekçe gösterilemez.

Diğer yandan Baran Tursun’un vurulduğu yerin 100 metre ilerisinde EGEMAK kavşağında başka bir polis ekibinin yolu kesmiş olduğu ve aracı durdurabileceği hem telsiz kayıtlarından hem de görev yazılarından anlaşılmaktadır.

35 AL 9207 Plakalı araç Tursan Ltd.Şti.Adına kayıtlıdır.Aracın plakası okunduğu gibi telsiz kayıtlarında aracın plakası söylenmektedir.Aracın durdurulmaması durumunda bir dakika içinde bilgisayar kayıtlarından aracın gideceği adres tespit edilerek buradan aracı kullanan kişiye ulaşılabilir.Durum böyle iken Ulusal mevzuatta; Polis Vazife Ve Selahiyetleri Kanunun (PVSK) 4/A ve 16. maddelerinde düzenlenen “durdurma” ve “silah kullanma” yetkisi oluşmamıştır.

Polis memuru ve tanıklık yapan diğer polisler aşamalarda araca direk ateş edilmediği, havaya ateş edildiği, kurşunun sektiğini iddia etmişlerdir.

Otopsi raporu değerlendirildiğinde; kurşunun maktulün başına giriş ve çıkış için saplandığı noktalar ve kafatası içinde izlediği düz doğrusal yol, atışın yere paralel ve doğrudan olduğunu göstermektedir.

Ayrıca; Maktulden çıkarılan kurşun nüvesi, Araca sonradan konulan gömlek parçası, Keşif sırasında yapılan yer göstermeler ve ölçümlemeler, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Nadir Arıcan ve Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Katkıçı tarafından yapılan inceleme sonucu hazırlanan raporlar, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli Doç. Dr. Ömer Kitiş tarafından düzenlenen Radyoloji başlıklı rapor, Emre ÖKÇELİK ve Atila DOĞAN’ın anlatımları dikkate alındığında sanığın aracın lastiklerine doğru ateş etmediği, maktulün başını hedefleyerek,  doğrudan ateş ettiği, kurşunun yerden sekerek ve gömlekten ayrılarak önce araç camını kırıp ardından kafatasının arka kısmındaki kemikten girmesi, ardından kafatasının ön kısmında kubbe oluşturacak şekilde kırık meydana getirmesinin mümkün olmadığı açıktır.

Yine yargılama aşamasında birleştirilen, davanın soruşturması sırasında İzmir İl Jandarma Komutanlığı olay yeri inceleme ekibi görevlilerince hazırlanan 13.03.2008 tarihli bilirkişi raporunda, maktul tarafından kullanılan araçta herhangi bir sekme izi bulunmadığına ilişkin  bilgi de dikkate alındığında atışın doğrudan maktule yönelik olduğu tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya konmaktadır.

Yargılama sonunda mahkeme;

Polis memurunun, “ayakta, kolu yere paralel bir şekilde iken kaçmakta olan aracın arkasından aracı durdurmak amacıyla bir el ateş ettiği” sonucuna varmış, “kurşunun bir yerden sekmediği, sanığın düşerken ya da yere doğru ateş etmediği, sanığın düştüğü sırada tabancasının istemi dışında ateş almasının söz konusu olmadığı”nı  kabul etmiştir.

Sanığın aşamalarda değişen “kaçan aracın arkasından yere düştüğü sırada aracın lastiklerine doğru bir el ateş ettiği” ya da “kendini yere doğru atarken düştüğü sırada silahının istemeden ateş aldığı”, bunun sonucu çıkan kurşunun asfalta ya da başka bir sert cisme çarparak deforme olup dağıldığı ve bundan sonra maktulün başına isabet ettiği şeklindeki savunmalarına itibar edilmeyerek, atışın ayakta ve yere paralel yapıldığını kabul etmiştir.

Sanığın silah kullanması ve Baran Tursun’u vurarak 5 gün boyunca hastanede reanimasyon bölümünde kaldıktan sonra yaşamını kaybetmesine sebep olması fiili sözleşmenin 1, 2. Ve 3.maddelerini ihlal etmiştir

15.6.-ULUSAL MEVZUATTA SİLAH KULLANMA YETKİSİNİ DÜZENLEYEN KANUN MADDELERİNİN YÜRÜRLÜKTE OLMASI SÖZLEŞMENİN 1.ve 2.MADDELERİNİ İHLAL ETMEKTEDİR;

Ulusal Mevzuatta Polise silah kullanma yetkisi veren Polis Vazife Ve Selahiyetleri Kanunun (PVSK) 16. Maddesi;

Polis;       

a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,

b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,

c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde, silah kullanmaya yetkilidir.

Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde "dur" çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.  

Bu düzenleme Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde mevcut olan düzenlemeye aykırı olup, düzenleme yaşam hakkını ithal edici niteliktedir.Ulusal kanunda silah kullanma yetkisi “sadece yaşamı korumak için kesinlikle bir zorunluluk olması koşulu aranmamaktadır” Silah kullanma yetkisi çok daha geniş olarak verilmiştir.Meşru müdafaa ve Yaşam koruyucu faaliyetler dışında gözaltına alma, tutuklama kararı yada suçüstü halinde de silah kullanılma yetkisi verilmiştir. Yürürlükteki kanun maddesi 2007 yılında değişikliğe uğramış ve polise çok daha geniş bir şekilde silah kullanma yetkisi getirmiştir.Kanuni düzenlemede suç ayrımı yapılmamıştır.Yani hakkında yakalama veya gözaltına alma kararı varsa silah kullanabildiği gibi, en basit suç nedeniyle suçüstü halinde yakalama işlemi yapmak için silah kullanılabilmektedir.Örneğin gürültü yapıldığı gerekçesiyle para cezası verilebilecek kişiye rastlanması durumunda da yakalama işlemi yapılması için polis silah kullanabilecektir.Polise bu kadar geniş silah kullanma yetkisi verilmesi yaşam hakkının ihlali suçunun işlenmesini olağan hale getirmektedir. PVSK’nın polise silah kullanma yetkisi veren düzenlemesi AİHS’nin kanundan kaynaklı ihlalini oluşturmaktadır. 

İçtihatlarla yasanın genişçe tanınan silah kullanma yetkisine bir netlik kazandırılmaya çalışılmaktadır.Yargıtay içtihatlarıyla dur ihtarına uymamak silah kullanma hakkını vermeyeceği yönünde kararlar vardır. Kanuni düzenlemenin AİHS’’nin 2.maddesine aykırı olarak çok geniş bir şekilde silah kullanma yetkisi vermiş olması nedeniyle kanundan kaynaklı olarak sözleşmenin 2.maddesi ihlal edilmiştir.  

15.7.- ULUSAL MEVZUATA GÖRE BİLE SİLAH KULLANILMASININ KOŞULLARI YOK İKEN POLİS MEMURU BARAN TURSUN’U SİLAHLA VURMUŞTUR.POLİS MEMURUNUN FİİLİ SÖZLEŞMENİN 1., 2/1. Ve 3. MADDELERİNİ İHLAL ETMİŞTİR 

Ulusal Mevzuat olan PVSK’da sayılanbedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde” silah kullanmaya cevaz veren durum da olayda oluşmamıştır. Zira ne maktulün ne de araç içindekilerin kolluğa yönelik bir direniş göstermesi ve kolluğun bedeni kuvvet ve maddi güç kullanması olayda söz konusu olmamıştır.Olayda maktulün durması konusunda gerekli ihtarat yapılmamıştır.Yapılmış olsa bile bu çağrıya uyulmamasının direnme ya da karşı koyma olarak kabul edilemeyeceği açıktır.Yargıtay’ın içtihatlarında “Trafik Polis Memurlarının dur ihtarına Uymayarak Otomobili İle Kaçmanın görevli memura menfi mukavemet suçunun unsurlarının oluşmayacağı yönünde çok sayıda kararı mevcuttur

Olayımızda maktul hakkında “Hakkında Tutuklama, Gözaltına Alma, Zorla Getirme Kararı Veya Yakalama Emri Verilmiş Olan Kişilerin Ya Da Suçüstü Halinde Şüphelinin Yakalanmasını Sağlamak Amacıyla Ve Sağlayacak Ölçüde” Silah Kullanılabileceğine İlişkin Düzenlemenin De Koşulları Oluşmamışken silah kullanılmıştır.

Ulusal yasada silah kullanma yetkisi; ister hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme veya yakalama kararı verilmiş bir kişiyle ilgili, ister “suçüstü halinde” kullanılsın amaç “kişinin yakalanmasını” sağlamaktır.   

Bu nedenle kolluğun, silah kullanma yetkisi bulunmamaktadır.Maddede “yakalamayı sağlayacak amaç ve ölçüde” silah kullanılabileceğine ilişkin kuralın başka herhangi bir amacı olamaz. Çünkü devletin ve onu temsil eden kolluğun asli görevi kişilerin can güvenliklerini korumaktır.

Bu nedenle kişilerin can güvenliklerini tehlikeye sokan ya da yaşama hakkını ihlal eder nitelikte ateşli silah kullanılması yasaya uygun silah kullanma olarak değerlendirilemez.

Telsiz kayıtlarına göre; Sanığın anlattı şekilde 20 saniyelik süre içerisinde üç şeritli yolu tek araç geçecek şekilde karşılıklı park ederek kapatarak, aracın geldiği yöne doğru 100-200 m. giderek dubaları yerleştirmeleri, geri dönüp aracın gelmesini beklemeleri, araç yanlarından geçtikten sonra 100-150 m. kadar daha giderek elektrik direği ve ağaçlara çarparak kaza yapmış olması, bu anlatılanların 20 saniyede gerçekleşmiş olması mümkün değildir

Keşif sırasındaki yer göstermede;Keşif sırasında sanıklardan ekip otolarının olayın olduğu andaki pozisyonlarının gösterilmesi istendiğinde, yolun tek araç geçecek şekilde daraltılarak park edilmediği, yolun üç şeridinin de açık halde olduğu ve “yolu kapamıştık” İddiasının gerçekle örtüşmediği ortaya çıkmıştır.

Bu nedenle yolun kesilip kesilmediği, sanığın ve Veysel AYDIN’ın yolda beklemekte olup olmadıkları ve herhangi bir “dur” uyarısı yapıp yapmadıkları konusundaki beyanlarının kendilerini cezadan kurtarmaya yönelik beyanlar olduğu gerçeği açıklık kazanmıştır.

Telsiz kayıtlarına göre; olay anında 82340 nolu ekibin “Egemak Kavşağında bekliyor olduğu ve yolu kesmiş olduğu anons edilmiştir.Gerek sanığın amiri gerekse telsiz anonslarını yönlendiren görevlinin silah kullanma konusunda emir vermemiştir.

Bu açıklamalardan Polis Memuru Oral Emre Atar’ın Baran Tursun’a karşı silah kullanması koşulları oluşmamıştır.Önlenmek istenen zarar daha az şiddetle önlenebilecekken silah kullanılmıştır.Gücün kullanıldığı zaman meydana getirdiği veya makulce meydana getirmesi beklenen zarar, önlemek istediği tahribat veya zararla ciddi bir orantısızlık vardır.Silah kullanılması makul değildir. 

*AİHM, Nachova ve Diğerleri–Bulgaristan Kararında (26.07.2005; 43577/98 ve 43579/98), kolluğun silah kullanmasına ilişkin kriterleri önceki içtihatlarına da uygun olarak çizmiştir.

Örnek olayda, başvurucuların yakınları askerden kaçmış olmaları nedeniyle aranmaktadırlar. Kişilerin, hırsızlıktan dolayı sabıkaları vardır. Hem askerden kaçmış olmaları ve hem de sabıkalı olmaları nedeniyle, Bulgar yasalarına göre aktif yani potansiyel suçlu konumundadırlar.

Askeri polis; bu kişilerin, Nachova’nın bir yakınına ait çiftlikte saklandıklarının ihbar edilmesi üzerine saklandıkları yere gitmiştir.Yapılan çağrılara rağmen teslim olmamaları ve binanın arka penceresinden kaçtıklarının tespit edilmesi üzerine takip edilmişlerdir. Sonuçta bu kişiler görevliler tarafından açılan ateş sonucunda, karın ve göğüs bölgelerine isabet eden kurşunlar nedeniyle hayatlarını kaybetmişlerdir.

Kaçakları vuran Binbaşı G, önce havaya uyarı atışı yaptığını, şahısların kaçmaya devam etmeleri nedeniyle ve durmalarını sağlamak için topuklarına ateş ettiği savunması yapmış ise de AİHM Sözleşmenin 2/2. maddesinde sayılan istisnaların oluşmadığını bu nedenle sözleşmenin 2/1. maddesinin ihlal edildiğini hüküm altına almıştır.

AİHM kararının gerekçeleri, yaşam hakkı ihlalini oluşturan tüm olaylarda uygulanacak niteliktedir. Yakalanması amaçlanan kişinin işlediği suçun doğası ve yarattığı tehlikenin yoğunluğunun silah kullanmayı ve beden bütünlüğü veya yaşama hakkını riske atmayı haklı kılacak boyutta olmalıdır.Olayımızda ise silah kullanmayı gerektirecek bir tehlike yoktur.  

Nachova-Bulgaristan kararında belirtildiği gibi; yakalama için bile olsa kişinin yaşam hakkını ortadan kaldıran ya da tehlikeye atan nitelikte silah kullanılmamalıdır.Silah kullanma ile kişiye verilecek zarar ile kişinin yakalanmasından elde edilecek yarar arasında bir orantılılık bulunmalıdır. Kişinin kaçmasıyla, kişinin yaşam hakkının korunması konusunda bir ikilem oluştuğunda yaşam hakkı mutlaka korunmalı ve kişinin kaçması ile sağlanacak yarar her durumda yaşam hakkına üstün sayılmamalıdır.

Baran TURSUN’un öldürülerek durdurulmasının yarattığı hiçbir kamusal yarar bulunmamaktadır.

PVSK’nın 16/7. maddesinde sayılan “yakalamayı sağlamak amacı ile sağlayacak ölçüde” silah kullanılabileceğine ilişkin hükümde oranlılığına işaret etmektedir. Sanık bu ölçüyü kasten ya da en azından olası kastla aştığından her hangi bir korumadan yararlanmamalıdır. 

*- AİHM, Nachova kararında olduğu gibi Oğur-Türkiye kararında da (20.05.1999-21594/93) kuvvet kullanımının “kesinlikle gerekli”, “tutuklama/yakalama amacıyla orantılı” olması gerektiğinin altını çizmiştir.

Dava konusu olayda, yaralı bir PKK’lının şehir dışındaki bir sığınakta saklandığının ihbar edilmesi üzerine sığınak çevresinin asker ve koruculardan oluşan üç ekip tarafından sarıldığı, içeridekilere teslim ol çağrısı yapıldığı, içeriden silahla ateş edildiği ve bir kişinin çıkıp kaçmaya çalıştığının görülmesi üzerine askerlerin de ateş ettiği, sığınaktan çıkan kişinin ensesinden yaralandığı ve daha sonra öldüğü görevliler tarafından savunulmuştur. Olayda ölen kişi, sığınak olarak adlandırılan madendeki 4 gece bekçisinden biridir. 

AİHM olayla ilgili kararında şu tespitlere yer vermiştir.

…Mahkeme, daha sonra, Sözleşmenin 2. Maddesinin 2. paragrafında tanımlanmış olan istisnaların, bu hükmün kasıtlı öldürme olaylarını da kapsadığı görüşünü tekrarlamaktadır. 2.Maddenin metni bir bütün olarak ele alındığında, 2. Paragraf, birini kasten öldürmeye müsaade eden durumları değil, istemeyerek yaşamdan mahrumiyetle sonuçlanabilecek "kuvvet kullanımına" izin veren durumları da tanımlar. Bununla birlikte kuvvet kullanımı, alt paragraflar (a), (b) veya (c)'de belirtilen amaçlardan birine ulaşmak için "kesinlikle gerekli" olmalıdır…

Bu bağlamda, 2.Maddenin 2. Paragrafındaki "kesinlikle gerekli" teriminin kullanılması, Sözleşmenin 8-11 Maddelerinin 2. paragrafındaki idari işlemin "demokratik bir toplumda" gerekli olup olmadığına karar verilirken, gereklilik konusundaki testin daha titiz ve zorlayıcı olması gerektiğine işaret eder. Özellikle kullanılan kuvvet, alt paragraflar 2(a), (b) ve (c)'de belirtilen ulaşılmak istenen amaçlarla kesinlikle orantılı olmalıdır.

Demokratik bir toplumda bu hükmün önemi dikkate alındığında, Mahkeme karar verirken, sadece gücü elinde bulunduran devlet görevlilerinin fillerini değil, aynı zamanda bu fiillerin planlaması ve kontrolü de dahil olmak üzere, olayı çevreleyen koşulları da dikkate alarak, ölüme neden olan kuvvetin kullanıldığı durumları dikkate almalıdır. (bkz. 27 Eylül 1995 tarihli McCann ve Diğerleri İngiltere'ye Karşı Kararı)

…Özetle, operasyonun planlanmasında ve uygulanmasındaki şimdiye kadar görülen tüm eksiklikler, yasadışı şiddetten korunmak veya maktulü tutuklamak için Musa Oğur'a karşı kuvvet kullanılmasının ne uygun, ne de kesinlikle gerekli olmadığı sonucuna varmak için yeterlidir. Bu itibarla 2. maddenin ihlali söz konusudur…

Yukarıda irdelenen Nachova kararında ; yakalanmaya çalışılan kişi aktif suçlu konumunda kabul edilmelerine ve aranmakta olmalarına rağmen ölümcül silah kullanımı hukuka uygun kabul edilmemiştir.

Oğur kararında ise; ölen kişinin örgüt üyesi veya onu saklayan birisi olma olasılığı bulunduğu, içeriden kolluk görevlilerine doğru ateş edildiği ve yapılan çağrılara rağmen bir kişinin kaçtığı iddia edilmesine karşın AİHM, ölümcül silah kullanımı yaşam hakkı ihlali olarak değerlendirmiş ve maddenin 2/2. maddesinde sayılan “usulüne uygun tutuklama” yapmak için meşru sayılabilecek nitelikte olmadığına karar vermiştir.

Bu kararlar ışığında Baran Tursun’un durmadığı için silah kullanılması ulaşılmak istenen amaçla orantılı olmadığı açıktır.Sözleşmenin 2/2 maddesinde belirtilen koşullar olmadığından sözleşmenin 2/1.maddesi ihlal edilmiştir.Polis memurunun fiili Baran Tursun’u ağır yaralanmasına ve 5 gün hastanenin yoğun bakım ve reanimasyon bölümünde kalmasına sebep olduğundan sözleşmenin 1 ve 3.maddeleri ihlal edilmiştir.

15.8.- DEVLETİN YAŞAM HAKKINI KORUYUCU HER TÜRLÜ ÖNLEMİ ALMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMEMİŞ OLMASI NEDENİYLE SÖZLEŞMENİN 1, 2.ve 13.MADDELERİ İHLAL EDİLMİŞTİR

Devletin güvenlik ile ilgili oluşturduğu teşkilatların oluşum biçimi ve verilen eğitim   polislerin yaşam hakkı ihlalini oluşturan fiilleri işlemesini yaratmaktadır.Polis şiddetinden kaynaklı ölümler; devletin can güvenliğini korumak yükümlülüğünü yerine getirmemesinden kaynaklanmaktadır.

Öncelikle Türkiye de polis şiddeti sistematik şekilde bir devlet politikası olarak gerçekleşmektedir.Baran Tursun olayı münferit bir olay değildir.Devletin yaşam hakkının ihlali yönünden güvenlik güçlerine gerek yasadan gerekse uygulamadan kaynaklı geniş bir yetki vermiş durumdadır.

Gerek iç ve gerekse dış güvenliği sağlamakla görevlendirilen kurumların oluşturulmasında ve bu kurumlara  getirilen kurallar insanın can güvenliğini sağlamak değil, kendi kurumları ve devletin hedeflerinin öncelikli olarak gözetilmesi gerektiği öğretilmektedir.Bu gün güvenlik güçleri vatandaşın can güvenliği yönünden ciddi bir tehdit haline gelmiştir.Türkiye de güvenlik güçlerince işlenen ciddi yaşam hakkı ihlali vardır. 20 yıl içinde güvenlik güçlerince öldürülen ÇOCUK sayısı 2009 yılı verilerine göre 372’dir.Bu sayı sadece basına yansıyan vakalardan oluşturulmuştur.Basına yansımayan vakaların ne kadar olduğunu tahmin edemiyoruz.

BARANSAV Vakfı verilerine göre Baran Tursun’un vurulduğu 25.11.2007 tarihinden sonra polis şiddeti nedeniyle hayatını kaybeden kişi sayısı 90’dır.Türkiye basını tarandığında her gün polis şiddetine maruz kalan, polis silahıyla birilerinin vurulduğu görülecektir.Halen başvuru dilekçesini hazırlarken bile biri Van ilinde  biride  Diyarbakır’da Mehmet Şirin Çiftçi adlı genç güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürülmüştür.      

Yaygınlaşan polis şiddetti ile ilgili  Baran Tursun(BARANSAV) vakfı tarafından yapılan araştırma sonucunda, Haziran 2007 yılında yürürlüğe giren Polis vazife ve salahiyetleri Kanunun(PVSK)'dan sonra Türkiye’nin tüm alanlarında kurumsal devlet şiddeti olabildiğince kendini göstermiştir. 

Polisin görevi başında işlediği kötü muamele, yaralama ve adam öldürme suçlarının etkin ve tarafsız soruşturulmaması ve nihayetinde cezasız kalması nedeniyle bu suçların işlenmesini teşvik etmektedir. 

Yargı süreci silah kullanan ve yaşam hakkı ihlal eden polisi koruyor.Polisin delilleri karartma, tahrif etme veya sahte delil üretmeye çalışarak soruşturmalara müdahale etmesinin Baran Tursun davasında ve diğer benzer davalarda  sıklıkla görülen bir olgu olarak belgelendi.Çoğu olayda delilleri karartmak davası açılmamaktadır.Baran Tursun olayında ailenin çok yoğun çabası ve basının desteği sonucunda delilleri karartan polislerin bazıları hakkında dava açılmış ise de mahkeme bu fiilleri koruyarak sanık polisler hakkında beraat kararı vermiştir.Polisler fiili olarak cezadan bağışık tutulmaktadırlar. 

Başta durdurma ve arama ile kuvvet kullanma yetkisi olmak üzere, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununda geniş bir şekilde tanınan silah kullanma yetkisinin nasıl uygulandığını izleyecek, değerlendirecek ve sınır çizecek bir mekanizma olmaması polislerin yaşam hakkı ihlali suçu işleme eğilimlerini artırmaktadır. 

15.9- Baran Tursun’un ölümünden sonra; polis şiddetiyle mücadele için Uluslararası Baran Tursun vakfı- BARANSAV adında bir vakıf kurulmuştur.Bu vakfın verilerine göre 25.11.2007-2011 arasında polis şiddeti sonucu yaşam hakkı ihlal edilenler: 

1-Baran Tursun, Doğan Teyboğa, 3-Metin Lokumcu, 4-Enver Turan,5-Kazım Şeker, 6-İbrahim Çoban, 7-Tuba Korkmaz, 7-Volkan Polat, 8-Çiğdem Şahin, 9-Çağdaş Gemik, 10-Özge Keyikçi, 11-Sabire Yaman, 12-Erol Postacı, 13-Hüseyin Turgut, 14-Mustafa Uslu, 15-Cemal Yalın, 16-Gökhan Ergün, 17-Fatih Cem İnci, 18-İbrahim Özkaymak, 19-Feyzullah Ete, 20-Alaettin Karadağ, 21-Turan Özdemir, 22-Mehmet Uytum, 23-Enver Turan, 24-Emrah Gezer, 25-Diren Basan, 26-Enes Ata, 27- Emrah Dervişoğlu, 28-Fevzi Abik, 29-Ahmet Sargın, 30-Narin Bögür, 31-Şerzan Kurt, 32-Halil Bulut, 33-Murat Kasap, 34- Aytekin Arnavutoğlu, 35-Yahya Menekşe, 36-İbrahim Halil Çoban, 37-Aydın Erdem, 38-Soner Cankal, 39-Tuncay Cüzdan, 40- Furkan Akşil, 41-Hecer Uslu, 42-İbrahim Sevindik, 43-Abulsamet Erip, 44-Emre Günay, 45-Muhsin Kasapoli, 46-Ali Demir, 47- Fevzi Abik, 48-Yaşar Karaoğlan, 49- Ahmet Özhan, 50- Cengiz Koç, 51- Orhan Caner, 52-Gürsel Varol, 53-Orhan Oflas, 54- Erdal Koloğlu, 55-Visuale Süleymanova, 56-Ercan Ceylan, 57-Selçuk Yıldır, 58-Zeki Erik, 59-Murat Kurtaran, 60-Mehmet Balıkçı, 61-İbrahim Tınaz, 62-Uğur Çetin, 63-Kevser Yılmaz, 64-Aziz Yargı, 65- Ercan Ceylan, 66- Fahrettin Şedal, 67-Mehmet Deniz, 68-Mehmet Şirin Çiftçi, 69-Serkan Çedik.

15.10-KARAKOLLARDA ÖLDÜRÜLENLER

70-Mustafa Kökçe, 71-Özcan Kurtuluş,72-Ahmet Laçin, 73-Ahmet Akbaş, 74-Serkan Çedik, 75-Osman Aslı, 76-Abdurrahman Sözen, 77-Resul İlçin, 78-Ahmet Cömert, 79-Murat Konuş, 80-Fuat Bayoğlu, 81-Metin Yüksel, 82-Gökhan Belgüzar, 83-Festus Okey, 84-Erhan Turan, 85-Abbas İnan, 86-Hakkı Cangı,

87-Dariusz Witek, 88-Orhan Oflaz,89-Selçuk Yıldır, 90-Mustafa Kökçe’dir.

Bu kadar kişi üç buçuk yıl içinde güvenlik güçleri tarafından öldürülmüştür. Bu veriler basına yansıyan olaylar üzerinde oluşturulmuştur. Türkiye de basına yansımayan çok olay vardır.Bu nedenle bu veriler asgari anlamda kabul edilmelidir.

15.11- Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından hazırlanan “İkinci Yılında PVSK Özel Raporu”unda, PVSK da değişlik yapan 14.06.2007 tarihli, 5681 sayılı yasanın kabulünden sonra, işkence-kötü muamele ve öldürme olaylarındaki artış değerlendirilmiştir.Ateşli silah kullanılması nedeniyle yararlananların sakat kalanları ve yaşamlarını kaybedenlerin sayısında ciddi bir artış olduğu tespiti yapılmıştır.

İstatistiksel veriler; polisin silah kullanmaya dair pratikleri, kamu güvenliği, düzeni ve esenliği sağlamayıp, doğrudan kamunun güvenliğini, huzurunu ve esenliğini tehdit eder hale geldiğini göstermektedir.Tehlikenin ciddi ve yakınlığı, son üç yılda polislerce vurularak öldürülen kişi sayısı bu tehlikeyi gözler önüne serilmekte olup, bunun devletin sistematik bir tutumu olduğunu göstermektedir.

Polis vazife ve salahiyetler yasası yürürlüğe girdiği 2007 yılından bu güne dek, failin polis olduğu ölüm veya öldürme olayları 90’dır. EK 117 (Polis tarafından öldürüldüğü iddia edilen kişiler)

Bunda en büyük pay, sorumluların cezalandırılmaması veya cezaların caydırıcı olmaktan uzak olmasıdır.Yaşam hakkı ihlali suçu işleyen polis memurları görevlerine devam etmişlerdir. Silahlarını kullanmaya devam etmişlerdir.Çoğu hakkında dava açılmamış, çoğu olayla ilgili açılan davalarda sanıklar beraat etmiş yada sembolik ceza almışlardır.

15.12- Güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürülenlerin çoğunluğu Kürt yurtsever veya sol düşünceye sahip kişilerdir.Türkiye Emniyet Teşkilatında alınan personellerin tamamına yakını sağ ve milliyetçi düşünceye ve özellikle Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) sempatizanlarından seçilmektedirler.Yaşam hakkını korumanın önemi üzerinde hassasiyetle duracak kişilerden olmayıp, demokratik hak ve özgürlüklerin Kısıtlanması gerektiğine inanan siyasal kesimden oluşturulduğun- dan Emniyet teşkilatının böyle bir yapısı oluşmuştur.

Devlet vatandaşın özgürlüğü ve haklarının tanınmasından çok bireyin özgürlüğünün ve haklarının devletin amaçlarına feda edilmesi düşüncesiyle yaklaşılmaktadır. Emniyet ideolojik yapısı gereği güvenlik kavramı karşısında birey hakkı tanımamaktadır.Toplumda ‘Polisin eline düşen sağ kurtulmuyor’ karakola giden sağ çıkamaz” şeklinde yaygın kanaati vardır. 

Türkiye de gerek yasada çok geniş bir şekilde silah kullanma hakkı tanınmış olmasından   gerekse uygulamada kolay silah kullanan polislerin cezasız bırakılması nedeniyle polis her olayda silah kullanabilmektedir. 

15.13-AİHM içtihatlarına göre;

… güvence altına alınan yaşama hakkını korumak için devlet her türlü önlemi almak yükümlülüğündedir. Yasa ile ancak zorunlu durumlarda silah kullanma yetkisi verilebilir. Silah kullanmaya yetki verilebilmesi için son fıkrada sayılan durumlarda yetkililerin silah kullanma dışında başka olanaklarının bulunmaması gerekir…

Türkiye de AİHM’nin içtihatlarında arandığı gibi silah kullanma dışında başka olanaklar var iken silah kullanılmaktadır.Polis en demokratik hak olan basın açıklaması yada toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyenlere karşı bile ölçüsüz şiddet kullanmaktadır.Muğla Üniversitesi öğrencisi Şerzan Kurt sağcı ve solcu öğrenciler arasında ufak bir gerginlik çıkması nedeniyle Polis tarafından vurularak öldürülmüştür.Ve bu durum Türkiye için olağan bir hal olarak algılanmaktadır.  Baran Tursun aylında da polis memuru sırf dur ihtarına uymadığı için geçen aracın arkasından ateş etmiştir.100 metre sonraki kavşakta başka ekip otoyu durdurabilecekken, silah kullanılması için AİHM içtihatlarında benimsenen “kesin gereklilik” ilkesine uygun olarak “zorunluluk” unsuru  oluşmadığı açıkça ortadadır.Devlet silah teslim ettiği güvenlik güçlerine yaşam hakkını koruyucu şekilde eğitim vermediği gibi, verilen eğitim en basit sorunlarda da silah kullanılarak birilerinin yaşamını kaybetmesini doğurmaktadır.Yaşam hakkı ihlali işlendiğinde yargı tarafından cezasız bırakarak bu suçun işlenmesi teşvik edilmektedir.Bu nedenlerle sözleşmenin 1. 2. Ve 13.Maddeleri ihlal edilmiştir.   

15.14- SORUŞTURMA TARAFSIZ VE ETKİN BİR ŞEKİLDE YÜRÜTÜLMEMİŞTİR. SÖZLEŞMENİN 13.MADDESİ İHLAL EDİLMİŞTİR.

Kolluk görevlilerinin yaşam hakkı ihlali yaratan veya işkence yasağını ihlal eden eylemlerinin ne şekilde soruşturulacağına dair yerleşmiş içtihatları bulunmaktadır.Batı-Türkiye Kararında[1] bu ilkeler birlikte yer almıştır.

        Soruşturmanın türü ne olursa olsun, yetkililer resmi şikâyet yapılır yapılmaz hatta şikayet olmadığında dahi harekete geçmelidir(…)

       Yürütülen soruşturma teoride olduğu gibi uygulamada da ‘etkili’ olmalı ve davalı Devletin yetkililerinin fiilleri veya ihmalkârlıkları nedeniyle haksız olarak engellenmemelidir (bkz. Aksoy, y.b.k., § 95 ve Aydın, y.b.k., s. 1895-96, §103). Bu soruşturma olayın faillerinin belirlenmesine ve cezalandırılmasına elverişli olmalıdır (bkz. Aksoy, y.b.k. § 98). Aksi halde, getirilen yasak, temel önemine rağmen, uygulamada etkisiz kalacak ve bazı durumlarda devlet görevlilerinin bu cezasızlıktan faydalanarak kontrollerine tabi kişilerin haklarını çiğnemesi mümkün olacaktır(bkz.Labita/italya[BD],no.26772/95,§131, ECHR 2000-IV)

         Yetkililerin, mağdur olduğu varsayılan kişinin iddialara ilişkin ayrıntılı beyanlarını, görgü tanıklarının ifadelerini, bilirkişi raporlarını ve gerekli hallerde, yara ve bereleri tam ve doğru olarak gösteren ve nasıl meydana geldikleri konusu da dahil olmak üzere tıbbi bulguların nesnel bir tahlilini içeren ek tıbbi belgelerin sağlanması amacıyla makul tüm önlemleri alma zorunluluğu bulunmaktadır.

        Yürütülen soruşturmanın etkili olabilmesi için genel kural, soruşturmadan sorumlu ve tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olmasıdır (bkz., mutatis mutandis, Güleç/Türkiye, 27 Temmuz 1998 tarihli karar, Reports 1998-IV, §§ 81-82 ve Oğur/Türkiye [BD], no. 21594/93, §§ 91-92, ECHR 1999-III). Neticede bu durum, hiçbir hiyerarşik ve kurumsal ilişkinin olmamasının yanı sıra, soruşturmayı yürüten kişilerin uygulamada da tam olarak bağımsız olmalarını gerektirmektedir (bkz. mutatis mutandis, Ergi/Türkiye, 28 Temmuz 1998 tarihli karar, Reports 1998-IV, s. 1778-79, §§ 83-84 ve Hugh Jordan/Birleşik Krallık, no. 24746/94, § 120, 4 Mayıs 2001).

       Bu bağlamda, ivedilikle hareket etmek ve gecikmelerden mümkün olduğunca kaçınmak gerektiği konusunda şüpheye yer bulunmamaktadır. Genellikle, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalırken toplumun ihtiyaç duyduğu güvenin sağlanması ve yasadışı eylemlerin görmezden gelinmesi ve bu eylemlere ortak olunduğu kanısının oluşmasının engellenmesi için, yetkililerin kötü muamele iddialarını soruşturmakta hızla harekete geçmesi zaruridir. (bkz. Indelicado/italya, no. 31143/96, § 37, 18 Ocak 2001 ve Özgür Kılıç/Türkiye (dec.), no. 42591/98,  24 Eylül 2002). Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesini önleyen engel ve zorluklar mevcut olabilse bile, toplumun hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalırken ihtiyaç duyduğu güvenin sağlanması ile yasadışı eylemlerin görmezden gelindiği ve bu eylemlere ortak olunduğu kanısının oluşmasının engellenmesi için, kötü muamele iddialarına ilişkin soruşturulmaların yetkililer tarafından hızla başlatılması genel olarak başlıca unsur kabul edilmektedir (bkz. mutatis mutandis, Paul ve Audrey Edwards/Birleşik Krallık, no. 46477/99, § 72, ECHR 2002- II).

     Yine yukarıda bahsedilen nedenlerden dolayı, sorumluluk alınmasının teoride olduğu gibi pratikte de sağlanabilmesi için, soruşturmanın ve soruşturma sonuçlarının kamunun kontrolüne açık olması gerekir.Ne ölçüde kamu kontrolü gerekeceği davadan davaya değişebilmektedir.Ancak her durumda, şikâyet sahibinin soruşturmaya aktif olarak katılımının sağlanması gerekmektedir (Aksoy, y.b.k., §98,s.2287 ve Büyükdağ, y.b.k.,§ 67) 

Gerek Baran Tursun’un öldürülmesi nedeniyle gerekse bu olay delillerini toplayan görevlilerin suçun ortaya çıkmasını önlemek için delilleri karartmaları nedeniyle açılan soruşturma ile açılan davaları AİHM’nin yukarıda alıntıladığımız karar ışığında değerlendirdiğimizde sözleşmenin 6. ve 13.maddesi ihlal edilmiş olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.   

15.15.- Olayımızda Baran Tursun’u öldüren polisin arkadaşları ve bağlı olduğu Emniyet Müdürlüğü polisleri eliyle yürütülmüştür.Polisler savcıya haber vermeden delilleri karartmışlardır.Türkiye de Adli Kolluk ile ilgili yasal düzenleme yapılmasına rağmen adli kolluk için bağımsız birimler oluşturulmamış ve bu görev polislere verilmiştir.Polislerin işledikleri işkence kötü muamele ve yaşam hakkı ihlali vakalarının soruşturması yine polisler eliyle yapılmaktadır. 

Olayımızda kolluğun öldürme ve işkence niteliğindeki eylemlerinin soruşturulmasına dair; “bağımsız”, “tarafsız”, “res’en-savcı tarafından”,”derhal” ve “etkili” soruşturma yapılmamıştır.Olay yerinden boş kovanları bizzat silah kullanan polislerce toplandığı, aracın yeterli ve tarafsız birimlerce incelenmeden çekiciye teslim edildiği, yazılı kanıtlara göre savcıya olayın üç buçuk saat sonra haber verildiği, olay gecesi savcılıkça hiçbir işlem yapılmadığı, ölümlü bir olay olmasına rağmen savcının olay yerine hiçbir şekilde gitmediği, Araca sonradan gömlek parçası konarak yargının “kurşun yerden sekmişti” senaryosu ile yanıltılmaya çalışıldığı, olay tanığı polislerin hazırlık aşamasında tanık olarak değil bilgi veren sıfatı ile ve kendi polis arkadaşları vasıtasıyla usulsüz dinlendiği, soruşturma aşamasında keşif yapılmadığı, mağdur yakınlarının toplanması istediği delillerin toplanmadığı, kamera kaydının usulüne uygun alınmadığı  ve yargılama aşamasında bu delillerin kaybolduğunun anlaşıldığı, iddianamede mağdur yakınlarına yer dahi verilmediğinden iddianamenin iade edildiği, kabul edilen iddianamelere itiraz hakkı tanınmadığı, tanık ifadelerinin tıpa tıp aynı ve kes kopyala usulüyle hazırlandığı, tanık ve sanık ifadelerinin yönlendirildiği iddialarının araştırılmadığı ve pek çok soruşturma ihlali mevcuttur.  

Olayda silah kullanan iki polis memuru bulunmaktadır. Bu iki polis memuru olay yerindeki kovanları kendileri toplamıştır. Saat: 07:15 de tuttukları olay tutanağından bu saate kadar kovanların kendilerinde olduğu anlaşılmaktadır.Yine silah kullanan iki polis memurunun silahları ve bu silahlara ait şarjör ve fişekler saat 09:30 da teslim alınmış, altı saatten uzun süre suç aletleri üzerindeki tasarrufları engellenmemiştir.

Polis memurlarının el svaplarının alınmasında geç kalınmıştır.El svaplarının alınmasına başlandığı saat 06:00, bitirildiği saat ise 08:40 dır. Bu gecikme nedeniyle, Baran TURSUN’un ölümüne neden olan atıştan sorumlu Oral Emre ATAR’dan atış artığı elde edilememiştir.

Polislerin ifadelerini yine polis arkadaşları almıştır.Emniyetin ilgili birimlerinde olay ile ilgili bilgisi olan polis memurlarının ifadeleri alınmış ancak ifadeler virgülüne kadar aynı olarak hazırlanmıştır.İfadeler Bornova Emniyet Müdürü Mehmet Girgin tarafından hazırlatılmıştır.Tutanaklarda bu ifadeler doğrultusunda ve yaşam hakkı ihlal eden polis memurunun cezasız bırakılması yapılmıştır.

Delillerin bulunduğu yerler tespit edilmeden ve belgelenmeden toplanmıştır.Nerede ve ne pozisyonda  bulunmuş olduğu belirtilmemiştir. 

Opet benzin istasyonunda kurulu olan güvenlik kamerası kayıtlarını 2 polis memuru tarafından görüntülerde onama yapılmış ve tahrif edilmiştir.Görüntülerle çelişen tutanak tutarak görüntülerin çözümünün yapıldığı tutanakta, Baran TURSUN’un kullandığı aracın buradan hızla geçtiği, arkasında kendisini takip eden ekipler olduğu yazılıdır.Polislerin ifadelerini doğrulayan bir tutanak tutmuşlardır.Oysa görüntülerden Baran TURSUN’un kullandığı aracın benzin istasyonu önünden hiç geçmediği anlaşılmaktadır.Başvurucuların kamera kaydının aslının alınması talebi cevaplanmamış ve kamera kaydı yok  edilmiştir.                                                                                                                

Sanık Polisler’in tanık olarak dinlenme ihtimali olan diğer polislerden ayrı bir yere alınmamıştır.Sanık gözaltına alınmamıştır.Delillerin değiştirilmemesi ve tanıklar üzerinde etki etmemesi için hiçbir önlem alınmamıştır.

Fezleke suç işleyen polislerin bağlı olduğu kurum tarafından gerçekdışı hazırlanmıştır Ekspertiz Raporlarının tamamı İzmir Polis Kriminal Polis Laboratuarında hazırlanmıştır.Deliller bağımsız ve tarafsız bir kurum tarafından yapılmamıştır.Bu şekilde sözleşmenin 6.ve 13.maddeleri ihlal edilmiştir.

Mahkeme başkanı duruşma salonunun dar olduğunu beyan ederek, davayı takip edecek kişilerin çoğu duruşma salonuna alınmamıştır.Görevli olmayan sivil polisler duruşma salonunu doldurmuş ve davayı izlemek isteyenler duruşma salonuna alınmamıştır.İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği temsilcisi bile duruşmaya girememiştir.Bu şekilde duruşmanın herkese açık olması ilkesi fiili olarak kaldırılmıştır. Kamu denetimi kısıtlanmıştır.

Mutatis Mutandis, Güleç/Türkiye kararlarında;

“Yürütülen soruşturmanın etkili olabilmesi için genel kural, soruşturmadan sorumlu ve tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olmasıdır. Neticede bu durum, hiçbir hiyerarşik ve kurumsal ilişkinin olmamasının yanı sıra, soruşturmayı yürüten kişilerin uygulamada da tam olarak bağımsız olmalarını gerektirmektedir,”

Soruşturmanın alıntı yaptığım kararda belirtilen usullere aykırı olarak yürütülmesi soruşturmanın tarafsız ve etkin yürütülmesi sözleşmenin 6 ve 13.maddeleri ihlal edilmiştir. 

15.16.- Soruşturma boyunca mağdurların soruşturmaya katılımı sağlanmamıştır. Kovuşturma aşamasında mahkeme başvuruculara itiraz hakkı tanımadan iddianameleri değerlendirmiş ve kabul etmiştir.Polislerin hazırladığı tutanaklar ve fezleke üzerine hazırlanan iddianameye dayanarak yapılmıştır.İddianameye hiç bir surette itiraz hakkı tanınmamıştır.

Devlet başvurucuların hiçbir zararını karşılamamıştır.Yargılama sürecinde yaşam hakkı ihlali işleyen polis ile delilleri karartan yok eden polislere ücretini devlet karşılamak üzere avukat atamıştır.

Ancak mağdur olan başvurucular için maddi ve manevi mağduriyetlerini gidermek için hiçbir şey yapmamıştır.Baran Tursun’un ölümünün verdiği hasar aile üzerinde bırakılmış, yargılama sırasında aldığı bilirkişi raporlarının ücretini kendisi ödemiştir.

Bu nedenlerle sözleşmenin 6.ve 13 maddeleri ihlal edilmiştir.

15.17.- ADLİ KOLLUK GÖREVİNİN GÜVENLİK GÜÇLERİ ELİYLE YÜRÜTÜLMESİ SÖZLEŞMENİN 6. VE 13.MADDELERİNİN YASADAN KAYNAKLI İHLALİNİ OLUŞTURMAKTADIR. 

Suçun soruşturulması Türkiye de polis olmadığı yerde jandarma eliyle yapılmaktadır. Polisler görevlerini yaparken adli vaka ile karşılaştıklarında Adli kolluk görevini de yapmaktadır.Adli kolluk diğer ayrı bir kolluk yoktur.Adli kolluk tamamıyla polis ve ya jandarmalardan oluşmaktadır.Adli Kolluk Ulusal mevzuatta Ceza Muhakemeleri Kanunu yanında Polisin Adli Görevlerinin Yerine Getirilmesinde Delillerin Toplanması, Muhafazası ve İlgili Yerlere Gönderilmesi Hakkında Yönetmelikte; düzenlenmiştir.

Adli kolluk görevini yapacak polislerden ayrı ve bağımsız bir kuruşa bağlı görevlilerce soruşturmanın yürütülmemiş olması nedeniyle soruşturma tarafsız ve etkin yürütülmemiştir.Polislerin işledikleri suçların cezasız kalması sonucunu doğurmuştur.Bu yasadan kaynaklı bir ihlaldir.

Gerek Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda gerekse Polisin Adli Görevlerinin Yerine Getirilmesinde Delillerin Toplanması, Muhafazası ve İlgili Yerlere Gönderilmesi Hakkında Yönetmelikte; adli kolluk görevini polislerin yerine getireceğinin belirtilmiş olması nedeniyle soruşturmanın tarafsız ve etkin yürütülmesini engelleyen ve sonuçta sözleşmenin 6 ve 13.maddesinin ihlali yasadan kaynaklanmaktadır. 

15.18.-BARAN TURSUN’UN ÖLDÜRÜLMESİ YÖNÜNDEN VERİLEN KARAR SÖZLEŞMENİN  1, 2, 6.VE 13.MADDELERİNİ İHLAL ETMİŞTİR.

15.19.- MAHKEMENİN SİLAH KULLANMA KOŞULLARININ OLUŞTUĞUNA İLİŞKİN KABULÜ SÖZLEŞMENİN 1,2,6 ve 13. MADDELERİNİ İHLAL ETMİŞTİR;

Mahkeme silah kullanılması için suçun başka şekilde engellenmesinin mümkün olmaması, silah kullanmanın“kesin gereklilik” ve “zorunluluk” olması gerekliliğine aykırı olarak tehlike yaratacak hiçbir fiili olmayan bir kişinin sadece durmaması TCK 179. maddede düzenlenen “trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu” işlediği ve suçüstü halinin oluştuğunu, bu nedenle silah kullanılmasının yasaya uygun olduğunu kabul etmiştir.

Olay gece 03:15 olmuştur, olay yerinde tekel depolarının, fabrikaların, işyerlerinin bulunması, şehir merkezi dışında kalması bu nedenle geceleri tenha bir alan olması nedeniyle alkollü araç kullanması kişilere karşı bir tehlike de doğmamıştır.Polis memuru Bilal Ayhan, tanık olarak dinlendiği duruşmada “tüm bu kovalamaca sırasında kendilerinin önünde veya yanlarında şüpheli araç dışında başka bir sivil aracın geçmediğini” beyan ederek yolda trafik açısından tehlike oluşturacak bir durum olmadığını teyit etmiştir.

Tanıklar Emre ÖKÇELİK ve Atila DOĞAN’ın beyanlarında olayın olduğu Sultan Çiftliği Kavşağına geldiklerinde yolu kesen bir barikat olmadığını, keza sesli ikaz yapılmadığını, yola duba konmadığını, sadece kavşağa yeni geldiği anlaşılan polislerin araçta olduğunu buradan geçtikten kısa bir süre sonra bir el silah sesi duyduklarını beyan etmektedirler.Toplanan deliller arasında kırılmış duba olmaması, olay görüntü ve fotoğraflarında set yapıldığının görülmemesi, hiçbir beyanda dur ihtarına uyulmaması durumunda silah kullanılacağının ihtar edildiğine ilişkin beyanın ve delilin bulunmamasına rağmen silah kullanılmasının mahkeme yasaya uygun olduğunun kabulü sözleşmenin ihlalini oluşturmaktadır.

Olay Yerinde Yapılan Keşif İşlemindeki Tespitler ve Telsiz Kayıtları Olayın Sanık ya da olayda görevli polislerin anlatımlarındaki gibi olamayacağı görülmektedir.

Telsiz ses kaydının  02:07 dakikasında, 82330 sayılı ekibin ilk anonsu duyulmaktadır.82329 nolu ekibin ilk anonsu: kaydın 03:04 dakikasındadır ve konuşmalar değerlendirildiğinde “Egemak Kavşağına” yakın olduğunu bildirmektedir.

Merkezin 04:33. dakikada yaptığı “Manas Bulvarından Sultan Çiftliği istikametine, ekipler duyarlı olun” şeklindeki anonsuna, 82329 nolu ekip, 04:36. dakikada “ben şu an oradayım efendim” şeklince cevap vermektedir.

Merkezin yolu kesmesini söylemesi üzerine bu ekibin “doğrudur, tamam” şeklinde yanıt vermesi ise kaydın 04:50. dakikasında gerçekleşmektedir.

Bundan sonra “…kaza yaptı” şeklindeki konuşmanın zamanı ise; 05:10. dakikadır. 

Sanık ve özellikle 82329 ekipteki görevliler, aşamalarda verdileri ifadelerde, telsiz anonsundan aracın Smryna Meydanından Manas Bulvarına dönmesinden sonra, kendilerine yolun kesilmesinin söylendiği, bunun üzerine barikat kurup, dubaları yerleştirdikleri, hatta  82333 nolu ekiptekilerle durumu değerlendirdikleri, yola geçerek beklemeye başladıkları şeklinde beyanda bulunmuşlardır.

Oysa kayıtlardan anlaşıldığı kadarı ile talimat ile aracın kaza yapması anonsu arasında sadece 20 sn. bulunmaktadır. Sanığın ve Veysel AYDIN’ın yukarıda belirttikleri şekilde işlemleri yapmaları 15- 20 saniyelik süre içinde mümkün değildir.Yine yapılan keşif sırasında Jandarma Bilirkişi tarafından yapılan ölçümde Smryna Meydanı ile S. Çiftliği arasındaki mesafe yalnızca 900 mt. dir. Baran TURSUN’un kullandığı aracın aşırı hızlı olduğuna ilişkin anlatımlar dikkate alındığında ve asgari 100 km/s. ile ilerliyor olduğu düşünüldüğünde, söz konusu yolu kat etmesi yalnızca 34 saniyedir. Bu sürede sanığın ve bazı tanıkların anlattığı gibi barikat kurulması mümkün olmadığından, tanıklar Atilla DOĞAN ve Emre ÖZÇELİK’in belirttiği şekilde kavşağa yeni geldiği anlaşılan ve görevlilerin araçtan inmekte olduğu bir ekibin Baran TURSUN’un onları geçer geçmez arkasından ateş edildiğinin kabulü, fizik kurallarına ve mevcut olan delillere daha uygun olacaktır. Telsiz kayıtları ve keşifle ortaya çıkan kesin veriler karşısında polis memurunun silah kullanma yetkisinin oluşmadığı ortaya çıkmaktadır.

Maktul Baran TURSUN’un aranan bir kişi olmaması, araç kullandığı süre boyunca herhangi bir tehlike yaratmamış olması, sözleşmeye göre silah kullanma koşulları olan yaşam hakkının korunması için mutlak bir zorunluluk olması koşulu oluşmamasına rağmen, mahkemenin silah kullanma koşullarının oluştuğuna dair kabulü sözleşmenin 1,2, 6. Ve 13.maddelerini ihlal etmiştir.

15.20- MAHKEMENİN SUÇUN TAKSİRLE İŞLENDİĞİNİ KABULÜ SÖZLEŞMENİN 1, 2, 6. 13. Ve 14. MADDELERİNİ İHLAL ETMİŞTİR

Mahkeme Maktul Baran TURSUN’u öldürmesi eylemi ile ilgili olarak, sanığın yasayla verilen yetkiyi kullandığını, bu kapsamda suç niteliğindeki eyleminin hukuksal uygun olduğu ancak yetkisini kullanırken sınırı aşmış olması nedeniyle taksirle işlenebilen nitelikteki öldürme suçundan ve sınırın kast olmaksızın aşıldığı kabul edilerek TCK 85/1, 24/1 ve 27/1. maddeleri kapsamında sorumlu olabileceğini değerlendirerek neticeten 2 yıl,1 ay mahkumiyetine karar vermiştir.

Silah kullanma yetkisinin söz konusu olduğu durumlarda, failin silah kullanırken hangi amaçla hareket ettiği ve olay anındaki kastı önemlidir.Failin kastını olayın oluşu belirleyecektir.

Sanık polis;savcılık ifadesinde; “maktulün kaçması” nedeniyle,sorgu hakimliğindeki ifadesinde; “maktulün durmamış olması” nedeniyle “büyük bir olaya karışmış olabileceğini düşündüğü için” savcılık ve sorgu hakimliği önündeki beyanlarında; kendisini yere atarken elindeki silahın “istem dışı ateş alması” sonucunda ateş ettiğini belirtmiştir. Mahkeme önündeki beyanlarında; “…yanlarından geçen aracın arkasından aracın lastiğine doğru bir el daha ateş ettiğini…” belirtmiştir.

Bilirkişi raporlarıyla sanığın aracın arkasından ayakta ve yere paralel bir şekilde nişan alarak ateş ettiği sabit olmuş ve mahkeme sanığın bu pozisyonda iken ateş ettiğini kabul etmiştir.Polis memuru profesyonel silah kullanmaktadır.Bu yönden çok ciddi eğitim almıştır.Aracın arkasından ateş ettiğinde şoför veya yanındaki kişiye isabet edebileceğini bilebilecek durumdadır.Mahkeme sanığın pozisyonunu bu şekilde kabul ettikten sonra suçun taksirle işlendiğini değerlendirmek sanık olan polisi korumak amacını taşımaktadır. 

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre de, kastın varlığının tespiti konusunda sanığın olay öncesinde, olay sırasında ve sonrasındaki davranışları dikkate alınmalı, olayda kullanılan silah, fail ve maktulün pozisyonları, silahın elverişliliği, atış pozisyonu ve biçimi, ateş edilen bölgenin hayati olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Zira, sanık maktulün bulunduğu aracın arkasından, yere paralel olacak şekilde ve hedef gözeterek ateş etmiştir. Sanığın aracı durdurma kastı ile hareket etmediği, atış pozisyonundan anlaşılmaktadır.Aracın herhangi bir yerine ateş etmekle (örneğin tampon, ayna, far vs.) aracı durdurmak mümkün değildir. Tıbbi deliller aracın lastiğine de ateş edilmediğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle sanık O. Emre ATAR, aracı durdurmak ya da sürücüyü yakalamak için değil, öldürmek kastı ile hareket etmiştir. En azından yapılan keşif işlemi sırasındaki ölçüme göre, sürücü koltuğunun yerden başlık kısmına kadarki yüksekliğinin 1,54 m olan cipin arkasından ve yere paralel ateş etmesi sonucu sürücü ya da başkalarının öleceğini öngörmemiş olması mümkün değildir. Sanık polis memuru olup, silah kullanma konusunda eğitim almıştır ve silahla ateş etmenin yaratacağı sonuçlar konusunda toplumun genelinden daha fazla bilgi ve deneyime sahiptir.  

Sanığın otonun arkasından ateş ettiğinde bir kişinin yaralanabileceğini ya da ölebileceğini bildiği, bu itibarla hareketinin hukuka aykırı olduğunu bilmekte ve ne olursa olsun diyerek üçüncü kez ateş ettiği, bu nedenle olası kastla adam öldürme suçunu işlediği değerlendirilerek “olası kastla adam öldürme” suçundan mahkumiyet kurması gerekirken polisi koruyan ve polislik mesleğini sürdürecek şekilde taksirle adam öldürme suçundan ceza verilmesi sözleşmenin 1, 6, 13 ve 14. Maddeleri ihlal edilmiştir.

15.-21- MAHKUMİYET İLE BİRLİKTE SANIĞIN GÖREVDEN ALINMAMIŞ OLMASI VE SİLAH TAŞIYAN POLİS OLARAK GÖREVİNİ SÜRDÜRME HAKKI TANINMIŞ OLMASI SÖZLEŞMENİN 13 ve 14.MADDELERİ İHLAL EDİLMİŞTİR;

Mahkeme TCK 53/1-2-3-5-6 maddesinin uygulanmasına yer olmadığına  karar vermiştir. TCK 53.maddede belirli hakları kullanmaktan  “Sürekli veya geçici” olarak yoksun bırakılmasını düzenlemiştir.Mahkeme kararı ile bir gencin ölümüne sebep olan sanığın elinden silah alınmasına ve polislik mesleğini yapmasına geçici de olsa yasak getirmemiştir.Bu polis tutuklu kaldığı kısa süre dışında Baran Tursun’u vurduğu silahı eline almış ve polisliğe devam etmiştir.Mahkeme kararı ile de bu mesleği yapmasına ve silah taşıması yada kullanmasına kısıtlama getirilmemiştir.

Devletin verdiği silahla adam öldüren polise bir daha silah verilmemesi ve bu görevinden alınması yaşam hakkının korunması açısından bir zorunluluktur. Kanunumuzda mahkumiyetle birlikte bazı hakların geri alınması düzenlemesi TCK 53.maddede düzenlenmiştir.En basit suçlarda bile bu kanun maddesi uygulanmaktadır. Örneğin trafik kazası geçiren bir kişi bir kişinin yaralanmasına sebep olsa da ehliyetine el konulmaktadır.    

Ancak Baran Tursun’u öldüren polis memuru hakkında mahkeme kararında TCK 53.maddenin uygulanmamasına karar verilmesi polis olması nedeniyle ayrı bir muameleye maruz kaldığı ve bazı cezalardan muaf tutulduğunu göstermektedir.

Bu nedenle sözleşmenin 13 ve 14.maddeleri ihlal edilmiştir.

15.22-POLİS MEMURUNUN KAMU GÖREVLİSİNİN SUÇU BİLDİRMEMESİ ,SUÇ DELİLLERİNİ YOK ETME, GİZLEME VEYA DEĞİŞTİRME SUÇLARI VE SAHTE BELGE DÜZENLEMEK SUÇLARINDAN BERAAT KARARI VERİLMESİ SÖZLEŞMENİN 6.VE 13.MADDELERİNİ İHLAL ETMİŞTİR.

Adli bir vakadan haberdar olan görevlinin Savcıya Derhal haber verilmesi ve savcının bizzat hızlı ve etkin bir soruşturma yürütmesi gereklidir.Savcı kolluk görevlileri eliyle soruşturmayı yürütmektedir.

Ulusal mevzuata göre; Olay yerinde tedbirler alınarak, delillerin bozulması, değişmesi, kaybolması önlenmesi,Sanıkların muhafaza altına alınması, şahitlerin ifadeleri alınmadan olay yerinden uzaklaşmaları önlenileceği, sanıkların şahitlerle ve şahitlerin birbirleriyle konuşmaları önlenmesi için gerekli önlemlerin alınması gereklidir.Olay yerinde;Suç sanıklarına ait ve suçu işlemeye elverişli vasıtalar. (Ateşli veya ateşsiz silahlar, mermi çekirdeği, kovan,.. gibi), Suç sanıklarının veya mağdurun ve ilgililerin mekan itibariyle bıraktıkları izler, Belirlenir, etiketlenir ve not edilir.Bu işlem sırasında delillerin kaybolmamasına, bozulmamasına, yerlerinin değiştirilme- mesine dikkat edilmesi gerektiği düzenlenmiştir.

Olayımızda silah kullanıldığı ve bir kişinin vurulduğu savcıya DERHAL haber verilmemiştir.Ancak üç buçuk saat sonra haber verilmiştir.Olay yeri inceleme ekibine haber verilmeden önce kovanlar toplanmış, delillerin kaybolması için olay yeri kumlanmış, araç çekici vasıtasıyla çekilmiştir.Savcıya olaydan üç buçuk saat sonra haber verilmişti.Polisler kovanları kendileri toplamış, araç çekilmiş, olay yerinde şerit konulmamış, olay yeri kumlanarak delil kaybettirilmiştir.

Kovanların yerlerinin olay yeri inceleme ekiplerince numaralandırma ve fotoğraflama işlemleri ile tespiti gerekli idi.Ancak bu yapılmadan sanıklar olay yerindeki kovanları toplamışlardır.Sanıklarca imzalanan 25.11.2007 tarihli ve saat 07:15 i gösteren “olay ve muhafaza altına alma” başlıklı tutanağında kovanları “cinayet büroya teslim etmek üzere muhafaza aldıkları” yazılı olmakla birlikte, cinayet büro görevlilerine teslim ettiklerine dair hiçbir kayıt bulunmamaktadır. Sanıklar önce kovanları gizlediler, doktorun silah kullanıldığını tespiti üzerine kovanları ortaya çıkarmak zorunda kaldıkları açıktır.

Olay yerindeki en önemli delillerden olan aracın olay yerinden kaldırılması, aracın pozisyonun nasıl olduğunun tespiti imkânsız hale getirmiştir. Yine araç içerisinde ve üzerinde yapılması gereken incelemenin sıhhatli bir şekilde yapılmasını engellemiştir. Olayın gecenin 3.17.de olması çok şeritli bir yolda araçların diğer şeritleri kullanabileceklerken delillerin yok edilmesi için araç çektirilmiştir.Araç ve Olay Yerindeki Delil ve Emarelerin Kaybolmasına Sebebiyet vermiş ve soruşturmanın adil şekilde yürütülmesini engellemiştir.

Aracın olay yerinden kaldırılması kadar, çekiciye yüklenmesine kadar ki süre içerisinde iz ve delillerin kaybolmasına neden olacak pek çok usul yanlışı yapılmıştır.

Polis memurları Seyirci kalabalığı uzaklaştırmak, Olay yeri giriş ve çıkışları kontrol altında tutmak, delillerin bozulması, değişmesi, kaybolması önlemek görevlerini yapmamışlardır.Baran Tursun’u vuran şüpheli O. Emre ATAR gözaltına alınmamış, şahitlerin ifadeleri alınmadan olay yerinden uzaklaşmaları önlenmemiş, sanıkların şahitlerle ve şahitlerin birbirleriyle konuşmaları önlenmemiştir.

Bu işlem sırasında delillerin kaybolmamasına, bozulmamasına, yerlerinin değiştirilmemesine dikkat etme şeklindeki olay yerinin incelenmesine ilişkin görevlerini yerine getirmemişlerdir.Olay yerinin soruşturma veya inceleme sonuçlanıncaya kadar görevlendirilecek nöbetçilerle koruma altına alınmamıştır.

Olay olduktan hemen sonra basın mensupları fotoğraf çekmişlerdir.Kamera görüntülerde basın mensupları ve vatandaşlar neredeyse aracın içine girecek şekilde araçla temas ettikleri görülmektedir.Yine birilerinin aracın içini karıştırdığı, Resmi kıyafetli bir polis memurunun beyaz bir torba ile araç başında bulunduğu tutanağa geçirilmiştir.Olay yeri kalabalık olduğu halde olaya tanık olanların tespiti yapılmamıştır.Delillerin sanık polisin arkadaşları vasıtasıyla gizlendiği, değiştirildiği ve yok edildiği açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. 

Şüpheliler olaydan sonra; işlenen adam öldürme suçunu örtmek için maktulün trafik kazası yaptığı bildirimi yapılarak, trafik kazası tutanağı düzenlemişlerdir. Şüpheliler maktulün ateşli silahla yaralanmış olduğunu veya olabileceğini adli makamlardan ve sağlık görevlilerinden gizlemişlerdir.

Olay yerinden kovanları toplayarak, aracın olay yerinden çekilmesini sağlayarak veya çekilmesine engel olmayarak, saat 04:00 itibari ile doktor raporuyla maktulün kafasında kurşun tespit edildiği, şüpheli konuma geldikleri, olay savcılığa intikal ettikten sonra olay ve muhafaza tutanağını 07:15 saatinde tutarak yani aslında şüphelisi oldukları dosyaya kendi imzalarıyla ve gerçeğe aykırı içerikte delil oluşturmaya çalışarak adli soruşturmayı etkilemişlerdir.Mahkeme şüphelilerin suç oluşturan filleri sonucunda ortaya çıkan delilleri lehlerine delil sayarak bu delilleri hükme esas alarak beraat kararı vermiştir.

Araç çekici üzerinde iken çekilen fotoğraf ve görüntülerde mevcut olmayan, nereden ve nasıl temin ettikleri bilinmeyen mermi çekirdeği gömlek parçasının araç sağ koltuğu üzerine koyarak (5) nolu ile sabitledikleri ve buna ilişkin resmi belge düzenleyerek adli makamları yanıltmaya çalışmışlardır

Söz konusu gömlek parçası ve maktulden elde edilen mermi çekirdeğinin, İzmir Kriminal Polis Laboratuarı tarafından düzenlenmiş 11.12.2007 tarih ve BLS-2007/8277 sayılı ekspertiz raporuyla incelenmiş ve rapor sonunda, her ikisinin de “…aracın camına çarpması sonucu veya vücutta (kafada) mevcut hale gelmesinin mümkün olamayacağı, ancak sert bir yere çarptıktan sonra mevcut hale gelebilecekleri kanaatindeyiz” şeklinde görüş bildirilmiştir.

Sonradan temin edilen gömlek parçasının ve gömlek parçasının niteliğine ilişkin gerçek dışı bilginin bir şekilde mahkeme dosyasına sunularak suç vasfı konusunda yargı makamlarının aldatılmak istenmiştir.Müvekkil ısrarlı takibi ile delilin uydurulmuş olmasının ortaya çıkarılması, gömlek parçasının delil olma vasfını ortadan kaldırmıştır.

Mermi çekirdeği gömlek parçasının araca sonradan konduğu bilimsel olarak kanıtlanmış olmasına rağmen beraat kararı verilmesi tarafsız bir yargılama yapılmadığını göstermektedir.

Oysa Adli Tıp Uzmanı Doç. Dr. Nadir ARICAN tarafından hazırlanan 08.05.2008 tarihli raporda Baran TURSUN’un başından çıkan kurşun ile gömlek parçasının aynı mermiye ait olamayacağını bilimsel olarak açıklamıştır. Raporda;

“Gömlek parçasının morfolojik özellikleri değerlendirildiğinde, gömleğin uç kısmının tamamen yassılaşmış olduğu ve merkezinde de 1.5 mm çaplı bir alanda renk ve seviye farkı bulunduğu gözlenmektedir. Bu morfolojik değişim göz önüne alındığında, mermi çekirdeğinin hedefe ulaşmadan önce, ifadelerde belirtildiği ve iddia edildiği üzere sekmiş olup olamayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. Gömlek parçasının ön kısmında 7x8x7 mm lik yassı bir alan, ve bu alan ile 80 - 85 derecelik açı yaparak devam eden bir parça söz konusudur (Resim 4 a, 4 b).

Bu morfolojik görünüm, inceleme konusu gömlek parçasının sekmeden ziyade henüz nüveden ayrılmadan dik açıya yakın bir eğim ile sert bir zemine çarpma sonucu meydana geldiğini düşündürmektedir.”

Prof.Dr.Ufuk Katkıcı’nın hazırladığı rapora göre; sekme olmadığı düz doğrusal bir atışla ateş edilerek maktule isabet ettirdiği belirtilmiş olması ve mahkemenin de bunu kabul etmiş olması nedeniyle mermi çekirdeği gömlek parçasının sonradan konulduğu doğrulanmaktadır.

Maktul Baran Tursun’un basına yansıyan vurulmuş haldeki fotoğrafta aracın kotluk kafalığının BEYİN DOKUSUNA bulanmış olduğu, kafanın arkasından beyin dokusu ve kanlar aktığını herkes görebilecekken olaya karışan polislerce Baran Tursun’un silahla vurulduğunu bilmedikleri trafik kazası sandıkları yönündeki ifadelerini doğru kabul ederek sanıklar hakkında beraat kararı vermesi sözleşmeyi ihlal etmiştir. 

Sanıkların her aşamada verdikleri ifadeler suçtan kurtulmaya yönelik olmasına rağmen mahkemenin sanık beyanlarına dayanarak beraat kararı polislerin işledikleri suçlarla ilgili cezasızlık halinin devam ettiğini ve tarafsız bir yargılama yapılmadığını göstermektedir.Soruşturmanın etkin ve tarafsız yürütülmemiş olması nedeniyle sözleşmenin 6. ve 13. maddeleri ihlal edilmiştir. 

15.23-MAHKEME HÜKMÜNÜ; SANIK OLARAK YARGILANAN POLİSLER İLE TANIK OLARAK DİNLENEN POLİS İFADELERİNE DAYANDIRMASI SÖZLEŞMENİN 6 VE 13 MADDELERİNİ İHLAL ETMİŞTİR:

Mahkeme kararını; Baran Tursun’u öldüren polis memuru Oral Emre Atar, kamu görevlisinin suçu bildirmeme, suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme ve sahte belge düzenlemek suçlarından dosyada yargılanan  Veysel Aydın, Salih Tokucu, Aytekin Alyunışık, Tayfun Kazıcı, Bahadır Aksoy, Hasan Taşan,Murat Masat, Kenan Duman, Hacı İsa Onur ve Aycan Basdur’un sanık ve tanık olarak alınan beyanları ile bu kişilerin hazırlık aşamasında hazırladığı tutanaklara ve belgelere dayandırmıştır.

Keşif sırasında yapılan tespitlerin tamamı 11 sanık polis ve diğer polislerin beyanlarına göre hazırlanmıştır.Mahkeme bu tespitleri hükme esas almıştır. Mahkeme kararında olayın oluşu sanık ve tanık polislerin ifadelerini doğru kabul etmiştir.Gerçeğe aykırı tutulan ve yargılama konusu olan olay tutanakları, polislerin tanık beyanları, polislerin hazırladığı raporlar hükme esas alınmıştır.

Tarafsız ve sivil tanık olan Atilla Doğan Ve Emre Ökçelik beyanları hükme esas alınmamıştır.

Mahkemece olayın oluşu hatalı tespit edilmiş, ancak sanığın atış pozisyonu bilirkişi raporlarıyla sanık savunmasının aksi ispatlandığından doğru olarak saptanmıştır.

Kanuna aykırı elde edilen deliller hükme esas alınmıştır.

Mahkeme sanık polislerin beyanlarını doğru kabul ederek, hükmü bu beyanlar üzerine kurmuştur.Olayın başlamasından sonuna kadar polislerin anlatımları mutlak doğru olarak kabul edilerek, OLAYIN OLUŞU bu ifadeler doğrultusunda kabul edilmiştir.Oysa sadece vurma anıyla ilgili olarak bu ifadeleri alt alta sıralamamız durumunda her şüphelinin her aşamada verdiği ifadenin önceki ifadesini inkar edecek şekilde farklı olduğunu görülmektedir.Bir ifadesinde kimin vurduğunu görmemesine rağmen bir sonraki ifadelerinde vuran kişiyi ve bulunduğu pozisyonunu görür olmuştur.İfadelerinin tüm ayrıntıları bu derece çelişki taşımaktadır. Dosyada ifadesi olan tüm polisler için “YALAN TANIKLIK YAPMAK” suçundan soruşturma yürümekte iken bu ifadelerin hükme esas alınması ciddi bir hukuk hatasıdır. Sanıkların gerçek dışı ve her aşamada farklılık arz eden ifadelere dayanarak hüküm verilmesi yargılamanın tarafsız ve etkin yürütülmediğini göstermektedir.

Olay Yerinde Yapılan Keşif İşlemindeki Tespitler ve Telsiz Kayıtları Olayın Sanık ya da olayda görevli polislerin anlatımlarındaki gibi olamayacağını göstermesine rağmen  mahkeme, sanık ve görevli polis anlatımına dayanarak hüküm kurmuştur.Telsiz kayıtlarından anlaşıldığı kadarı ile talimat ile aracın kaza yapması anonsu arasında sadece 20 sn. bulunmaktadır. Sanığın ve Veysel AYDIN’ın iddia ettikleri işlemleri yapmaları 15- 20 saniyelik süre içinde mümkün değildir.Tarafsız tanıklar Atilla DOĞAN ve Emre ÖZÇELİK’in belirttiği şekilde kavşağa yeni geldiği anlaşılan ve görevlilerin araçtan inmekte olduğu bir ekibin Baran TURSUN’un onları geçer geçmez arkasından ateş edildiğinin mahkemece kabulü gerekirken sanık konumundaki polis ifadelerine dayanılması adil yargılama hakkını ihlal etmektedir. Telsiz kayıtları ve keşifle ortaya çıkan kesin veriler karşısında sanık ve diğer polis anlatımlarına itibar edilmemesi gerekli iken mahkemenin hükmünü polis beyan ve tutanaklarına dayandırması Polisin işlediği suçlarla ilgili etkin ve tarafsız bir soruşturma ve yargılama yapılamadığını göstermiştir.Etkin ve tarafsız yargılama yapılmaması nedeniyle sözleşmenin 6. ve 13.maddesi ihlal edilmiştir.

15.24-KOVUŞTURMA SIRASINDA ÇOK KEZ SÖZLEŞMENİN 6. VE 13.MADDELERİ İHLAL EDİLMİŞTİR:

*Başvurucular yargılama süresince yeterince katılımları sağlanmamıştır. Soruşturma süresince ilettikleri talepleri cevaplanmamıştır.Kamera kayıtlarının asıllarının alınması talebi yerine getirilmemiş ve yok edilmesine sebep olunmuştur.

 *Kovuşturma sırasında duruşmanın teknik araçlarla kayıt altına alınması talebi ret edilmiştir.Duruşmalar kamera ile kayıt edilmediğinde duruşma tutanağını mahkeme başkanı zabıt katibi vasıtasıyla tutturmuştur.Mahkeme başkanı istediğini tutanağa geçirmiş istemediğini geçirmemiştir.Duruşma tutanakları bu nedenle duruşma safahatını doğru olarak yansıtmamıştır.

*Mahkemeye iletilen çoğu talep gerekli değerlendirme yapılmadan ret edilmiştir. Duruşma sırasında Mahkeme başkanının tanık polisleri yönlendirmesi nedeniyle başvurucular itiraz etmiş ve duruşmayı terk etmişlerdir.Başvurucular Baran Tursun’un annesi Berin Tursun ve Kız kardeşleri Şelale ve Berfin Tursun hiçbir şekilde dinlenmemiş, şikayetleri ve talepleri alınmamıştır.Soruşturma ve kovuşturma aşamasında başvurucuların katılımı sağlanmamıştır. 

*Adli Tıp Kurumu her ne kadar bilirkişi raporu hazırlayacak bir kurum olarak sayılmakta ise de bu kurum bu misyonunu  yerine getirmemektedir.

Nihayetinde mahkemenin res’en verdiği karar üzerine dosya Adli Tıp ilgili ihtisas dairesine gitmiş ise de dosya ile ilgili ciddi bir inceleme yapılmanda ve hiçbir soruya yanıt verilmeden dosya iade edilmiştir.Uygulamada Adli Tıp Kurumunun olayı aydınlatacak şekilde bilirkişi raporu hazırlanmadığı yargıçlar tarafından bilinmesine rağmen bu kurumdan bilirkişi raporu alınması kararı verilmiştir.Oysa Etkin ve bilimsel bir rapor ancak Üniversitelerdeki hocaların çalışmasıyla temin edilebilir.

Mahkeme bilirkişi raporlarının hazırlanmasını Üniversiteden istememiş, bilimsel bir işleyişi olmayan Adli Tıp Kurumundan rapor talep ederek yargılamanın uzamasına sebep olunduğu gibi, dava bilimsel ve açık olmayan raporlara dayanmak zorunda kalmıştır.Bu uygulama sözleşmenin 6. Ve 13.maddelerini ihlal etmiştir.      

*Resmi Belgede Sahtecilik, Adli Kolluk görevi olanın suçu bildirmemesi, Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından açılan Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi 2008/244 E nolu davanın ilk duruşmasında Baran Tursun’u öldüren polisin yargılandığı dava arasında irtibat bulunduğu ve yasa gereği beraber görülmesi gerektiğinden aynı mahkemede bulunan 2008/244 ve 2007/456 E. Nolu  dosyalarının birleştirilmesi talepleri red edilmiş ancak bir yıl sonra iki davanın birleştirilmesine karar verilmiştir.Yargıç ve savcının tutumu nedeniyle yargılama uzun sürmüştür.Yargılamanın üzün sürmüş olmassı Adil, etkin ve tarafsız yürütülmemesi nedeniyle sözleşmenin 6 ve 13.maddeleri ihlal edilmiştir.

*İzmir 6.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/290  E nolu dosyasında hakim Mehmet Özcan ‘ın tanıkları yönlendirmesi, sorulara cevap vermeği engellemesi ve duruşmayı terk etmesi, duruşma tutanağının gerçeğe aykırı bir şekilde tutulması, başvurucu ve vekillerine sanıklara doğrudan soru sorma hakkının kullandırılmaması nedeniyle sözleşmenin 6. Ve 13.maddeleri ihlal edilmiştir.

*Bornova Asayiş bürosu amiri Mehmet Girgin ve diğer yetkililer tüm tanıkların beyanlarını sanığı kurtaracak şekilde hazırlatmışlardır.Deliller karartılmış ve değiştirilmiştir.İzmir Emniyet Müdürlüğü davayı başından sonuna kadar gözlem altında tutmuş, tüm duruşmaları resmi olarak görevlendirmediği sivil giyimli polislerle takip ettirmiştir.Başvurucular ve İnsan hakları savunucuları hakkında yaptıkları konuşmalar nedeniyle davalar açtırılmıştır.Emniyet Müdürlüğü Türkiye için çok ciddi bir güç olup yargının kararları üzerinde etkili olmaktadır.Olayımızda da Emniyet Müdürlüğü hakimler üzerinde etkili olmuş ve verilen kararda belirleyici olmuşlardır.Mahkeme Emniyet karşısında bağımsız davranmamıştır.Mahkemenin kararı yaşam hakkı ihlali suçu işleyen ve bu suçun cezasız kalması için delilleri yok eden, bozan güvenlik görevlilerini cezasız bırakmayı amaçlamıştır. Sözleşmenin 13.maddesi ihlal edilmiştir. 

15.25- Öldürmemek ve işkence yapmamak devletlerin negatif sorumlulukları kapsamındayken, bu hakların ihlalini önleyecek yasal ve idari düzenlemeler yapmak, hakları ihlal edilenlerin zararlarını tazmin etmek, hak ihlalinden sorumlu olanların adli ve idari anlamda cezalandırılmasını sağlamak devletlerin pozitif sorumluluk alanında tanımlanmaktadır.

Faillerin cezalandırılmasını sağlamak konusunda mahkemenin yerleşmiş içtihatları; cezaların yaşam hakkı ihlalinin önem ve ciddiyeti ile orantılı olması ve caydırıcı etki yaratacak niteliğe sahip olmasıdır. Bunun kadar, verilen cezanın uygulanabilir olması ve uygulanmasının sağlanması da devletlerce güvence altına alınmalıdır.

Mahkemenin işlenen suç ne olursa suçüstü hali oluşmuş ise “durmayan” kişinin öldürülmesini “hukuka uygun” olarak nitelendiren ve silah kullanma yetkisinin kendi doğasındaki sınırlarını göz ardı eden geniş yorumu AİHM içtihatları ile örtüşmediği açıktır.

Esasında, silah kullanma yetkisine tanınan bu geniş alanın toplumun güvenliği, esenliği ve huzuru yönünden yaratacağı tehlike, aracını durdurmadığı için öldürülen Baran Tursun ya da bu durumdaki pek çok yurttaşın yaratacağı tehlikeden çok daha ciddi ve hatta yakındır.Devlet negatif ve pozitif sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin 2 ve 13.maddeleri ihlal edilmiştir.  

15.26.-SAVCININ TARAFSIZ OLMAYAN TUTUMU SÖZLEŞMENİN 13.MADDESİNİ İHLAL ETMİŞTİR

Savcıların rolüne dair sözleşmede; 3.Ceza Adaleti Sistemi'nde savcılığın rolü hakkında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin, Avrupa Savcıları Konferansı'nın kurucu belgesi olan Tavsiye 19 (Rec 2000)'ne göre, savcılar, bir hukuk ihlalinin cezai yaptırım gerektirdiği yerde hem birey haklarının, hem de ceza adaleti sisteminin gerekli etkisini dikkate alarak, toplum adına ve kamu yararına hukukun uygulanmasını sağlayan kamu yetkilileridir.Şeklinde tanımlamıştır. Savcılar her zaman ve her koşulda;

a. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması İçin Avrupa Sözleşmesi’nin 6.

maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında açıkça kabul edilen adil

yargılanma hakkı ilkesini desteklemek,

b. Görevlerini adil, tarafsız, objektif olarak ve hukuk kuralları çerçevesinde bağımsız olarak

icra etmek,

h. Davayı sebatla ama adil ve kanıtların gösterdiğinin ötesinde olmayacak şekilde takip

etmek,

i. Kanıtların yasal olarak elde edilip edilmediğini görmek için, sunulan kanıtları incelemek,

j. Bu tür yöntem uygulayan kişilerden başka herhangi bir kişiye karşı, şüpheli veya diğer

bir kişinin insan haklarının ağır ihlâlini oluşturan hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş

olduğuna haklı olarak inanılan kanıtların kullanılmasını reddetmek,

n. Adil bir karar için mahkemeye yardım etmek, savcıların mesleki davranış ilkeleri arasında sayılmıştır.

Oysa dosyamızda hazırlık aşamasında polislerin hazırlamış olduğu ve gerçeği yansıtmayan belgeleri sorgulamamış, delilleri toplamamış, adli kolluk görevlilerinin kendisine suçu bildirmemesi nedeniyle delillerin karartılması karşısında hiçbir işlem yapmamıştır.Sadece polislerin yaptığı işlemlerle yetinmiştir.Polisin işlediği bir cinayet olayında delilleri kendisi toplamadığı gibi, delilleri toplamak için tarafsız ve bağımsız bir kurum görevlendirmemiştir.Olay yerine hiçbir şekilde gitmemiştir. Olayın derhal bildirilmemesi nedeniyle hiçbir işlem yapmamıştır.Hukuka aykırı toplanan delilleri ayırmamış ve dosyada delil olarak mahkemeye sunmuştur. İddianameyi polislerin ifadelerine dayanarak hazırlamıştır.Kovuşturma aşamasında ise başvurucular lehine hiçbir delil toplamamıştır.Emniyetin hazırladığı belgelerle yetinmiştir.

Yargılama sırasında başvurucu vekillerinin olayın aydınlatılması için doğrudan soru sorma hakkını kullanmasına sürekli itiraz etmiş ve sanıkları yönlendirmiştir.

Deliller toplanmadan ve halen tanıklar dinlenmemişken savcı yazılı olarak mütalaasını hazırlamış ve bizce beraat anlamına gelen mütalaasını dosyaya sunmuştur.Savcı delilleri objektif olarak değerlendirmemiş ve hukuka aykırı deliller esas alarak polis kurtaracak şekilde mütalaa vermiştir.

Mahkeme heyetiyle savcıların ayrı yerde olmaları ve mahkemenin vereceği kararla ilgili görüşülmemesi gerekirken, savcının mütalaası yargılama boyunca tartışılmayan ve düşünülmeyecek şekilde hazırlanmış, mahkemede mütalaanın aynısını karar olarak vermiştir.Savcı duruşma salonunda mahkeme üyesinin yanında ve onlarla aynı yükseklikte bulunmakta olup, dışarı çıkış yeri hakimlerle aynı yerdedir.Ara verildiğinde herkes dışarı çıktığında savcı hakimlerin yanında kalmaktadır. Müzakerelerine katılmaktadır.

Avukatın masası ise savcı ve hakimlerin bulunduğu yerin uzağında çaprazında bulunmaktadır. İzleyiciler bölümünden savcı ile hakimin ayrımı yapılamamaktadır.

Bunun için taraflar ve izleyiciler savcıyı heyetin bir üyesi olarak algılamaktadır. 

Savcılık mütalaasında suç delillerinin bulunduğu aracın, delillerin bozulması, kaybolması veya değişmesi risklerini ortadan kaldıracak tedbirler alınmadan karakol polislerince aranması, aracın çekiciye teslim edilmesi, el svaplarının geç alınması, silahların inceleme için polislerden geç alınması, olaya karışan ya da tanık olan polislerin kendiliğinden adli kolluk işlemi niteliğinde tutanaklar düzenleyerek soruşturma makamlarını yönlendirici şekilde davranmaları “soruşturmanın safahatını” etkilemeyecek eylemler olarak nitelendirilmiştir.

Oysa, silahların geç alınması nedeniyle olay yerinden toplandığı söylenen kovanların, gerçekten olay yerinden mi toplandığı, yoksa aynı silahlarla başka bir yerde ateş edilerek mi temin edildikleri saptanamamıştır. Baran TURSUN’un yanında bulunan iki arkadaşı sadece bir el ateş edildiğini beyan ettikleri halde, mahkeme havaya uyarı atışı yapıldığını kabul etmiştir. Olaya karışan polislerin silahına el koymakta gösterilen gecikme soruşturma ve yargılamanın selametini etkilemiştir. Havaya ateş edildiğinin delili olarak sunulan boş kovanlar, sanık polisin savunmalarını güçlendirmiştir.

El svaplarının geç alınması nedeniyle, araca konan gömlek parçasının kim tarafından, nasıl temin edildiğini tespit etmek mümkün olmamıştır.

Aracın pozisyonu ve atış yerinden uzaklığı fotoğraf ya da video kaydı yapılmadan çekiciye telsim edildiğinden denetlenemez hale getirilmiş, olayın oluşuna ilişkin bilimsel değerlendirme yapma olanağı ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.

Olay tutanakları ile yargı makamları belli bir senaryonun varlığına inandırılmaya çalışılmış ve yargılama sonunda verilen karara bakıldığında bu konuda başarılı olunmuştur.

Benzin istasyonundan elde edilen görüntülerin çözümüne ilişkin kolluk tutanağının, savcılığa teslim edilen CD ile karşılaştırılarak içeriğinin denetlenebileceği kamu davası açmama kararının gerekçesi yapılmıştır. Ancak, bu görüntülerin soruşturma aşamasında savcı tarafından denetlenmediği, ancak öldürmeyle ilgili dava açıldıktan sonra başvurucunun avukatlarınca durumun ortaya çıkarıldığı, savcılıkça tutanağın delil kabul edildiği gözden kaçırılmıştır. Kaldı ki; kamera görüntülerinden önemli bir kısmı CD ye aktarılırken kesilmiş olduğu ve artık orijinal kayıtlarla karşılaştırılması mümkün olmadığı halde delillerin değiştirildiği konusundaki şikayetler karşılanmamıştır.

Maktulün eline belge tutuşturulması, kim tarafından hangi amaçla yapıldığını gösteren delil bulunmadığı gerekçesi ile cezasız bırakılmıştır. Oysa bu hususa ilişkin delil toplama görevi soruşturmayı yürüten savcınındır.

Olay sonrasında delillerin karartılması ve gerçeğin gizlenmesine ilişkin farklı birimlerde görevli polislerin birlikte ve organize halde hareket ettiği anlaşılmasına rağmen, aralarındaki telsiz ve telefon görüşmelerine ilişkin kayıtlar getirtilmemiş, hangi saatlerde nerelerde oldukları tespit edilmemiş, yalnızca şüpheli ifadelerine itibar edilmiştir.

Duruşma savcısı; 08.05.2009 tarihli duruşmada “gömlek parçasının sağ ön  koltuğunda bulunup bulunmadığının ölen Baran TURSUN’un ölüm şekli, nedeni ve buna ilişkin maddi gerçeği değiştirmeyeceği” gerekçesi ile sanıkların beraatlarına karar verilmesini istemiştir.Savcının bu mütalaası bile onun ne kadar polis tarafından baktığını göstermektedir.Oysa araca sonradan gömlek parçası konması delilleri karartan polislerin delilleri karatmak ve sahte belge düzenlemek, görevi kötüye kullanmak, yargıyı etkilemek vs suçları işlediğini kanıtladığı gibi, Baran Tursun’u öldüren polisin kasten hareketle ateş ettiğini ve yaşam hakkını ihlal ettiğini göstermektedir.     

Soruşturma makamı, ve duruşma savcısı Türkiye’nin Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan yaşam hakkı ihlali karşında, etkili soruşturma yürütme görevlerini yerine getirmemişlerdir. 

Türkiye’de kolluk tarafından işlenen öldürme ve işkence fiilleri karşısında devleti ve emniyet teşkilatını koruma ve gerçeği yok sayma refleksi ile hareket edildiği ve bu arada sanık polis memurlarının korunduğu bilinen bir durumdur. PVSK da yapılan değişiklikle polisin güç ve silah kullanımı kolaylaştırılmıştır. Bu nedenle özellikle silahla öldürme suçunun sayısında hızlı bir artışa neden olan yasal düzenlemelere paralel olarak yargı makamları etkili soruşturmalar yapmayarak, delillerin karartılmasını sağlayan ve adli mercilerin gerçeğe ulaşmasına engel olan kamu görevlilerini koruyan bir tutum içerisine girmişlerdir.Baran Tursun’un öldürülmesinden sonra yaşadığı ihlaller zinciri, bu örneklerden yalnıza bir tanesidir.

Başvurucu, oğlunun polis tarafından öldürülmesi sonrasında, etkili bir soruşturma yapılmadığını, bunun yaşam hakkı ihlalini destekleyen, kolluğun öldürme eylemlerini güçlendiren ve silah kullanan polislere caydırıcı cezalar verilmesini engelleyen bir tutum olarak değerlendirmektedir.Aynı zamanda soruşturmanın hızlı yapılmaması ihlal oluşturmaktadır.Savcıların bu tutumu ve yaptıkları işlemler sözleşmenin 6.ve 13.maddelerini ihlal etmiştir.

15.27.- Savcılıkça iddianame tanzim edilip mahkemeye kabul için sunulduğunda Başvurucuya iddianame tebliğ edilmeden ve itiraz hakkı tanınmamıştır.2005 yılında yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 170-175.maddeleri iddianamenin hazırlanması ve kabulü düzenlenmiştir.Kanunda sanık yada müdafiine iddianameye itiraz hakkı tanınmamıştır.Genel olarak mahkemelere CMK 175/1 maddesine dayanarak verdiği kabul kararına karşı yaptığımız itirazlar yasada bu hak tanınmadığı ve kabul kararı verilmiş olması gerekçesiyle ret edilmektedir.Davanın açılması anlamına gelen İddianamenin kabulü ile ilgili başvurucuların beyanlarının alınmamış olması yasadan kaynaklanmakta olup sözleşmenin 6. Ve 13.maddelerini ihlal etmiştir.   

15.28.- SÖZLEŞMENİN 14.MADDESİ İHLAL EDİLMİŞTİR

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesi; “Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır.” Diyerek ayrımcılık yapılmasını yasaklamıştır.Türkiye de polis olmak çok yönden bir ayrıcalık sağlamaktadır.Adam öldürme suçunu işleyen farklı bir meslekten bir kişi olsaydı alacağı ceza çok daha yüksek olacak iken, suçu işleyen kişinin polis olması nedeniyle 2 yıl 1 ay hapis cezası verilmiştir.Ve TCK 53.madde uygulanmayarak polisin bu mesleğe devam etmesi, silahını tekrar kullanması sağlanmıştır.Sanığın polis olması nedeniyle sanık lehine başvurucular aleyhine ayrımcılık yapılmıştır.Bu sebeplerle sözleşmenin 14.Maddesi ihlal edilmiştir.

15.29.-TEMYİZ İNCELEMESİ SÖZLEŞMENİN 6,13 VE 7 NOLU EK PROTOKOLÜN 2.MADDESİNİ İHLAL ETMİŞTİR;

Temyiz dilekçemizde incelemesinin duruşmalı yapılmasını ve AİHM içtihatları ışığında dosyayı inceleyerek mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştik.Duruşma yapılması talebimiz red edilmiştir.Duruşma yapılmaması yargıçlara olayı anlatma ve neden yerel mahkemenin kararını kabul etmediğimizi açıklama olağanı tanınmamıştır.Duruşma yapılmamış olması aleniyet ilkesi ve savunma hakkını ihlal etmiştir.

Temyiz  mercii olan Yargıtay tarafsız ve etkin değildir.Mahkeme kararı ile ilgili yaptığımız tüm açıklama ve ihlal iddiaları Yargıtay İncelemesi içinde geçerlidir.Bu dosyada AİHM içtihatları görmezden gelinerek ve AİHS’ çiğnenerek hukuk dışı bir şekilde karar vermiştir.Yargıtay hiçbir hataya dikkat etmemiştir.Dosyayı incelememiştir.Temyiz merci, hukuka çok uyulmayan yerel mahkeme kararını incelemeden onaylayarak dosyayı göndermiştir.Yaşam hakkını ihlal suçunu işleyen kişinin polis olması nedeniyle davanın kamuoyundan düşmesi için Yargıtay incelesi etkin yapılmamış ve dosyanın onanarak gündemden düşmesi sağlanmıştır.Temyiz incelemesi sırasında kamuoyu denetimi sağlanmamıştır.Temyiz incelemesi uzun sürmüştür.Temyiz incelemesi makul süre içinde sonuçlanmamıştır.

Bu durum iki dereceli yargılanma hakkının etkin olmadığını göstermektedir.Temyiz incelemesinin tarafsız, ve etkin yapılmamış olması nedeniyle Sözleşmenin 6. ve 13.maddesi ve İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına Dair Sözleşmeye Ek 7 nolu Protokolün 2.Maddesi ihlal edilmiştir.

15.30.- Mahkemenin itiraza tabi kararları dosya üzerinden, duruşma açılmadan karara bağlanmıştır.İtirazlar etkin ve tarafsız bir şekilde incelenmemiştir. Soruşturma ile ilgili verilen tüm kararlar gerekçesizdir.Gerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gerekse bu karara karşı verdiğimiz itirazımızın reddine dair karar hiç bir gerekçe içermemektedir.Gerekçesiz olması kararların denetimini de ortadan kaldırmaktadır.İtiraz yolunu engellemektedir.Mahkemenin itiraza tabi kararlara karşı sadece itiraz edilebilmesi, temyiz edilemiyor olması ve itirazın reddine dair kararın temyiz edilemiyor olması nedeniyle; iki dereceli yargılanma hakkının tanınmadığını göstermektedir.Sözleşmenin 6, 13 ve ek-7 nolu Protokolün 2.maddesi ihlal edilmiştir.

15.31-SÖZLEŞMENİN 17.MADDESİ İHLAL EDİLMİŞTİR;

Sözleşmenin 17.maddesi  Hakların kötüye kullanımını yasaklanmasını düzenlemiştir. Madde;

“Bu Sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete, topluluğa veya kişiye, Sözleşme'de tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlamalara uğratılmasına yönelik bir etkinliğe girişme ya da eylemde bulunma hakkını sağlar biçimde yorumlanamaz.”    Şeklindedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşına karşı sahip olduğu haklarını kötüye kullanmıştır.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalamakla güvence altına alma konusunda yükümlülük altına girdiği Hakların kısıtlanmasının sınırını aşmıştır. Yaşam hakkı tanınan hakların en önemlisidir.Bu hakkı kısıtlamak ancak yaşam hakkının korunması için mutlak bir zorunluluk olması durumunda bu hakkın kısıtlamasına gidilebilecektir.Olayımızda ise sadece dur ihtarına uymadığı için Baran Tursun yaşam hakkı ihlal edilmiştir.Bu ihlal sadece bir polisin kendi kusuruyla gerçekleşmemiştir.Devletin güvenlik kavramı ile ilgili faaliyetleri ve devletin menfaatinin vatandaşın yaşam hakkında daha üstün tutulmasından kaynaklıdır. Türkiye de yaşam hakkı ihlali çok ciddi bir şekilde üzerinde durulması gereken bir ihlal olarak algılanmamaktadır.Ölüm sadece ölenin yakınlarının yaşadıkları yıkımla kalmaktadır.  

Devletin güvenlik teşkilatlarının oluşturulmasında ve  eğitim sürecinde yaşam hakkının korunmasının gerekliliği üzerinde gereken bilinç ve eğitimin gösterilmemektedir. Aynı zamanda denetim yapılmaması ve Yaşam hakkı ihlalinin yargılamasının tarafsız etkin ve hızlı bir şekilde yapılmaması nedeniyle yaşam hakkı ihlali olağan bir hale gelmektedir.

Ayrıca polisin silah kullanma yetkisinin Polis Vazife Ve Selahiyetleri Kanunun 16.maddesinde denetlenemeyecek şekilde çok geniş bir şekilde tanınmış olması nedeniyle Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesinde koruma altına alınan yaşam hakkının özünü yok edecek şekilde sınırlama getirilmektedir.

Ulusal mevzuatta polise tanınan silah kullanma yetkisi sözleşmenin 2.maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkını yok edilmesine ve sözleşmede öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlamalara uğratılmasına sebep olmuştur.

Güvenlik güçleri tarafından işlenen Yaşam hakkı ihlallerinin yargılamalarının etkin ve tarafsız yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkını güvenceye alan sözleşmenin 2.maddesinin özünün sözleşmede öngörüldüğünden daha geniş sınırlamaya uğratılması ve özünün yok edilmesine yol açmıştır.Bu nedenlerle AİHS’nin 17.maddesi ihlal edilmiştir.

IV- EXPOSE RELATIF AUX PRESCRIPTIONS DE L'ARTICLE 35 / 1 DE LA CONVENTION / STATEMENT RELATIVE TO ARTICLE 35 / 1 OF THE CONVENTION
SÖZLEŞME'NİN 35. MADDESİNİN 1. FIKRASINA İLİŞKİN AÇIKLAMA
(Voir chapitre IV de la note explicative. Donner pour chaque grief, et au besoin sur une feuille separee, les renseignements demandes sous les points 16 a 18 ci-apres)
(See Part IV of the Explanatory Note. If necessary, give the details mentioned below under points 16 to 18 on a separate sheet for each separate complaint)
(Açıklayıcı Notun IV. Bölümüne bakınız. Her şikayet için, gerektiğinde ayrı bir sayfa kullanarak, aşağıdaki 16'dan 18'e kadar numaralandırılmış alt bölümlerde istenen bilgileri veriniz)

16. Decision interne definitive (date et nature de la decision, organe- judiciaire ou autre- l'ayant rendue)
Final decision (date, court or authority and nature of decision)
Nihai karar (kararın tarihi, niteliği, Kararı veren merci- adli veya diğer-)

Yargıtay 1.Ceza Dairesi’nin 15.03.2011 tarihli 2009/9863 E 2011/1547 K nolu ONAMA kararı. Kararı  ***** 2011 tarihlerinde tesadüfen öğrenmiş bulunmaktayız. 

17. Autres decisions (enumerees dans l'ordre chronologique en indiquant, pour chaque decision, sa date, sa Nature et l'organe-judiciaire ou autre- l'ayant rendue)
Other decisions (list in chronological order, giving date court or authority and nature of decision for each Of them)
Diğer kararlar (tarih sırasına göre her kararın tarihi, niteliği ve kararı veren merci-adli veya diğer Belirtilmelidir)

1.- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20.05.2009 tarih ve 2007/456 E 2009/226 K sayılı kararı,

2.- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.07.2008 tarih ve 2008/244 E 2008/405 K nolu Yetkisilik Kararı

3.- Karşıyaka 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 04.08.2008 tarih ve 2008/1147 değişik iş kararı,

4.- İzmir  6.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24.12.2998 tarih ve 2008/290 E 2008/409 K sayılı kararı,

5.- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.12.2007 tarih ve 2007/271 İd. Değerlendirme nolu iddianamenin kabulü kararı,

 

6.- Karşıyaka 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/122 İd.değerlendirme  nolu   iddianamenin kabulü kararı,

 

18. Dispos (i) ez-vous d'un recours que vous n'avez pas exerce? Si oui, lequel et pour quel motif n'a-t-il pas ete exerce?
Is there or was there any other appeal or other remedy available to you which you have not used?. If so, explain why you have not used it.
Başvurmadığınız başka bir çözüm yolu var mı ?. Eğer varsa, nedir ve neden bu yola başvurulmadı?

Hayır, başvurmadığım başka bir çözüm yolu yoktur.

Si necessaire, continuer sur une feuille separee
Continue on a separate sheet if necessary
Eğer gerekli görürseniz ayrı bir sayfada devam edebilirsiniz

V-EXPOSE DE L'OBJET DE LA REQUETE ET PRETENTIONS PROVISOIRES POUR UNE SATISFACTION EQUITABLE
STATEMENT OF THE OBJECT OF THE APPLICATION AND PROVISIONAL CLAIMS FOR JUST SATISFACTIONBAŞVURUNUN AMACINA VE HAKKANİYETE UYGUN TATMİN TALEPLERİNE İLİŞKİN AÇIKLAMA
(Voir chapitre V de la note explicative) (see Part V of the Explanatory Note)
(Açıklayıcı Not'ta V. Bölüme bakınız)

19-  a) Açıklanan nedenlerle birçok kez Sözleşmenin 1,2,3,6,13, 14 ve 17.Maddeleri ve 7 nolu protokolün 2.maddesi ile 12 nolu protokolün 1.Maddesinin ihlalinin tespitini,

b) Başvurucunun maddi ve manevi zararlarının tazminini,

c) Başvurumuzun incelemesinin duruşmalı yapılmasını,

d)Yargılama ve bundan doğacak diğer giderlerin ve avukatlık ücretinin yüksek sözleşmeci tarafından karşılanmasını talep ediyoruz.

VI-AUTRES INSTANCES INTERNATIONALES TRAITANT OU AYANT TRAITE L'AFFAIRE / STATEMENT CONCERNING OTHER INTERNATIONAL PROCEEDINGS
DİĞER ULUSLARARASI MAKAMLAR ÖNÜNDEKİ USULLERE İLİŞKİN AÇIKLAMA
(Voir chapitre VI de la note explicative) /(see Part VI of the Explanatory Note)
(Açıklayıcı Not'ta VI. Bölüme bakınız)

20- Avez-vous soumis a une autre instance internationale d'enquete ou de reglement les griefs enonces dans la presente requete? Si oui, fournir des indications detaillees a ce sujet.
Have you submitted the above complaints to any other procedure of international investigation or settlement? If so, give full details.
Bu başvurunuzdaki şikayetlerinizi başka bir uluslararası makama sundunuz mu?. Eğer sunduysanız, bu konuda ayrıntılı bilgi veriniz.

Başka bir makama sunulmadı.

VII- PIECES ANNEXEES / LIST OF DOCUMENTS  / BELGELER LİSTESİ
(PAS D'ORIGINAUX, UNIQUEMENTDES COPIES)
(NO ORIGINAL DOCUMENTS, ONLY PHOTOCOPIES)
(BELGELERİN ASLI DEĞİL SADECE ÖRNEKLERİ)
(Voir chapitre VII de la note explicative. Joindre copie de toutes les decisions mentionnees sous ch. IV et VI ci-dessus.Se procurer, au besoin, les copies necessaires, et, en cas d'impossibilite, expliquer pourquoi celles-ci ne peuvent pas etre obtenues.Ces documents ne vous seront pas retournes.)
(See Part VII of the Explanatory Note. Include copies of all decisions reffered to in Parts IV and VI above. If you do not have copies, you should obtain them. İf you can not obtain them, explain why not. No documents will be returned to you.)
(Açıklayıcı Not'un VII. Bölümüne bakınız. Yukardaki IV ve VI. Alt bölümlerde belirtilen bütün kararların örneğini ekleyiniz. Eğer bu belgeler elinizde yoksa temin ediniz. Eğer temin edemiyorsanız bunun nedenini açıklayınız. Gönderdiğiniz belgeler size geri verilmeyecektir.)

 

VIII-DECLARATION ET SIGNATURE
DECLARATION AND SIGNATURE
BİLDİRİM VE İMZA

 

 

 


(Voir chapitre VIII de la note explicative)
(see Part VIII of the Explanatory Note)
(Açıklayıcı Not'ta VIII. Bölüme bakınız)

22. Je declare en toute et loyaute que les renseignements qui figurent sur la presente formule de requete sont exacts.
I hereby declare that, to the best of my knowledge and belief, the information I have given in the present Application form is correct.
Bu başvuru formunda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu bildiririm ve inancım dahilinde beyan ederim.

Lieu/Place/ Yer      İZMİR /TÜRKİYE
Date/ Date/Tarih         09.2011

(Signature du/de la requerant(e) ou du/de la representant(e)(Signature of the applicant or of the representative) (Başvurucunun veya temsilcisinin imzası)



 

 

 

               

 


Yorumlar - Yorum Yaz
POLİSE DUYURU

Case of Baran Tursun
Polis Kurşunu Ölümleri Facebook hesabı
BARAN TURSUN VAKFINA ÜYELİK
AİHM Kararları
Baran Tursun vakfına ÜYELİK
Tuncay Cüzdan'ın babası-ANTAKYA Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Tuncay Cüzdan-Antakya

A.Rahman sözen'in annesi-İZMİR Uluslararası Baran Tursun Vakfında

A.Rahman Sözen-İzmir

Selami Atalay, ömürboyu felçli- İZMİR - Uluslararsı Baran Tursun Vakfında

Enes Ata'nın babası DİYARBAKIR - Uluslararası Baran Tursun Vakfında

3.Yılında Baran Tursun'u anarken

Ahmet Çakır'ın ağbisi-İZMİR Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Ahmet Çakır-İzmir

Mehmet Tursun Halk tv'de

Mehmet Tursun-Baransav

Aydın Erdem'in ağbisi - DİYARBAKIR Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Aytekin Arnavutoğlu -İSTANBUL- Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Aytekin Arnavutoğlu-İst

Çağdaş Gemik'in babası-Antalya Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Çağdaş Gemik - Antalya

Feyzullah Ete'nin ağbisi-İSTANBUL Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Feyzullah Ete-İstanbul

Soner Cankal'ın babası-ANKARA- Uluslararası Baran Tursun Vakfında

  Soner Cankal-Ankara

Çağdaş Gemik'in kuzeni -ANTALYA Uluslararası Baran Tursun Vakfında

 Çağdaş Gemik Antalya

Yasin Kırbaş'ın babası - İSTANBUL Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Yasin Kırbaş-iST

Emrah Gezer'in babası-ANKARA Uluslararası Baran Tursun Vakfıında

Emrah Gezer-Ankara

Didim'de öldürülen Ali Demir'in babası Mehmet Demir, Mehmet Tursun'la görüştü

Baran Tursun V. ECHR

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

Baran Tursun insani yardım vakfı başkanı Mehmet Tursun, Birleşmiş Milletler temsilcileriyle, "Yargısız İnfazları" konuştu

 

Baran Tursun davası AİHM'de

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

UCM ÜYESİDİR

125-Kenan Kapısız Uşak

 24.11.2012 günü Uşak'ta polis memurları ile vatandaşlar arasında çıkan arbedede polisin silahından çıkan kurşunla başından vurularak öldürüldü. 28 yaşındaki Kenan Kapısız 4 çocuk babasıydı. Devamı oku...

Baran Tursun vakfı Logosu


116-Yusuf Yılan - Erzurum


Erzurum'un Karayazı İlçesi'nde oturan ve ayakkabı boyacılığı yapan 9 yaşındaki Yusuf Yılan, Cumhuriyet Caddesi'nde karşıdan karşıya geçerken Akrep tipi polis aracın çarpmıştı. Yılan, kaldırıldığı Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Görgü tanıklarına göre, zırhlı arac, Yusuf Yılan'ın göğsü ve kafasının üzerinden geçtiğini belirti.

75-Ahmet Cömert Kocaeli-Darıca


Ahmet Cömert:2009 KOCAELİ'nin Darıca İlçesi'nde gözaltına alınan 23 yaşındaki Ahmet Cömert, polis merkezinin nezarethanesinde ölü bulundu. Baba Durmuş Cömert, oğlunun intihar edecek biri olmadığını söyledi.


77-Serkan Çedik Bursa


SERKAN ÇEDİK: Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün Acemler semtindeki nezarethanesinde gözaltında tutulan 25 yaşındaki Serkan Çedik bilinmeyen bir nedenle fenalaşarak öldü. Sekan'ın annesi:"Oğlumu gözaltına aldılar, sapasağlam karakola götürdüler, karakolda ölüsü çıktı" dedi


78-Murat Konuş İstanbul


Murat Konuş:  7 Ocak 2010 tarihinde gözaltına alınan Murat Konuş'un, bir süre sonra rahatsızlanarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği, Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca hazırlanan otopsi raporunda Konuş'un “künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması” sonucu öldüğünün bildirildiği anlatılıyor.
84-A.Rahman Sözen/İzmir


İzmir Gümüşpala Polis karakolu nezarethanesinde polisin silahıyla vurularak öldürülen A.Rahman Sözen’nin annesi ve ablası Uluslararası Baran Tursun vakfına geldiler.  Karakolun güvenlik kameraları kayıt yapmadığından, olayın oluş şekli polisierin ifadelerine dayandırıldı ve takipsizlik kararı verildi. Dava AİHM'e taşındı Video izle…

74-Ahmet Akbaş / İstanbul


Ahmet AKBAŞ: 01.08.2009 günü Esenler polis karakolunda ölü bulundu. Ahmat Akbaş'ın yakını Ergin Akbaş: "Olayın üzerinde uzun zaman geçmesine rağmen savcı olay yerine geç geldi. Doktorlar gelmemiş müdahale etmemişler" iddiasında bulundu.

 

 


 

102-Willem Tyas Antalya

WİLLEM TYAS /1 Ekim 2011 günü Antalya'nın Manavgat ilçesinde çevreye verdiği rahatsızlık nedeniyle şikayet üzerine ifadesi alınmak için polis merkezine getirildikten sonra ölüm olayı meydana geldi. Fenalaştığı iddia edilen 64 yaşındaki İngiliz Willem Tyas hayatını kaybetti.  

85-Er.Osman Aslı /İstanbul


Osman Aslı:  İstanbul Firuzköy polis karakolunda ölü bulunan Er.Osman aslı’nın babası Uluslararası Baran Tursun Vakfına mektup gönderdi. Osman Aslı'nın ayakkabı bağcıklarıyla kendini astığı iddia edildi. Karakolun güvenlik kameraları kayıt yapmadığı için olayın oluş şekli polislerin ifadelerine dayandırıldı. Video izle…

72-Ahmet Laçin / İstanbul


AHMET LAÇİN: Tornacı 23 yaşında ki Ahmet Laçin 12 Ekim  2008 günü Bağcılar’da gözaltına alındı ve Bağcılar polis karakoluna götürüldü. Akrabaları, Ahmetin dövüldüğünü ve kaldırıldığı hastanede öldüğünü idda ettiler.

 


76-Resul İlçin Şırnak-İdil


RESUL İLÇİN: 22/10/2009 günü Şırnak'ın İdil İlçesi'nde polisler tarafından götürüldüğü karakolda yaşamını yitiren 52 yaşındaki Resul İlçin'in yapılan otopsisinde kafasında ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izi olduğu ortaya çıktı.  

 

Baran Tursun vakfından

93-Özcan Kurtuluş / İzmir


ÖZCAN KURTULUŞ: İzmir Şirinyer polis karakolunda ölü bulundu. Polisin kendisini aradığını söyleyen abla Sitem Duyar da:  "Kardeşim Özcan Kurtuluş'un avukat görüşme odasında kendini astığını söylüyorlar, kardeşimin avukat görüşme odasında ne aradığı konusunda kimse bize açıklamada bulunmuyor"

Karakollarda ki ölümler

Kimsesiz çocuklar

Kimsesiz çocuk:"Polisler bizi döve döve Belgrad Ormanı’na bırakıyorlardı" dedi. Devamla:" Yardıma gelmeselerdi tecavüze uğruyordum...”, “Bakırköy Çocuk Yurdu’nda bir arkadaşımızın makatına sopa soktular...”, “Umut Çocukları Derneği yöneticileri bizim sayemizde zengin oldular...”, “Dernek Başkanı Ferhat Şahin, hepimizi sıraya sokarak, falakadan geçirdi...”, “Polisler bizi ekip arabalarına bindirip döve döve Belgrad Ormanı’na bırakıyorlardı....Devamı oku..

101-Hamedu Loufa Sayıd /Mersin

 


Hamedu Loufa Sayıd/ MERSİN:2007 yılında yürürlüğe giren PVSK’dan sonra, failin polis olduğu 101. Ölüm olayı. 29.07.2011 tarihinde Mersin'de Yumuk tepe polis karakolunda ölü bulundu. Dosya oku.. 

Sosyal paylaşım sitemiz


Baran Tursun vakfına ödül

120-Cem Aygün / Ankara

 Cem Aygün-Ankara: Ankara Keçiören İncirli’de 22 yaşındaki Cem Aygün “dur” ihtarına uymadığı iddasıyla polisler tarafından öldürüldü. 1 ay önce cezaevi'nden çıkan gencin ölümüne ilişkin emniyetin aileye verdiği bilgiler ise çelişkilerle dolu. Baba Celal Aygün:"Oğlum Cem Aygün öldürüldükten 8 saat sonra bize haber verildi" dedi 30.08.2012