• https://www.facebook.com/barantursun.v?ref=bookmarks
  • https://twitter.com/BaranTursunVakf

Türkiye insan haklarının neresinde?

AIHM Yargıcı Karakaş: Kanunlara rağmen uygulamalar farklı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM)'nin Türk yargıcı Pr. Ayşe Işıl Karakaş, Türkiye'nin son yıllarda insan hakları ve düşünce özgürlüğü alanında yaptığı kanuni değişikliklere rağmen uygulamada ciddi sorunlar olduğunu söyledi. Karakaş, AİHM'de 12 bini aşkın dosyası bulunan Türkiye'de temel sorunun otoriter ve militarist anlayıştan etkilenen 1982 Anayasası'ndan kaynaklandığını belirtti.

Fransız Le Monde gazetesinin yarın(Cuma) yayınlanacak olan baskısında bir makale kaleme alan Türk yargıç Pr. Dr. Ayşe Işıl Karakaş, Türkiye'nin insan hakları alanında daha iyi gelişmeler kaydetmesi gerektiğine dikkat çekti.

Türkiye'nin 1949 yılında Avrupa Konseyi'ne üye olduğunu, 1954 yılında da Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu'nu imzaladığını hatırlattığı yazısında şöyle dedi: 'Türkiye halen konvansiyona uymakta sıkıntılar yaşamakta. 1676 ihlal davasının karara bağlandığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde halen (karara bağlanmamış) 12 bin 29 dava bulunuyor. İhlaller oldukça ağır: yaşam hakkına kasıt, işkence ve kötü muamelenin yasaklanması, adil yargılanma hakkı(habeas corpus) ve yine düşünce özgürlüğü. Tüm bunlar Türkiye'nin Konvansiyon'a sadakatinin ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor.'

Sorun militarist ve otoriter anayasa

Türkiye'deki sorunun ön önemli nedeninin 1982 Anayasası'nda olduğunu yazan Karakaş, insan haklarını ilgilendiren bölümlerin otoriter ve militarist izler taşıdığının ve demokratikleştirilmesi gerektiğinin de altını çizdi. Karakaş, makalesinin devamında şöyle dedi: 'Bu amaçla 2001 yılından bu yana anayasal ve idari bir reform süreci başlatıldı. Bu yolda ilerlemeler de kaydedildi. Anayasa'nın 90'ncı maddesi de çatışma hallerinde uluslararası yasaların ulusal yasalara üstünlüğünü kabul ediyor.

Ancak tamda bu noktada sorunlar başlıyor. Kanunlardaki değişikliklere rağmen farklı yorumlar kendini gösteriyor. İfade özgürlüğü bu konuda sayısız örneklerle dolu. İfade ve basın özgürlüğünün yürütme tarafından sağlanması gerekir. Tabi bu da ulusal otoritelere verilen kanunları yorumlama payının (serbestisinin) kısıtlanması ile mümkün.'

Türkiye'deki Cumhuriyet başsavcılarının ülkedeki entellektüel kesimi kontrol etmekle meşgul olmasının AİHM'in işleyişine uymadığını dile getiren Işıl Karakaş, Anti-terör yasasının 7 ve 8'nci maddelerindeki 'yalnızca şiddete teşvik' şartına rağmen ifade özgürlüğü sorununun devam ettiğine dikkat çekti.

301. Madde halen karmaşık bir yasa

AİHM yargıcı Karakaş makalesinin devamında 'Türklüğe hakaret yasası' olarakta bilinen 301. maddeye de değindi. Karakaş, 301. maddenin yapılan değişiklikle 'Türk milletine hakaret' terimine rağmen hala karmaşık bir yasa olduğuna parmak bastı.

Işıl Karakaş, TCK'nın 216'ncı maddesinin de ABD'dekine benzer bir şekilde düzenlendiğini belirtti. Karakaş, 216. maddede şiddet ve kinin teşvikinin cezalandırılmasına ilişkin olarak 'kesin ve yakın tehlike hallerinde' ifadesinin önemine vurgu yaptı. AİHM yargıcı bu ayrıntının büyük ihtimalle savcılara daha fazla yorumlama hakkı verdiği için tercih edildiği tespitinde bulundu.


3387 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın