• https://www.facebook.com/barantursun.v?ref=bookmarks
  • https://twitter.com/BaranTursunVakf
BARAN TURSUN VAKFI
VİDEOLAR
Site Haritası
Polis dosyası

122-Merve Erçetin Erzurum



Erzurum Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Ekrem Özdemir yolda kız arkadaşı Merve Erçetin'i Mustafa Gökçe'yle yürürken gördü. Bunun üzerine yanlarına giderek Erçetin'e diz çöktürerek tabancasıyla ensesine ateş ederek genç kızı öldürdü.

121-Hasan Latif Kaplan-İstanbul


121-Hasan Latif Kaplan:20.09.2012 günü İstanbul Bağcılar'da eşine şiddeten gözaltına alınan 35 yaşındaki Hasan Latif Kaplan, götürüldüğü Bağcılar Asayiş böro amirliğinde, avukat görşme odasında asılı bulunudu. Baba Mustafa Kaplan:"Oğlum intihar etmedi, karakolun içinde öldürüldü" dedi 

D U Y U R U

Sabire Yaman / İstanbul

Erol Postacı /İstanbul

Baran Tursun / İzmir
İ.Halil Çoban / Ş.Urfa

Murat Konuş / İstanbul

Mehmet Uytum / Cizre

Şerzan Kurt / Muğla
Ceylan Önkol / Lice

Serkan Cedik / Bursa

Adnan Karakaş / Adana

Ahmet Sargın / Sakarya

Yahya Mnekşe / Şırnak

Özge Keyikçi / Kütahya

Uğur Kaymaz / K.Tepe

Aydın Erdem / D.Bakır

Enes Ata / D.Bakır

Çağdaş Gemik / Antalya

BARAN TURSUN DOSYASI

MAKALELER



 


  

 

 

 

Baran Tursun Adalet Akademisi

BARAN TURSUN ADALET AKADEMİSİ ---  

Uluslararası insan hakları çerçevesine uyumlu faaliyet gösterecek Baran Tursun Adalete Erişim Akademisi, bundan sonra da Avrupa Birliği fonlarıyla finanse edilecektir.

http://www.baransav.com/?pnum=703&pt=Stratejik+Plan+belirleme+%C3%A7al%C4%B1%C5%9Ftay%C4%B1


 

112 Er Selman Pınar-Batman


Er Selman Pınar 29.04.2012 günü Batman'da polis tarafından gözaltına alındıktan sonra ölü bulundu

111-Hacı Zengin İstanbul


Polis cinayeti no: 111, kurban: Hacı Zengin, Yer:İstanbul ///// İstanbul’da, polisin attığı biber gazı kapsüllerinin kafasına isabet etmesi sonucu kaldırıldığı Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti.

110-Kamile Özbek- Adana


Adana'da, 14 Eylül 2011'de Kamile Özbek'in, evinden ayrıldıktan sonra bir daha dönmediğini ve kendisinden haber alamadıklarını söyleyen kızı, polise başvurdu.

Yapılan araştırmada Kamile Özbek’i öldürenin Fatih Yurdakonar adında görevli polis memuru olduğu ortaya çıktı. Kadının evinin tapusunu üstüne geçiren, bankadaki paralarını da alan 19 yıllık polis Fatih Yurdakonar tutuklandı

109 Ayşe Al D.Bakır


15 Şubat günü merkez Bağlar İlçesi E Tipi Cezaevi üst köşesinde polis panzerinden sıkılan tazyikli su ile yere düşüp başını kaldırıma çarpan ve beyin kanaması geçiren 75 yaşındaki Ayşe Al, yaşamını yitirdi. 15 Şubat'tan bu yana Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tedavi gören Al'ın sabah saatlerinde yaşamını yitirdiği öğrenildi.

108.Mahir Zorbey Aydın


Mahir Zorbey, 04.03.2012 günü, Aydın'da polis tarafından öldürüldü. Cinayete tepki gösteren Zorbey'in dedesi İbrahim Demirkaya, "Torunum, bilerek kasıtlı olarak vurulmuştur. Eğer polis düştüğünde tabanca ateşlenmişse, kurşun yere yakın seyrederdi. Nasıl olur da, kurşun 1 metre 75 santimetre sekip başına isabet eder. Hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.    Devamı oku..

107-Perihan Aktaş Manisa


Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde oturan 53 yaşındaki Perihan Aktaş, evinin önünde polis tarafından öldürüldü. Aktaşı öldüren polis teslim oldu 

105-Ali Sapan ANKARA

ANKARA / 10.11.2011: Altındağ’da görevli polis memuru Veli Akpan, önce evinde eşi Yasemin Akman'ı ve kayınvalidesi Hacer Ağlayan'ı, daha sonra görev yaptığı birimdeki amiri Ali Sapan'ı tabancayla vurdu. Polis memurunun eşi ve amiri hayatını kaybederken, kayınvalidesi yaralı olarak hastaneye kaldırıldı

104-Yasemin Akpan ANK.

ANKARA / 10.11.2011: Altındağ’da görevli polis memuru Veli Akpan, önce evinde eşi Yasemin Akpan'ı ve kayınvalidesi Hacer Ağlayan'ı, daha sonra görev yaptığı birimdeki amiri Ali Sapan'ı tabancayla vurdu. Polis memurunun eşi ve amiri hayatını kaybederken, kayınvalidesi yaralı olarak hastaneye kaldırıldı

103-Yeşim Çelik -İstanbul


Yeşim Çelik: Polisin 103. Kurbanı. KÜTAHYA Dumlupınar Üniversitesi öğrencisi Yeşim Çelik (23) 20 Şubat 2011’de yeni tanıştığı İstanbul Bağcılar’da görevli polis Salih Kaya tarafından vurularak öldürüldü. Polise göre Yeşim intihar etmişti, ama yapılan incelemede polis tarafından öldürüldüğü kesinleşti

90-Çağdaş Gemik Dosyası


17 yaşında ki Çağdaş Gemik, Antalya’da bir arkadaşıyla bisikletiyle gezerlerken, gündüz vakti polisin dur ihtrına uymaığı gerekçesiyle açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. 
95-H.İbrahim Oruç D.bakır


Halil İbrahim Oruç: polisin silahından çıkan kurşunla ölen; silahın polis, failinin ise belirlenemeyen  polisin sorumlu olduğu 95. Ölüm olayıdır.  Halil İbrahim Oruç, polisin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti. 
96-Kazım Şeker D.Bakır


KAZIM ŞEKER: Bismil'de polis kurşunu ile öldürülen lise öğrencisi Halil İbrahim Oruç'un katillerinin bulunması talebiyle bir yürüyüş yapıldı. Polis yapılan yürüyüşe orantısız güç kullanarak saldırıya başladı.  Atılan gaz bombalarından etkilenen Kazım Şeker (60) isimli yurttaş yaşamını yitirdi.

 

100.M.Şirin Çiftçi D.Bakır


 M.Şirin Çiftçi: 2007 yılı PVSK’dan sonra failin polis olduğu 100. Ölüm olayı; Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi Cemal Yılmaz Mahallesi'nde, polisler, Mehmet Şirin Çiftçi (20) adlı yurttaşı kapısının önünde ateş ederek öldürdü. Dosya oku..

 

98.Metin Lokumcu / Hopa


Metin Lokumcu: Bu olay PVSK’dan sonra ki polisin sorumlu olduğu 98. Ölüm alayıdır. Metin Lokumcu polislerin vurduğu sert darbeler sonucu hayatını kaybettiği söylendi. Devamı oku..

99.Doğan Teyboğa Silopi


Doğan Teyboğa: 2007  yılında yürürlüğe giren PVSK’dan sonra polisin sorumlu olduğu 99. Ölüm olayı; Şırnak’ın Silopi İlçesi'ndeki gösteriye müdahale eden polisin kullandığı gaz bombası Doğan Teyboğa'nın ölümüne neden oldu. Devamı oku..

 

92-Volkan Polat / İstanbul


VOLKAN POLAT: 6 Nisan 2006 günü Polat, arabası ile gitmekteyken, Sivil araçla Polat’ı kovalayan polisler arkadan ateş ederek aracın lastiklerini patlatmış, ardından yanına geldikleri Polat’ı göğsünden vurarak öldürmüşlerdi.
97-Enver Turan / Hakkari


Enver Turan:15 yaşında ki Enver Turan kolluğun orantısız güç kullanması sonucu hayatını kaybetti.  23 Şubat 2010'da Hakkâri’de çıkan olaylarda, bir uzman çavuşun açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden Enver Turan’ın (15)  davası Hakkari’den Yozgat’a alındı.  
94-Tuba Korkmaz / Tunceli


TUBA KORKMAZ TUNCELİ’de polis memuru nişanlısının tabancasıyla intihar ettiği söylenen üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Tuğba Korkmaz’ın yapılan otopsisinde intihar etmediği ve cinayete kurban gittiği yönünde deliller elde edildi.  

 

91-Çiğdem Şahin / İzmir

 


ÇİĞDEM ŞAHİN: Gaziantep'ten İzmir'e geldi ve İzmir'de çevik Kuvvet'te görevli polis Anıl .K.G. ile görüştü, daha sonra görüştüğü polisin silahıyla şakağından vurulmuş halde bulundu. 

89-Özge Keyikçi / Kütahya


ÖZGE KEYİKÇİ: 17 Ekim 2009 günü,  Kütahya'nın Çavdarhisar ilçesinde bir köy düğününde polis memurunun tabancasının ateş alması sonucu Özge Keyikçi hayatını kaybetti. 

88-Sabir Yaman / İstanbul


SABİRE YAMAN: 27.07.2010 Günü, Bakırköy İstanbul Caddesi’ndeki Tacirler Menkul Değerler A.Ş.’yi silahıyla basan E.polis memuru Vedat Gemalmaz, zarar ettiğini öne sürerek sorumlu tuttuğu şube müdürü 49 yaşındaki Erol Postacı ve 29 yaşındaki Sebire Yaman’a kurşun yağdırdı.

87-Erol Postacı / İstanbul


Erol Postacı, 27.07.2010 Günü, Bakırköy İstanbul Caddesi’ndeki Tacirler Menkul Değerler A.Ş.’yi önceki gün silahıyla basan E. polis memuru Vedat Gemalmaz, zarar ettiğini öne sürerek sorumlu tuttuğu şube müdürü 49 yaşındaki Erol Postacı ve 29 yaşındaki Sebire Yaman’a kurşun yağdırdı.

85-Hüseyin Turgut Yalova


HÜSEYİN TURGUT: Yalova’da Fatih Caddesi’nde park yeri nedeniyle çıkan tartışmada Hüseyin Turgut, polis memuru Gökmen Erkmen'in silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti.  

 

84-Mustafa Uslu Tokat-Turhal

 


MUSTAFA USLU: Alkollü olduğu ileri sürülen Mustafa Uslu, Turhal’da otomobiliyle giderken trafik kontrolü yapan polisler ‘Dur’ ihtarında bulundu. ‘Dur’ ihtarına uymadığı belirtilen Uslu polisin arkadan açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.

 

83-Er.Cemal Yalın Antalya


CEMAL YALIN: 5 Ağustos 2010 günü, PKK'nın şehit ettiği bildirilen askerin, polis kurşunuyla vurulduğu ortaya çıktı. Antalya'lı Er Cemal Yalın, polis merkezine doğru yürüken polisler tarafından öldürüldü.  

81-Fatih Cem İnci /İstanbul


FATİH CEM İNCİ: Bahçelievler'de bir arkadaşıyla birlikte yürüyen 23 yaşındaki Fatih Cem İnci kaldırımda çarptığı kutu nedeniyle üzeri kirlenince, "Böyle pisliklerle hep ben mi karşılaşırım" diye söylendi. Bu sözlerin kendisine söylendiğini sanan polis memuru Mustafa Atasoy (27) silahını çıkratıp, Fatih Cem İnci'yi kurşun yağmuruna tutarak öldürdü.

82-Gökhan Ergün Bursa-Nilüfer


Gökhan Ergün: Bursa'nın Nilüfer ilçesinde Cengiz Koç`a ait bir apartman dairesine, yangın merdiveninden giren 2 kişiye polis uyarı ateşi açtı. açılan ateşle Gökhan Ergün(24) hayatını kaybetti.

 

79-Feyzullah Ete İstanbul

FEYZULLAH ETE
: 22.Kasım.2007 tarihinde, Avcılar'da bir parkta otururken polis memuru Ali Mutlu tarafından göğsüne bir tekme vuruldu, göğsüne aldığı bu tekme sonucu hayatını kaybetti.
78- Alaettin Karadağ İstanbul


ALAETTİN KARADAĞ :Dur ihtarına uymadığı için on kurşunla öldürüldü. Kardeşi Abdullah Karadağ:"Dur ihtarı Sonucu Ölüm on kurşunla nasıl olur, cinayeti meşrulaştırmak için bunu uydurdular" dedi. 

80-İbrahim Özkaymaz Gaziantep


İBRAHİM ÖZKAYMAK: 28.08.2009 günü polis memurunun "uyarı ateşi" ateşi sonucu göğsüne isabet eden mermi sonucu hayatnı kaybetti. İbrahim Özkaymak, 2007 yılında yürülüğe giren PVSK'dan sonra polisn sorumlu olduğu 80. ölüm olayıdır.



NORVEÇ HELSİNKİ KOMİTESİ
STRATEJİK BELGELER/RAPORLAR

Birleşmiş Milletler (BM) Temsilcileri Baran Tursun İnsani Yardım Vakfı kurucusu ve başkanı Mehmet Tursun ile görüştüler

(Birleşmiş Milletler yargısız infaz özel temsilcileri, Baran Tursun İnsani Yardım Vakfının kurucusu ve başkanı Mehmet Tursun ile İstanbul'da yaptıkları toplantının notları özet olarak aşağıda yazılmıştır) İstanbul 24 Kasım 2012                                                                                                                     

 -Christof Hynes, Birleşmiş Milletler (BM) Temsilcisi: Bizler Birleşmiş Milletler 'Yargısız İnfaz' özel temsilcileriyiz. ‘Yargısız İnfaz'  konularında bilgi almak için Baran Tursun İnsani Yardım vakfından görüşme talebinde bulunduk, bizimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için size teşekkür ederiz.

-Mehmet Tursun, Baran Tursun İnsani Yardım Vakfı Başkanı: Yargısız İnfaz denince, muhakeme ve yargılama yapılmaksızın, ayrıca suçlu ve suçsuz olduğuna da bakılmaksızın, Devlet görevlileri tarafından, ‘Devlet adına’ adam öldürmek olarak anlıyorum. 

Birleşmiş Milletler gibi devasa bir organizasyonun temsilcileri olarak, Baran Tursun İnsani Yardım Vakfının  görüşlerine yer verdiğiniz için, ben size teşekkür ederim. Ülkeme hoş geldiniz.

-Christof Hynes:Bunu belirtmekten yarar görmekteyiz, Birleşmiş Milletler olarak  bireysel konulara giren mevzuatlarla ilgili rapor düzenlemiyoruz. Devletler hakkında rapor düzenleriz, düzenlediğimiz raporları BM ilgili kurullarına gönderiyoruz.  Dolayısıyla sizinle yaptığımız bu görüşme notları, Türkiye Devleti hakkında düzenleyeceğimiz raporun ikmali içindir. Siz açıklamalarda bulunurken, anlaşılmayan bir konu olursa araya girer size soru soracağız, buyurun.

-Mehmet Tursun:Baran Tursun İnsani Yardım Vakfı olarak, yaşama hakkı ihlalleri, işkence ve kütü muamele konularında ülkemizde yaşanan bu trajediyi rapor haline getirdik, ülkemizin hiçbir kurumu veya kuruluşu size sunduğum bu rapora itirazı söz konusu olamaz.

-Christof Hynes:Vakfınızın tanzim ettiği bu rapor hangi yılları kapsamaktadır

-Mehmet Tursun:2007 yılından bu yana rapor tutuyoruz, çünkü Türkiye’nin geçmişi bu neviden ihlallerle doludur, dolayısıyla tüm yılları kapsam alanımıza alsaydık, vakıf olarak içinden çıkılmaz hale gelirdik. Polis vazife ve salahiyetleri kanunu 2007 yılında değişti, bu değişiklikle polisin fail olduğu ölüm olaylarında büyük artış oldu. Oğlumuz Baran Tursun’da bu artışın ilk sıralarında yer almaktadır. 2007 yılını esas almamızın nedeni biraz da buna bağlıdır. 

-Christof Hynes:Baran Tursun insani yardım vakfının düzenlediği  bu raporlarla kimleri bilgilendirdiniz, kimlere gönderdiniz? 

-Mehmet Tursun:Baran Tursun İnsani yardım Vakfı rapor düzenlerken, arşivde tutmak için düzenlemez. Amacımız kapsamında Vakıf olarak düzenlediğimiz tüm raporlar, ilgili kurum ve kuruluşlara gönderiyoruz. 

Örneğin:Kanun maddesindeki eksikliklere dikkat çekmek için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm üyelerine gönderiyoruz. Uygulayıcı kurum olmasından ötürü İçişleri Bakanlığına ve Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderiyoruz. Yaşama hakkı ihlallerin takibi için TBMM İnsan hakları izleme komisyonuna gönderiyoruz.

Ayrıca, duyarlılık göstermeleri ve kamuoyu oluşturmaları için; Sendika, Oda, Birlik, baro, dernek gibi örgütlü sivil toplum örgütlerine gönderiyoruz, bilgilendiriyoruz.

-Christof Hynes:Yargısız infaz, işkence, orantısız güç, kötü muamele ve yaşama hakkı ihlalleri hakkında bilgi verebilir misiniz  

-Mehmet Tursun:Yaşama hakkı ve hak arama demokrasilerde hiç bir biçimde sınırlandırılması düşünülemeyecek bir hak olmasına rağmen, en ufak hak arama eylemine dahi tahammül edemeyen polis, karakollarda ve sokaklarda orantısız güç kullanmaya, şiddet uygulamaya devam etmektedir.

2007 yılında yürürlüğe giren Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu-PVSK'dan sonra polisin; işkence yapma, adam öldürme ve hatta kameraların önünde pervasızca şiddet uygulama gücü her gün artarak devam etmektedir.

Polislerin, olağanlaşan şiddete tereddüt göstermeden başvurmaları sonucu yaşama hakkı ihlallerinde önemli artış meydana gelmiştir.

-Christof Hynes:Polis şiddeti artarak devam etmektedir, diyorsunuz. Elinizde ki verileri açıklar mısınız.    

-Mehmet Tursun:Elbete açıklarım, ben buraya gelmeden size sunmak özere 34 sayfalık bir rapor hazırladım, buyurun raporumu size sunuyorum. Geniş açıklamalar raporumda vardır ama yinede özetle açıklayayım.

Birkaç yıl içinde, 24’ü karakollarda olmak üzere, 124 kişinin ölümünden polis sorumlu tutulmuştur, dolayısıyla polis yaşama hakkını sürekli ihlal etmiştir.

Polisin bu ihlalleri “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülmesinden tutun, gözaltında ki ölümlere kadar çok geniş bir yelpazede kendini göstermektedir.

 -Christof Hynes: Polis vazife ve salahiyetleri Kanunu Polise nasıl yetki vermiş, polis bu yetkilerini nasıl kullanıyor?

-Mehmet Tursun:Polis, makul bir sebebe dayanarak yapmak istediği bir durdurma işlemi sırasında, kişilerin durmak istememesi halinde, öncelikle kanunları uygulaması yerine silahını çıkartıp düz ve doğrusal bir açıyla kafaya ateş etmeyi tercih etmektedir.

Oysa bedeni güç, kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını kademeli olarak devreye sokacak, bunlarla da netice elde edememişse, kanuni şartlar dahilinde silah kullanabilmelidir.

-Christof Hynes:Sorun polisin algısında mı, yoksa Polis Vazife ve salahiyetleri kanunundan mı kaynaklanıyor?

-Mehmet Tursun:Polislerin fiziksel şiddet ve orantısız güç kullanmasında ve çekinmeden silah kullanıp adam öldürme olaylarına karışması, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine aykırı düzenlemiş olan Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunundan kaynakladığını söyleyebiliriz.

Nitekim öldürme olaylarına adı karışan ve sanık sıfatıyla yargılanan polisler: “Biz görevimizi yaptık” şeklinde savunma yapmaktadırlar, polis adam öldürmeyi görevleri arasında saymaktadırlar.

-Christof Hynes:Polis adam öldürmeyi nasıl görevi sayıyor?

-Mehmet Tursun:Polis adam öldürmeyi görevi saymasa, yargılama süreçlerinde: “Biz görevimizi yaptık” diyebilirler mi?

Örneğin: İzmir’de polis tarafından öldürülen Baran Tursun, Tokat Turhal’da öldürülen Mustafa Uslu, Antalya’da öldürülen Çağdaş Gemik, Şanlıurfa’da öldürülen İbrahim Halil Çoban, Sivas’ta öldürülen Turan Özdemir, İstanbul’da öldürülen Aytekin Arnavutoğlu, Feyzullah Ete ve Ankara’da öldürülen Soner Cankal olaylarına karışan polislerin tümü:”Ben görevimi yaptım” şeklinde özetlenebilecek savunmalar yapmışlardır.

Bu savunmalar neticesinde, failin polis olduğu bu davalarda polisler genellikle beraat etmişlerdir veya sembolik cezalarla dosyalar kapanmıştır. 

-Christof Hynes:Az önce polisin sorumlu olduğu 124 ölüm olayından bahsettiniz, bu ölüm olayları siyasi mi, etnik veya dini faktörler rol oynuyor mu bu olaylarda?

-Mehmet Tursun:Baran Tursun İnsani Yardım Vakfının amacı kapsamına giren ve failin polis olduğu ölüm olaylarını tetkik ettiğimizde; siyasi, etnik veya dini faktörleri bulamıyoruz. 

Yaşama hakları ihlal edilenlerin  % 95’i politik, siyasi yönü olmayan, polisten kaçmayı bile bilmeyen 20 yaş ve altında olan gencecik çocuklardan oluşmaktadır.

Bunlardan birkaç örnek vermek istiyorum: İzmir’de 20 yaşında ki Baran Tursun iş yemeğinden dönerken,

Şanlıurfa’da 17 yaşında ki İbrahim Halil Çoban internet kafe’den dönerken,

Antalya’da 18 yaşında ki Çağdaş Gemik bisikletiyle gezerken,

Diyarbakır’da 8 yaşında ki Enes Ata okuldan dönerken polis kurşunuyla hayatlarını kaybeden çocuklarımızdan bir kaçıdır.

-Christof Hynes:Genellikle failin polis olduğu ölüm olaylarını anlatıyorsunuz, filin polis olduğu bu olaylarda, soruşturmayıda polis yaptığına göre, soruşturma işlemleri nasıl yürütülüyor?

-Mehmet Tursun:Benim genellikle polis olaylarını anlatmam, vakfımızın amacı kapsamıyla ilgilidir. Biricik oğlumuz Baran Tursun polis tarafından öldürüldü, onun için bütün varlığımızla polis şiddetine karşı mücadele etmek Baran Tursun Vakfının esas amacıyla ilgilidir.

Soruşturma işlemlerine gelince, birkaç örnek vereyim taktiri siz yapınız.

-Baran Tursun’u öldürdükten sonra, ateş etmeyi gizlemek suretiyle Trafik kazası raporu düzenlenmiştir, ateş eden polisler delilleri toplamışlardır, zanlı polisler olay yeri inceleme ekibinde görev yapmışlardır, 

-Ankara’da 20 yaşında ki Soner Cankal’ı öldürdükten sonra, cesedinin üzerine kurusıkı tabanca bırakmışlardır, maktulün parmak izi bırakılan kuru sıkı silahtan çıkmıyor.

-Antalya’da bisikletiyle gezerken kafasından vurulan 17 yaşındaki Çağdaş Gemik’i öldürdükten sonra cesedinin yanına birkaç gram uyuşturucu bırakan Antalya polisi de aynı işlemleri yapıyor.

-Kızıltepe’de 12 yaşında ki Uğur Kaymaz’ı öldürdükten sonra cesedinin üzerine, boynundan büyük silah bırakan Kızıltepe polisi de delil karartma işlemlerinde eksik yan bırakmıyor. ,

Bu polisler aynı şeyi amaçlamışlardır, amaçlanan şey; kendileri veya arkadaşlarının işlediği işkence, kötü muamele veya bu cinayetleri gizlemek, aklama yönünde delil üretmek, gerekirse delilleri karartmak veya gizlemek, ayrıca yalancı tanıkları bulmak suretiyle dosyayı ikmal ediyorlar.

İşkence, kötü muamele ve adam öldürme fiilinden bulunan polisler, PVSK.nın kendilerine tanıdığı yetkiyi, “orantılılık ve ölçülülük” kıstaslarına uymayarak ve keyfi uygulamalar ile kullanmaktadırlar. Zanlı polisi genellikle aynı kurum içerisinde diğer polis memuru arkadaşları soruşturmaktadır.

İstanbul’da Nijeryalı Festus Okey’in ölüm olayına adı karışan polis memuru aynı zamanda soruşturmada görev aldı. İzmir’de Baran Tursun’u öldüren polis memuru delilleri topladı ve gizledi, zanlı polis tarafından deliller karartıldıktan sonra, ancak saatler sonra Savcılığa haber veriliyor. Soruşturma işlemlerindeki bu hukuksuzluklar olunca, haliyle ateş eden zanlı polisin silahında parmak izi ve barut izine rastlanmadı, ama ateş etmeyen polisin elinde barut izine rastlandı.

Polisin polisi soruşturma uygulamaları, yargılama aşamasında zanlı polisi aklayacak mahiyette olup, aynı zamanda günlünde beraat geçen yargıcın elinin de güçlendirecek şekilde mağdur aleyhine deliller toplanır ve düzenlenir, bununla aklama işlemi tamamlanır.

Bizler bu yargılama sürecine, ‘Beraat ve aklama’ süreci” olarak adlandırıyoruz. Zanlı polisi koruyacak şekilde düzenlen belgelerle ikmal edilen dosyanın akıbeti hemen hemen bellidir: Beraat, Takipsizlik veya ertelenmiş sembolik cezalar.  

AİHS sözleşmesine aykırı verilen bu neviden davlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin özellikle AİHS md.13 gereği “etkin soruşturma yapılmaması sebebiyle” Türkiye Cumhuriyeti devletini yüzlerce kez mahküm etmiştir.

Christof Hynes:Polis karakollarında 24 kişi ölü bulundu dediniz, bunlar işkence ile mi  öldürüldü?

Mehmet Tursun:Bizim anladığımız şekilde polis işkencesiyle ölmediler, bize göre işkenceden farksız bir uygulamayla öldüler. 2007 PVSK’dan sonra 124 kişinin yaşama hakkı elinden alınırken, bu yaşama hakkı ihlallerin 24’ü polis karakollarında meydana gelmiştir.

Güvenlik kameraları, gözaltına alınanları ve dürüst olmayan kolluk güçlerini izlemek, asılsız işkence ve hak ihlalleri iddialarına karşı kanıt toplamak, karakolları ve dolayısıyla nezarethaneleri gözetim altında tutmak için geliştirilen bir sistemdir.

İşin aslı bu, sistemin amacının bu olduğu gerçeğine karşın, farklı iller de farklı 24 karakolda 24 ölüm olayı meydana gelmesine karşın, 24 karakolun 24’ünde de güvenlik kameralarının neden işlevsiz kaldığına, neden kayıt yapmadığına dair hiç kimse hesap sormamış, soramamıştır, yargılamayı yapan yargıçlar da sormamıştır.

Ölüm olaylarının meydana geldiği tüm polis karakollarında, istisnasız tüm güvenlik kameraları ya arızalı olmuş, ya da kayıt yapmamıştır, durum böyle gösterilince gözaltı merkezi üzerinden işlem yapmak veya delil toplamak mümkün olmamıştır, dolayısıyla kötü muamelenin ve ölüm olaylarının cezasız kalması kolaylaşmıştır.

Genel anlamda bu ölüm olaylarına, karakollar da işkence ile adam öldürme olayı demesek bile, adam öldürmenin başka versiyonu olarak anlamlıyız, doğrusuda budur.

Christof Hynes:Karakollarda ki ölüm olayları belli bir bölgede mi oluyor, etnik veya dini kimlikler öne çıkıyor mu?

-Mehmet Tursun:Vakfımızın araştırmalarına göre, ölüm olaylarının meydan geldiği karakollar belli bir bölgenin karakolları olmadığı yönündedir, Şırnak, Kocaeli, İzmir, Çanakkale, Trabzon gibi farklı illerde bulunan karakollarda ölüm olayları meydana gelmiştir. Ayrıca bu olaylar, etnik veya dini kimlikle alakalı olmadığına inanıyoruz.

Örneğin: İzmir Gümüşpala polis karakolu nezarethanesinde polise ait silahtan çıkan 3 kurşunla hayatını kaybeden A.Rahman Sözen,

Çanakkale Anafartalar polis karakolunda birer yıl arayla hayatlarını kaybeden ve üvey baba oğul olan İsmail İnan ve Hakkı Cangı,

İstanbul Firuzköy karakolunda asılı bulunan Er Osman Aslı,

Kocaeli Darıca polis karakolunda ölü bulunan Ahmet Cömert,

Şırnak / İdil polis karakolunda ölü bulunan Resül İlçin

Olaylarını örnek verebiliriz.

Sonuç itibariyle: Polis karakollarında güvenlik kameraları işlevsiz kalınca, birkaç polisin ifadesiyle ikmal edilen dosya üzerinden hakkaniyette uygun ve adil işlem yapmak mümkün olmamıştır.

Ölümlerden sorumlu tutulması gereken karakol polislerin anlatımlarıyla ikmal edilen davalar ya takipsizlikle sonuçlandı yâda bir kaç aylık gibi erteli sembolik cezalarla kapanmıştır.

- Christof Hynes:124 kişinin ölümünden polisin sorumlu tutulması olayı vahim bir olaydır. Toplum bu olaylara karşı tepki gösteriyor mu, sivil toplum örgütleriyle kamuoyu oluştura bildiniz mi  

-Mehmet Tursun:Sivil toplum kuruluşları dediğimiz, İşçi ve iş veren Sendikaları, Parti, Dernek, Oda, Baro ve Birlik gibi örgütlü organizasyonlar veya insan hakları savunucuları politik ve siyasi yönü olmayan bu neviden ölüm olaylarının takibini yapamamışlardır veya takipte çok yetersiz, etkisiz ve yorgun kalmışlardır.

Toplumun otorize gücü dediğimiz bu örgütlü organizasyonlar, kurumsal şiddet, işkence ve yaşam hakkı ihlallerinin önüne geçmek için bu yönde projeler üretememişlerdir, yol gösterici olamamışlardır.

 -Christof Hynes:Verilen yargısal kararlar hakkaniyet uygun mu, adil yargılamalar yapılıyor mu?

-Mehmet Tursun:Hiçbir politik siyasi yönü olmayan, dolayısıyla parti, dernek, sendika gibi organizasyonların maddi ve manevi desteklerinden yoksun gelişen, bir tarafında devletin bulunduğu ya da konu bakımından devletin ilgili olduğu varsayılan davalarda verilen kararların büyük bir kısmı evrensel normlardan yoksun bir şekilde sonuçlandı, dolayısıyla hakkaniyete uygun adalet sağlanamadı.

-İrina Tabirta:Başa dönmek istiyorum, anlatımlarınızın temelinde polis vazife ve salahiyetleri kanunu gelmektedir, bu kanunda 2007 yılında değişiklik yapıldı ve bu değişiklikle yaşama hakkı ihlallerinde artış oldu dediniz. Sorum şu:bu kanunun 2007 yılından önce ki durumu ve değişiklikten sonraki durumu hakkında bilgi alabilir miyiz.

-Mehmet Tursun:Yanlış bilgi vermeyeyim diye bu sorunuzun cevabını önümdeki rapordan okuyarak vermek istiyorum.  Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu kapsamında silah kullanmak:2007 yılı değişikliği öncesindeki eski hali ile bu 7.fıkranın (c ) bendindeki yeni düzenleme arasında suçla mücadele adına kolluğu gereğinden fazla güçlü kılan ciddi bir fark bulunmaktadır. Her şeyden önce, eski PVSK Madde.16, gerek suçüstü gerekse diğer durumlarda, bir şüphelinin yakalanmasını sağlamak için silah kullanılmasını suçun ağır cezalık yani 10 yıl ve daha fazla hapis cezası gerektirmesine bağlamıştı.

2007 yılında yapılan değişiklikle PVSK madde 16, adli para cezasını gerektiren suçlar dahil, her türlü suç için bu yetkiyi kolluğa vermektedir. Yani basit bir alkollü araç kullanması sebebiyle dur ihtarına uymayarak kaçmaya çalışan bir şahsa karşı da bu yetki kullanabilmektedir.

Baran Tursun İzmir, Mustafa Uslu Tokat, Turan Özdemir Sivas, Çağdaş Gemik Antalya, İbrahim Kaymaz Gaziantep, Cem Aygün Ankara, Alaettin Karadağ İstanbul, Aytekin Arnavutoğlu İstanbul, Mahir Zorbey Aydın olayları buna birkaç örnektir.

 Aslında 2007 yılında yapılan bu yeni düzenleme, kanun ve uygulamasını denetleyen Anayasa Mahkemesi içtihatlarına da aykırıdır. Bu konuda, temel metin olan 1982 Anayasa’sının 17. maddesinin 4. fıkrası “Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması sırasında polisin hangi durumlarda öldürücü güç veya silah kullanılmasına açıklık getiriyordu.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 2.maddesindeki “ kesin zorunluluk” şeklinde anlamak gereklidir. Zira 4178 sayılı Yasayla 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’na eklenen Ek 2. Maddeye ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı bu konuda tereddüde yer bırakmayacak derecede açıktır.

Anılan hükümde “Terör örgütlerine karşı icra edilecek operasyonlarda teslim ol emrine itaat edilmeyerek silah kullanmaya teşebbüs edilmesi halinde kolluk kuvveti görevlileri, failleri etkisiz kılmak amacıyla doğruca ve duraksamadan hedefe karşı ateşli silah kullanmaya yetkilidirler” denilmiş ve Anayasa Mahkemesi bu hükmü, 6. 1. 1999 günlü kararıyla iptal etmiştir.

Buna göre, dava konusu kuraldaki teslim ol emrine uyulmaması ve silâh kullanmaya teşebbüs edilmesi, görevlilerin her zaman doğruca ve duraksamadan hedefe karşı ateşli silâh kullanmalarını zorunlu kılacak nitelikte bir durum değildir. Kimi olaylarda faillerin, can güvenliğini daha az tehlikeye sokan yöntemlerle de etkisiz hale getirilmeleri olanaklı olabilir. Olayların özelliğine göre, bu yöntemlere başvurulmaksızın doğruca ve duraksamadan hedefe karşı “ateşli silâh” kullanılması yaşama hakkının zedelenmesi sonucunu doğurur.”

İlgili hükümde polisin silah kullanmasını kolaylaştıran tek kural bu değildir. Polis ayrıca “bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde” de silah kullanabilecektir. Dikkat edilirse burada direniş gösterenlerin silah vs. kullanmasına da gerek yoktur.

Sadece dirençlerinin yüksek olması, polisin silah kullanması için yeterlidir. Kalabalık bir gösteri grubuyla karşılaşan polis, grubu tazyikli su veya gazla dağıtamadığı durumda, kendisine zarar verecek bir durum olmasa bile silah kullanabilecektir. Böylesi bir anlayışı bir hukuk devletinde kabule imkân yoktur.

Ateşli silah kullanılmasına ilişkin en önemli standart olan BM Kanun Adamlarının Zor ve Silah Kullanmalarına dair Temel İlkeler, PVSK daki düzenlemenin uluslararası hukuka aykırı olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır:

Görüldüğü gibi Uluslar arası temel insan hakları ilkeleri, polisin sadece kendisine ve başkalarına yönelik yakın yaşamsal bir tehlike halinde silaha başvurabileceğini düzenlemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları da bu yöndedir. Güleç davasında, jandarmanın bir gösteriyi dağıtmak üzere kullandığı silahlı güç AİHM tarafından orantısız bulunmuştur. Oysa 5681 yasa ortada hiçbir tehdit yokken dahi silah kullanmaya cevaz vermekte, maddenin varlığı yaşam hakkı açısından potansiyel ihlal niteliğini taşımaktadır.  

Türkiye’de polisin silah kullanma yetkisinin orantısız güç kullanmasına ilişkin endişeler yersiz değildir, gerçekçidir. İç hukukta, kanıtlanması çok zor olan bu iddiaların bir kısmı AİHM’e götürülmüş ve Mahkeme çok sayıda davada ateşli silahların gereksiz ve orantısız olarak kullanıldığı sonucuna ulaşmıştır.

 Örneğin, Oğur /Türkiye, 21594/93, 20.5.1999.davasında maktulün, uyarı yapılmadan, 5681 sayılı yasanın deyimiyle “doğrudan” vurulduğunu saptayan AİHM, Sözleşme’nin 2. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Gül /Türkiye, 22676/93, 14.12.2000.vakasında polis, arama için gittiği evde kapıya 50-55 kez ateş etmiş, bir kişinin ölümüne sebep olarak evdekilerin yaşam hakkını ihlal etmiştir. Polis operasyonlarda, ateşli silaha başvurmadan önce daha sınırlı araçlar kullanmamakla eleştirilmektedir.

Hamiyet Kaplan ve Diğerleri /Türkiye, 36749/97, 13.9.2005, para. 51.davasında, polisin bir evde sıkıştırdığı iki şüpheliyi, ateşli silah kullanarak yakalamaya çalışması, bu iki kişi dışında evde bulunan iki çocuğun ölümüne yol açmış; AİHM, polisin operasyonda ateşli silah dışındaki araçları hiç kullanmaması nedeniyle Sözleşmenin 2. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Kaymaz vakası sorunun güncelliğini koruduğunun tipik bir örneğidir.

Yasa değişikliği ile maddede kolluğun silah kullanma yetkisi, kolluğun istediği doğrultuda, hiçbir durumu dışarıda bırakmayacak şekilde genişletilmiştir. Ancak bu yasanın çıkarılmasından itibaren geçen 5 yıllık sürede yaşanan olaylar göstermiştir ki, “orantılılık kaydı” keyfi uygulamaları engelleyememiş ve uygulamada polis şiddetine zemin oluşturmuştur.

 Bu yasanın çıkışından itibaren 4 yıllık süre zarfında bu geniş yetki sebebiyle 124 vatandaşımızın polisin silah kullanması neticesinde, yaşamına son verilmiştir. Hedef gözeterek açılan ateşlerle öldürülen vatandaşlarımız dışında sakat kalanları da göz önüne alırsak, durumun vahameti, iyice ortaya çıkmaktadır.

Bu sebeple aciliyetle, PVSK da değişiklik yapılarak, güvenlik için özgürlükleri feda edecek şekilde tanzim edilen mevcut düzenleme değiştirilmeli, yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi içtihadı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatları ve BM Kanun Adamlarının Zor ve Silah Kullanmalarına dair Temel İlkeler göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir. 

-Christof Hynes:Polis vazife ve salahiyetleri kanununda nasıl bir değişiklik istersiniz?

-Mehmet Tursun:Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği 1990 yılında herkesin anlayabileceği şeklinde bir yönerge yayımladı, bu yönergeye de  “Temel prensipler belgesi” adını verdi. Bu belgede ateşli silah kullanımını kolluk kuvvetleri için en son başvurulacak yöntem olarak belirtilmek suretiyle, kolluğun silah kullanma konusunda hem açıklık hem de sınırlamalar getirdi.

“Devletin ali menfaatini” her şeyin üstünde gören kanun koyucu Birleşmiş Milletlerin 7 Eylül 1990 tarihinde kabul edilen "Polisin Güç ve Ateşli Silahlar Kullanmasına İlişkin Temel İlkeler" adlı belgesinde yer alan temel ilkeleri ışığında kanun yapılmasını istiyoruz.

 Hali hazırdaki Polis vazife ve salahiyetleri kanununa bakacak olursak BM’ler temel prensipleri ile aynı doğrultuda olduğunu söylemek çok zordur.

-Christof Hynes:Sayın Tursun, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz, bu bilgileri iyi değerlendireceğimize inanabilirsiniz, başka ekleyebileceğiniz bir şey ver mı?  

-Mehmet Tursun:Tüm bu konuları anlatırken, polis şiddetine maruz kalan ailelerin yaşadığı trajediyi de açıklamak istiyorum. Yaşama hakkı ihlalleri, işkence, şiddet ve kötü muamele davalarında aileler davalarını takip etmekten zorlanmaktadırlar.

 Polis uygulamaları kapsamında meydana gelen bu ölüm olaylarında: Acılı aileler çok ağır ve kendilerince çözemedikleri maddi ve manevi sorunlarla karşı karşıya gelmektedirler. Dolayısıyla biricik evlatlarını kaybeden acılı ailelerin süreç içinde karşılaştıkları vahim sonuçlar trajedi haline gelmektedir

Polis uygulamaları kapsamında meydana gelen ölüm olaylarında: Acılı aileler hakkında olur olmaz davalar açılmıştır, açılan davaların çoğunda “Polis tutanakları” esas alınmıştır. Aileler davalarını takip ederken, aynı zamanda polisin sindirme davalarıyla karşı karşıya kalmışlardır.

İzmir’de öldürülen Baran Tursun ailesi hakkında 12 dava açılmış, Tursun ailesinden ceza almayan fert kalmamıştır.

Evlatlarını kaybeden ailelerin aile birliği sarsılmakta, anne ve baba boşanmayı, ayrılmayı kendilerince bunalımdan ve travmadan çıkış olarak algılamaktadır.

Davalının devlet olduğu bu neviden davalarını sağlıklı bir şekilde takip edememekteler, çoğu zaman işlerini de kaybetmektedirler.

Örneğin: Çanakkale Anafartalar polis karakolunda birer yıl arayla ölü bulunan üvey baba evlat; Hakkı Cangı ve İsmail İnan’ın ailesi,

Ankara’da polis tarafından öldürülen Soner Cankal’ın ailesi,

Şanlıurfa’da polis tarafından öldürülen İbrahim Halil Çoban’ın ailesi ve bu ailelere benzer onlarca aile, bilinmeyen nedenlerden dolayı davalarını takip edememişler ve davalarından vazgeçmişlerdir.

Eğer müsaade ederseniz son olarak Baran Tursun insani yardım vakfını neden kurduğumuzu ve amacının ne olduğu konularında bilgi vermek istiyorum

Baran Tursun İnsani Yardım vakfının kuruluşu: Yaşam hakkı ihlalleri, işkence ve kötü muamelenin olağan sayıldığı Türkiye’de Türkiye işçi sendikaları,  işveren sendikaları, oda, birlik gibi sivil toplum kuruluşları ve Siyasal Partiler bu nevi yargısız infazlar dediğimiz yaşam hakkı ihlalleri, işkence ve kütü muamele karşısında neler yaptıklarının, projelerinin ne olduğu konusunda kısa bir araştırma yapıldı.

Toplumun örgütlü gücü dediğimiz bu kuruluşlar,  yargısız infazlar, işkence ve şiddet sonucu meydana gelen bu nevi ihlaller karşısında neler yaptıklarını, neler düşündüklerini, projelerinin ne olduğu, ellerinde varsa caydırıcı önlemlerinin ne olduğunu öğrenmeye çalışıldı, öğrenilenler bizi hayretler içinde bıraktı.

Toplumun örgütlü gücü dediğimiz bu organizasyonlar; mağdurların adlarını alt alta yazmaktan, başka bir deyişle mağdurların çetelesini tutmaktan öte, somut caydırıcı, önleyici bir eylemlerine rastlanılmadı.

Baran Tursun ailesi, devletin şiddetine maruz kalan ailelerin sorunlarına yardımcı olmak için başlarda bireysel katkılar sağladı.  Ancak hayati öneme haiz bu davaları takip etmek, mağdurların sorunlarını gidermek için aile bazında yardımcı olmak yeterli gelmeyeceğini görüldü.

Baran Tursun ailesinin mağdurlarla dayanışma girişimleri basın yayın organlarında geniş yer aldı, Tursun ailesinin bu yöndeki çalışmalarından dolayı taktirler ve ödüller verildi.

Baran Tursun İnsani Yardım Vakfının amacı: -Kurumsal şiddete maruz kalan ailelerin ilk öğretim çağındaki çocuklarına burs vermek. (Türkiye genelinde)

- Kurumsal şiddete maruz kalan ailelerin davalarını takip etmek, hukuksal destek sağlamak, adaletin tesisine yardımcı olmak. (Türkiye genelinde)

- Kurumsal şiddete maruz kalan ailelerin bireyleri, yaşadıkları trajediyi atlatmaları için, Baran Tursun Rehabilite Merkezi kurmak. (İzmir ve Diyarbakır)

- Kurumsal şiddete maruz kalan ailelere seminerler vermek, eğitmek ve moral vermek için Baran Tursun Kültür Merkezini kurmak. (İzmir-Diyarbakır)

-İhtiyaç sahibi insanların gıda ihtiyaçlarını karşılamak için, Baran Tursun Aş evi kurmak. (İzmir-Diyarbakır)

- Baran Tursun Sağlık Ocağı kurmak (İzmir-Diyarbakır)

-Christof Hynes:Sayın Tursun, Baran Tursun insani yardım vakfının düzenlediği raporları düzenli bir şekilde İngilizceye çevrilerek Birleşmiş Milletler…… adresine göndermenizi ve gönderi bilgisini de şu anda burada bulunan arkadaşımız bayan  İrina TABIRTA’nın e-mail adresine göndermenizi rica ederiz. Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.

Mehmet Tursun:Vakfımızın raporlarını düzenli bir şekilde size göndereceğimize emin olabilirsiniz, ayrıca beni dinlediğiniz için ben size teşekkür ederim. İstanbul 24.11.2012


NOT:Görüşmeden sonra hazırlanan rapor BM Genel Kuruluna sunuldu. RAPORUN TAM METNİ OKUMAK İÇİN...



6857 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
POLİSE DUYURU

Case of Baran Tursun
Polis Kurşunu Ölümleri Facebook hesabı
BARAN TURSUN VAKFINA ÜYELİK
AİHM Kararları
Baran Tursun vakfına ÜYELİK
Tuncay Cüzdan'ın babası-ANTAKYA Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Tuncay Cüzdan-Antakya

A.Rahman sözen'in annesi-İZMİR Uluslararası Baran Tursun Vakfında

A.Rahman Sözen-İzmir

Selami Atalay, ömürboyu felçli- İZMİR - Uluslararsı Baran Tursun Vakfında

Enes Ata'nın babası DİYARBAKIR - Uluslararası Baran Tursun Vakfında

3.Yılında Baran Tursun'u anarken

Ahmet Çakır'ın ağbisi-İZMİR Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Ahmet Çakır-İzmir

Mehmet Tursun Halk tv'de

Mehmet Tursun-Baransav

Aydın Erdem'in ağbisi - DİYARBAKIR Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Aytekin Arnavutoğlu -İSTANBUL- Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Aytekin Arnavutoğlu-İst

Çağdaş Gemik'in babası-Antalya Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Çağdaş Gemik - Antalya

Feyzullah Ete'nin ağbisi-İSTANBUL Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Feyzullah Ete-İstanbul

Soner Cankal'ın babası-ANKARA- Uluslararası Baran Tursun Vakfında

  Soner Cankal-Ankara

Çağdaş Gemik'in kuzeni -ANTALYA Uluslararası Baran Tursun Vakfında

 Çağdaş Gemik Antalya

Yasin Kırbaş'ın babası - İSTANBUL Uluslararası Baran Tursun Vakfında

Yasin Kırbaş-iST

Emrah Gezer'in babası-ANKARA Uluslararası Baran Tursun Vakfıında

Emrah Gezer-Ankara

Didim'de öldürülen Ali Demir'in babası Mehmet Demir, Mehmet Tursun'la görüştü

Baran Tursun V. ECHR

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

Baran Tursun insani yardım vakfı başkanı Mehmet Tursun, Birleşmiş Milletler temsilcileriyle, "Yargısız İnfazları" konuştu

 

Baran Tursun davası AİHM'de

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

UCM ÜYESİDİR

125-Kenan Kapısız Uşak

 24.11.2012 günü Uşak'ta polis memurları ile vatandaşlar arasında çıkan arbedede polisin silahından çıkan kurşunla başından vurularak öldürüldü. 28 yaşındaki Kenan Kapısız 4 çocuk babasıydı. Devamı oku...

Baran Tursun vakfı Logosu


116-Yusuf Yılan - Erzurum


Erzurum'un Karayazı İlçesi'nde oturan ve ayakkabı boyacılığı yapan 9 yaşındaki Yusuf Yılan, Cumhuriyet Caddesi'nde karşıdan karşıya geçerken Akrep tipi polis aracın çarpmıştı. Yılan, kaldırıldığı Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Görgü tanıklarına göre, zırhlı arac, Yusuf Yılan'ın göğsü ve kafasının üzerinden geçtiğini belirti.

75-Ahmet Cömert Kocaeli-Darıca


Ahmet Cömert:2009 KOCAELİ'nin Darıca İlçesi'nde gözaltına alınan 23 yaşındaki Ahmet Cömert, polis merkezinin nezarethanesinde ölü bulundu. Baba Durmuş Cömert, oğlunun intihar edecek biri olmadığını söyledi.


77-Serkan Çedik Bursa


SERKAN ÇEDİK: Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün Acemler semtindeki nezarethanesinde gözaltında tutulan 25 yaşındaki Serkan Çedik bilinmeyen bir nedenle fenalaşarak öldü. Sekan'ın annesi:"Oğlumu gözaltına aldılar, sapasağlam karakola götürdüler, karakolda ölüsü çıktı" dedi


78-Murat Konuş İstanbul


Murat Konuş:  7 Ocak 2010 tarihinde gözaltına alınan Murat Konuş'un, bir süre sonra rahatsızlanarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği, Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca hazırlanan otopsi raporunda Konuş'un “künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması” sonucu öldüğünün bildirildiği anlatılıyor.
84-A.Rahman Sözen/İzmir


İzmir Gümüşpala Polis karakolu nezarethanesinde polisin silahıyla vurularak öldürülen A.Rahman Sözen’nin annesi ve ablası Uluslararası Baran Tursun vakfına geldiler.  Karakolun güvenlik kameraları kayıt yapmadığından, olayın oluş şekli polisierin ifadelerine dayandırıldı ve takipsizlik kararı verildi. Dava AİHM'e taşındı Video izle…

74-Ahmet Akbaş / İstanbul


Ahmet AKBAŞ: 01.08.2009 günü Esenler polis karakolunda ölü bulundu. Ahmat Akbaş'ın yakını Ergin Akbaş: "Olayın üzerinde uzun zaman geçmesine rağmen savcı olay yerine geç geldi. Doktorlar gelmemiş müdahale etmemişler" iddiasında bulundu.

 

 


 

102-Willem Tyas Antalya

WİLLEM TYAS /1 Ekim 2011 günü Antalya'nın Manavgat ilçesinde çevreye verdiği rahatsızlık nedeniyle şikayet üzerine ifadesi alınmak için polis merkezine getirildikten sonra ölüm olayı meydana geldi. Fenalaştığı iddia edilen 64 yaşındaki İngiliz Willem Tyas hayatını kaybetti.  

85-Er.Osman Aslı /İstanbul


Osman Aslı:  İstanbul Firuzköy polis karakolunda ölü bulunan Er.Osman aslı’nın babası Uluslararası Baran Tursun Vakfına mektup gönderdi. Osman Aslı'nın ayakkabı bağcıklarıyla kendini astığı iddia edildi. Karakolun güvenlik kameraları kayıt yapmadığı için olayın oluş şekli polislerin ifadelerine dayandırıldı. Video izle…

72-Ahmet Laçin / İstanbul


AHMET LAÇİN: Tornacı 23 yaşında ki Ahmet Laçin 12 Ekim  2008 günü Bağcılar’da gözaltına alındı ve Bağcılar polis karakoluna götürüldü. Akrabaları, Ahmetin dövüldüğünü ve kaldırıldığı hastanede öldüğünü idda ettiler.

 


76-Resul İlçin Şırnak-İdil


RESUL İLÇİN: 22/10/2009 günü Şırnak'ın İdil İlçesi'nde polisler tarafından götürüldüğü karakolda yaşamını yitiren 52 yaşındaki Resul İlçin'in yapılan otopsisinde kafasında ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izi olduğu ortaya çıktı.  

 

Baran Tursun vakfından

93-Özcan Kurtuluş / İzmir


ÖZCAN KURTULUŞ: İzmir Şirinyer polis karakolunda ölü bulundu. Polisin kendisini aradığını söyleyen abla Sitem Duyar da:  "Kardeşim Özcan Kurtuluş'un avukat görüşme odasında kendini astığını söylüyorlar, kardeşimin avukat görüşme odasında ne aradığı konusunda kimse bize açıklamada bulunmuyor"

Karakollarda ki ölümler

Kimsesiz çocuklar

Kimsesiz çocuk:"Polisler bizi döve döve Belgrad Ormanı’na bırakıyorlardı" dedi. Devamla:" Yardıma gelmeselerdi tecavüze uğruyordum...”, “Bakırköy Çocuk Yurdu’nda bir arkadaşımızın makatına sopa soktular...”, “Umut Çocukları Derneği yöneticileri bizim sayemizde zengin oldular...”, “Dernek Başkanı Ferhat Şahin, hepimizi sıraya sokarak, falakadan geçirdi...”, “Polisler bizi ekip arabalarına bindirip döve döve Belgrad Ormanı’na bırakıyorlardı....Devamı oku..

101-Hamedu Loufa Sayıd /Mersin

 


Hamedu Loufa Sayıd/ MERSİN:2007 yılında yürürlüğe giren PVSK’dan sonra, failin polis olduğu 101. Ölüm olayı. 29.07.2011 tarihinde Mersin'de Yumuk tepe polis karakolunda ölü bulundu. Dosya oku.. 

Sosyal paylaşım sitemiz


Baran Tursun vakfına ödül

120-Cem Aygün / Ankara

 Cem Aygün-Ankara: Ankara Keçiören İncirli’de 22 yaşındaki Cem Aygün “dur” ihtarına uymadığı iddasıyla polisler tarafından öldürüldü. 1 ay önce cezaevi'nden çıkan gencin ölümüne ilişkin emniyetin aileye verdiği bilgiler ise çelişkilerle dolu. Baba Celal Aygün:"Oğlum Cem Aygün öldürüldükten 8 saat sonra bize haber verildi" dedi 30.08.2012