
Yargıda yetki ve usul tartışması görünümünde bir güç savaşının su yüzüne çıktığı günlerden geçiyoruz. Herkes durmaksızın ne kadar adil ve hukuka saygılı olduğunu açıklıyor. Yargıda yetki ve usul tartışması görünümünde bir güç savaşının su yüzüne çıktığı günlerden geçiyoruz. Herkes durmaksızın ne kadar adil ve hukuka saygılı olduğunu açıklıyor. Bugün önünde toplandığımız Engin Çeberin işkenceyle katledilmesine ilişkin bu dava; bu güç savaşının tarafları olarak görülen Yargıtayın, HSYK nın, Özel Yetkili Savcılığın ve Mahkemelerin, Siyasal İktidarın, Ordu gibi aktörlerin hiçbirisinin hukuk aşığı olmadığını hepimize en açık haliyle gösteriyor BUGÜN HUKUK VE ADALET ADINA KONUŞANLAR ENGİN ÇEBER DAVASI İLE MALÜLDÜRLER Yargıda yetki ve usul tartışması görünümünde bir güç savaşının su yüzüne çıktığı günlerden geçiyoruz. Herkes durmaksızın ne kadar adil ve hukuka saygılı olduğunu açıklıyor. Bugün önünde toplandığımız Engin Çeber'in işkenceyle katledilmesine ilişkin bu dava; bu güç savaşının tarafları olarak görülen Yargıtay'ın, HSYK'nın, Özel Yetkili Savcılığın ve Mahkemelerin, Siyasal İktidarın, Ordu gibi aktörlerin hiçbirisinin "hukuk aşığı" olmadığını hepimize en açık haliyle gösteriyor. Engin Çeber, 28 Eylül 2008 tarihinde Sarıyer'de anayasal güvence altında bulunan basın açıklaması yapma ve toplanma hürriyetini kullandığı, yasal bir derginin dağıtımını yaptığı için gözaltına alındı. Onun gözaltına alınmasına neden olan yasaları ve düzenlemeleri bu meclis yaptı. Yani bugün, iktidarı ile muhalefeti ile herkesi hukuka saygıya çağıran bu meclis. Enginin sattığı dergiyi kim yasadışı ilan etti? Tabi ki hiçbir hukuki mülazaya ihtiyaç duymadan özel yetkili savcılık ve mahkemeler. Engin Çeber, gözaltında, yasal bir basın açıklamasını bir korsan gösteri olarak göstermekte oldukça maharetli olan polisin, orantılı ve kademeli müdahale adı altında işkencesine maruz kaldı. Siyasal iktidar işkencecilerinden hesap soracağına, kamuoyu baskısı ile açtığı ve ancak 6 ay sonra tamamladığı soruşturma sonrasında işkencecilere sadece nasihat vermekle yetindi. Engin Çeber ve arkadaşları; işkence gördüklerinin gözle görülür şekilde açık olmasına ve bunun doktor raporlarınca teyit edilmesine rağmen çıkarıldıkları savcılığın talebiyle "korsan gösteri" düzenledikleri gerekçesiyle bir hakim tarafından tutuklandılar. Tutukluluğa yapılan tam üç itiraz; eylemlerinin polis tarafından tutanaklarda dahi, suç değil kabahat olarak tanımlanmasına rağmen, her seferinde, bunu okuma ve buna bakma zahmetinde bulunmayan tam üç hakim tarafından reddedildi. Bu dört hakim ve bir savcı hakkında Adalet bakanlığı müfettişleri soruşturma açılmasına yer olmadığına karar verdi. Ve o hakimler ve savcı hakkında HSYK resen soruşturma açmadı, Yargıtay tek bir açıklama yapmadı. Engin Çeber, Metris hapishanesine giriş sırasında arama adı altında, saatlerce işkenceye maruz kaldı. Ona işkenceyi, bugün hukukun üstünlüğünden çokça bahseden ordunun mensupları yaptı. Ve aradan tam 1,5 yıl geçti. Bu ordu, mensupları hakkında tek bir soruşturma açmadı. Engin Çeber, Metris hapishanesinde günlerce işkenceye maruz kaldı. Tam 9 gün "47 gardiyan ve 3 müdürün" sistematik işkencesine maruz kaldı. Tüm hapishane ona işkence yaparak onu katletti. Bugün, sabahın beşlerinde hepimizi hukuka saygıya davet eden metinler yayınlayan bakanlığın sorumlu olduğu hapishane yaptı bunu. Bugün Adalet ve hukuk adına konuşanların tamamı, halka, yoksullara, ezilenlere, muhaliflere karşı, temel hak ve özgürlükleri yok sayan onlarca sabıkayla malûldürler. İşte Engin Çeber bu sabıka kayıtlarından biri olarak önümüzde durmaktadır. Bu kayıkçı kavgasının hiçbir tarafı bize "demokrasi ve özgürlük" mücadelesi masalı okumamalıdır. Çünkü Engin Çeber davası hala adalet bekliyor. Hiçbir gücün, KATİLLERİ cezasız bırakmasına izin vermeyeceğiz
|
2604 kez okundu |
Yorumlar |
| Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |